(Doğu Perinçek yöntemiyle özel-harp dairesi suçlamalarının mesnetsiz kirliliğine özenen Engin Erkiner'in çırpınışları)
Engin Erkiner devrimcilere kara çalmak için yalan söylüyor.
Bir gazete kupüründeki yalan haberi gerçekmiş gibi ileri sürüp, savcı ve hakim oluyor.
İleri sürdüğü yalan, gazete kupüründen ibarettir. Konusu edilen davanın ne iddianamesini okumuştur ne de mahkame kararını bilmektedir.
belgelerle teşhir ediyoruz.
1. Ecevit Bahçecioğlu, "Suriye bağlantılı" olmaktan değil, örgüt üyeliği ve yardımcılığından, TCK'nın meşhur ve meşum 168/2. Maddesinden yargılanmıştır (silahlı örgüt üyeliği) ve 169. maddeden ceza almıştır (Örgüte yardımcı olmak).
2. Dava iddianamesinde 11 sanığın hiç birine, THKP_C(Acilciler) örgütü üyesi olma ve yardımcılık yapma dışında bir suçlama yapılmamıştır. 10 yoldaşımız da beraat etmiştir.
3. Bu dava, Mihrac Ural'la uzaktan yakından ilgili değildir ve davanın hiç bir safhasında adı zikredilmemiştir.
Yalancı Engin Erkiner,
devletin savcıları ve hakimlerinden daha zalim ittihamlarda bulunuyorsun. Engin adam, yaydığın yalanların MİT ve özel-harp dairesinin devrimcileri karalamasından ibaret olduğunu, bu davanın konusu olan iddianameyle suratına bir tokat olarak indiriyoruz. Kimseyi suçlamadan önce belgeleri okumayı öğren.
Bu davanın iddianamesi şudur; "TC. Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı. Hazırlık no: 1998 / 426. Esas no: 1998 / 358. İddianame No: 1998 / 322. Kasım Yağmur DGM. C. Savcısı 23418" (İddianamenin tümü ektedir)
İddianame sanıkların kimliklerini ayrıntılı olarak sıraladıktan sonra şunları söylüyor: "... Böylece sanıkların amacı Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzenini zorla değiştirerek yerine Marksist-Leninist esaslara dayalı bir devlet kurmak için mücadele veren silahlı THKP / C – ACİLCİLER örgütünün sair efradı oldukları tüm dosya kapsamından anlaşıldığından sanıkların yargılanmalırın 3005 sayılı yasaya göre yapılarak; sanıkların müsnet suçtan eylemlerine uyan TCK.nun 168 / 2, 3713 sayılı yasanın 5, TCK.nun 31,33 maddeleri gereğince ayrı ayrı tecziyelerine
Sanıklardan elde edilen Hatay C.başsavcılığının 1998 / 363 emanet sırasında kayıtlı örgüt dökümanlarının TCK.nun 36.maddesi gereğince müsaderesine
Sanıklar Ecevit Bahçecioğlu, Nazlı Gözel, Nejdet İnal, İsmail Kılıç, Murat Sakarya ve Emrah Özçelik'in müsnet suçtan tutuklandıkları anlaşıldığından verilecek cezanın TCK.nun 40. maddesi gereğince mahsubuna karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur. 8.9.1998 Kasım YAĞMUR DGM. C. Savcısı 23418"
İşte belge budur, gazete kupürü değil.
yalancı adam
Engin Erkiner, bu belgeden sonra yüzünü hangi fosseptik çukara sokacaksın, açıkla bekliyoruz.
Tekrar ediyorum.
Engin Erkiner, iddianın arkasında dik durman için sana açık ve net bir soru soruyorum, bu soruya cevap ver, varsa onur ve şerefini kurtar.
Ecevit Bahçecioğlu ve arkadaşları, Sabah gazetesinin 15 Ekim 1998 tarihli haberinde yer alan ve MİT ittihamlarından oluşan medya yalanlarına karşı, iddianameyi ve mahkemenin nasıl sonuçlandığını biliyormusun?
Bizdeki belgeler 11 sanıklı THKP-C (Acilciler) davasında hiç kimse örgüt üyesi ve destekçisi olma dışında bir "suçla" yargılanmamıştır, ittiham edilmemiştir. Ecevit Bahçecioğlu'nun TCK'nın meşhur ve meşum 169. maddesi olan silahlı örgüt üyeliği ve örgüt yardımcılığından yargılanıp hüküm giymesine karşılık, toplu Acilciler davası olarak görülen bu davada, Poliste ifade vermeyerek direnen Acilci kızların yiğitliğini sergileyen Nazlı Gözel ve yoldaşlar İsmail Kılıç, Necdet İnal, Murat Sakarya, Emrah Özçelik, Deniz Aslan ve Metin Karasu beraat etmiştir.
Tersini ispatla biz buradayız.
Engin Erkiner'in özel-harp dairesi ağzıyla, iddianamede ve mahkeme kararında hiç yer almayan bir ittihamı yapması ne türden bir amaç taşıdığına da önemli bir gösterge sayılmalıdır.
Engin Erkiner, Mihrac Ural'ı bu davanın bir öğesi olarak araya sokuştarması ise çirkef ve kasıtlı bir uydurmadır. Ne iddianemede ne de mahkemede Mihrac Ural'la ilgili bir kayıt olmamasına karşı bunu yapması özel-harp daireleriyle nasıl bir kesişme içinde olduğunu göstermektedir.
Siyasette kinle yapılan sahibini böyle vurur; belgeler karşısında rezil eder. Özel-harp dairesinin işleriyle Engin'in işleri tam bu noktada yaman bir kesişme halindedir. Buna dikkat çekiyoruz.
Oysa biz, Engin Erkiner'in polisteki itiraflarını, kendi imza ve kaleminden belgeler ve kanıtlarıyla ortaya koyduk, ispatladık. Engin adamın dayanağı olan gazete küpürleri ve MİT kaynaklı ittihamları belge ve kanıt olamadığı gibi, davanın iddianamesi ve mahkeme kararı da bunu yalanlamış bulunmaktadır.
26 yıldır dışında olduğu Acilcileri değil; polisteki itiraflarıyla birlikte, tasfiye ettikleri, parasını yedikleri TKEP dosyalarından kendini aklamaya çalışması daha mantıklıdır.
Mihrac Ural
mircihan@gmail.com
http://mirural.blogspotbcom/
12 Ağustos 2008
" İkili Yazışmaların İkiyüzlüleri " başlıklı bir makale yazdım ve yayınlamama kararı aldım.
Ancak bu gün 12 Ağustos 2008 tarihi itibariyle bir arkadaş Engin Erkiner'in utanmadan kin kusmaya devam ettiğini yazdı.
Hayret ettim, konuları kapatmış didişmelerin kimsenin yararına olmadığı sonucuna varıldığını sanmıştım. Ama Engin'in, polisteki itirafçılığıyla örgüt yıkıcılığı konusunda ortaya koyduğu tutumları belge ve kanıtlarıyla açıklayınca, gerginleştiği ve asparagas gazete haberlerine dayalı karalamalar yapmaya yöneldiğine tanık olduk.
Bu kez ikili yazışmaların mahremiyeti altında diline doladığı, "Suriye muhebaratıyla ilgili" olduğumuz söylencesine dönmüş. Kanıt olarak da. 15 Ekim 1998 tarihli Sabah Gazetesi haberini konu edinmiş. Bu haberde Ecevit Bahçecioğlu diye birinin karakol fotoğrafı çekerken yakalanması ve MİT'in ona yönelttiği ittihamı dile getirmiş. Her ne hikmetse bizi de bu olayla ilgili görmüş; havada bulut var komedisi... Haberi şöyle vermiş "Ankara - Suriye'de okuyan Türk vatandaşı bir üniversite öğrencisi Hatay'daki askeri tesislerin fotoğraflarını çekip Suriye'ye götürürken MİT ve Emniyet'in ortak operasyonu sonucu yakalandı. Ağustos ayında yakalanan 23 yaşındaki Ecevit Bahçecioğlu..." Malum burjuva basınından aktarılan böylesine malum bir haberi, bu şahsın bizlerle ne türden bir bağı olduğunu bile araştırmadan aleyhimize bir kanıt olarak sunmuştur.
Böylesine düzmece basın haberlerinin günde kaç burjuva basını tarafından yapıldığına bakmadan tek bir soru soracağız.
Engin adam bu kişinin (Ecevit Bahçecioğlu), bu iddialarla başlayan mahkemesinin sonucunu biliyormusun? Tek sorumuz bu. Başka bir şey sormayacağız.
Engin Erkiner devrimcilere kara çalmak için yalan söylüyor.
Bir gazete küpüründeki yalan haberi gerçekmiş gibi ileri sürüp, savcı ve hakim oluyor.
İleri sürdüğü yalan, gazete küpüründen ibarettir. Konusu edilen davanın ne iddianamesini okumuştur ne de mahkame kararını bilmektedir.
belgelerle teşhir ediyoruz.
1.Ecevit Bahçecioğlu, "Suriye bağlantılı" olmaktan değil, örgüt üyeliği ve yardımcılığından, TCK'nın meşhur ve meşum 169.maddesinden yargılanmıştır.
2. Dava iddianamesinde 11 sanığın hiç birine, THKP_C(Acilciler) örgütü üyesi olma ve yardımcılık yapma dışında bir suçlama yapılmamıştır.
3.Bu dava Mihrac Ural'la uzaktan yakından ilgili değildir ve davanın hiç bir safhasında adı zikredilmemiştir.
Yalancı Engin Erkiner, devletin savcıları ve hakimlerinden daha zalimce ittihamlarda bulunmuştur. Engin adam, yaydığın yalanların MİT ve özel-harp dairesinin devrimcileri karalamasından ibaret olduğunu, bu davanın konusu olan iddianameyle suratına bir tokat olarak indiriyoruz. Kimseyi suçlamadan önce belgeleri okumayı öğren.
Bu davanın iddianamesi şudur; "TC. Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı. Hazırlık no: 1998 / 426. Esas no: 1998 / 358. İddianame No: 1998 / 322. Kasım Yağmur DGM. C. Savcısı 23418" (İddianame altta, ektedir)
İddianeme sanıklarını ayrıntkılı olarak sıraladıktan sonra şunları söylüyor: "... Böylece sanıkların amacı Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzenini zorla değiştirerek yerine Marksist-Leninist esaslara dayalı bir devlet kurmak için mücadele veren silahlı THKP / C – ACİLCİLER örgütünün sair efradı oldukları tüm dosya kapsamından anlaşıldığından sanıkların yargılanmalırın 3005 sayılı yasaya göre yapılarak; sanıkların müsnet suçtan eylemlerine uyan TCK.nun 168 / 2, 3713 sayılı yasanın 5, TCK.nun 31,33 maddeleri gereğince ayrı ayrı tecziyelerine
Sanıklardan elde edilen Hatay C.başsavcılığının 1998 / 363 emanet sırasında kayıtlı örgüt dökümanlarının TCK.nun 36.maddesi gereğince müsaderesine
Sanıklar Ecevit Bahçecioğlu, Nazlı Gözel, Nejdet İnal, İsmail kılıç, Murat sakarya ve emrah Özçelik'in müsnet suçtan tutuklandıkları anlaşıldığından verilecek cezanın TCK.nun 40. maddesi gereğince musubuna karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur. 8.9.1998
Kasım YAĞMUR DGM. C. Savcısı 23418" (İddianame)
İşte belge budur, gazete küpürü değil.
yalancı adam
Engin Erkiner, bu belgeden sonra yüzünü hangi fosseptik çukara sokacaksın, açıkla bekliyoruz.
Tekrar ediyorum.
Engin Erkiner, iddianın arkasında dik durman için sana açık ve net bir soru soruyorum, bu soruya cevap ver, varsa onur ve şerefini kurtar.
Ecevit Bahçecioğlu ve arkadaşları, Sabah gazetesinin 15 Ekim 1998 tarihli haberinde yer alan ve MİT ittihamlarından oluşan medya yalanlarına karşı, iddianameyi ve mahkemenin nasıl sonuçlandığını biliyormusun?
Bizdeki belgeler 11 sanıklı THKP-C (Acilciler) davasında hiç kimse örgüt üyesi ve destekçisi olma dışında bir "suçla" yargılanmadığını, ittiham edilmediğini gösteriyor. Ecevit Bahçecioğlu'nun TCK'nın meşhur ve meşum 169. maddesi olan silahlı örgüt üyeliği ve örgüt yardımcılığından yargılanıp hüküm giymesine karşılık, toplu Acilciler davası olarak görülen bu davada, Poliste ifade vermeyerek direnen Acilci kızların yiğitliğini sergileyen Nazlı Gözel ve yoldaşlar İsmail Kılıç, Necdet İnal, Murat Sakarya, Emrah Özçelik, Deniz Aslan ve Metin Karasu beraat etmiştir.
Tersini ispatla biz buradayız.
Engin Erkiner'in özel-harp dairesi ağzıyla, mahkemede ve mahkeme kararında hiç yer almayan bir ittihamı yapması ne türden bir amaç taşıdığına da önemli bir gösterge sayılmalıdır.
Engin Erkiner, Mihrac Ural'ı bu davanın bir öğesi olarak araya sokuştarması ise çirkef ve kasıtlı bir uydurmadır. Ne iddianemede ne de mahkemede Mihrac Ural'la ilgili bir kayıt olmamasına karşı bunu yapması özel-harp daireleriyle nasıl bir kesişme içinde olduğunu göstermektedir.
Siyasette kinle yapılan sahibini böyle vurur; belgeler karşısında rezil eder. Özel-harp dairesinin işleriyle Engin'in işleri tam bu noktada yaman bir kesişme halindedir. Buna dikkat çekiyoruz.
Oysa biz, Engin Erkiner'in polisteki itiraflarını, kendi imza ve kaleminden belgeler ve kanıtlarıyla ortaya koyduk, ispatladık. Engin adamın dayanağı olan gazete küpürleri ve MİT kaynaklı ittihamları belge ve kanıt olamadığı gibi, davanın iddianamesi ve mahkeme kararı da bunu yalanlamış bulunmaktadır.
26 yıldır dışında olduğu Acilcileri değil; polisteki itiraflarıyla birlikte, tasfiye ettikleri, parasını yedikleri TKEP dosyalarından kendini aklamaya çalışması daha mantıklıdır.
Buradan iddiayla söyleyeceklerim var.
Dünya alem bilsin. THKP-C (Acilciler) örgütü, istisnasız tüm kadro ve militanlarıyla, 1. Kongresinde onaylanmış siyasal porgramının önerdiği devrimci mücadele dışında hiç bir olumsuzluğa bulaşmamış sol örgütlerden biridir. Bunun aksini hiç kimse iddia edemez, kanıtlayamaz.
Örgütümüzün tek gerçeği; tüm militanları, işkencelerden, zindanlardan, sürgünlerden ilticalardan geçerek bu güne kadar dik gelmesinde anlam bulur ve bunu koruma kararlılığını gösterir. Bu onurlu devrimci insanlara kimse kara çalamaz. Şüphenin kanıtsızlığına sığınarak karalama yapanlar ise bunun vebalini boyunlarında taşıyacaklardır. Bu böyle biline.
Mihrac Ural'ın "fena halde yakaladığı" sallamasına ise ancak böylesi bir soruya cevaptan sonra bakılır.
Mihrac Ural'ın yıllardır neden arandığını bilmek için uzağa değil, öncelikle Engin adamın polisteki itiraflarla dolu ifadesine bakmak yeterlidir; engin adam, örgütün tüm yükünü, ilgili ilgisiz tüm eylemlerini sırtıma yıkarak, ilk kez polis kayıtlarında fişlenmeme yol açıp, bu güne dek süren aranmama yol açmıştır. 31 yıldır bu itirafların kanayan yarasını taşıyorum, işkencelerden, zindanlardan firar ve sürgünlerden bu itirafçı ahlaksızın yüzünden, ben ve benim gibi bir çok kişi çile çekmektedir. Bir gazete küpürünün MİT kaynaklı haberine dayanarak, özel harp dairesi yöntemiyle yönelen karalama bu mücadele tarihimin karşısında kuru ve kof bir iddiadır. Bunu mahkemeler kararlarıyla da sonuçlandırmıştır; engin adam bunu gizliyerek, okuruna hakaret etmiştir; okurlarını enayi yerine koyma alışkanlığını burada da tekrar etmiştir.
Mihrac Ural, Acilcilerin genel sekreteri olarak onurla taşıdığı bu sıfattan dolayı ve sıfatın yükümlendirdiği tüm eylem ve devrimci faaliyetlerden dolayı derin devletin ölüm listesinde yer almıştır. Birden çok dava bu sürecin özverilerinin ürünü olarak göğsünde bir madalya olarak taşınmaktadır. Bu medya yalanı ile örgütümüzden kopuşu arasında da tamı tamına 26 yıl bulunmaktadır. Bu yıllar içinde, bu insanın tek bir yerde altına imza atarak dile getirdiği bir siyasi eleştirinin olmadığı göz önüne alınırsa, bu gün ikide birde aynı konuya dönmesini bir şaşkınlık olarak yorumlamak çok kolaydır: Ama işin içinde bize göre daha derin olgular vardır. Derin devletin derin elemanlarla yolları kesiştikçe, Ergenekonun yeni kuşakları da böyle oluşacaktır; unutmamalıyız ki, Doğu Perinçek bu sürece solcu olarak başladı ama, mezuniyet töreninde derin devletin maşası olarak diploma aldı...
Gazete haberlerini burada sıralarsak, meyve veren ağaç taşlanır misali 80-90 yıllarının burjuva medyasında manşetten yüzlerce haber getirilip ortaya konur. Bizlere yönelik "Ermenidir, ASALA işbirlikçisidir" suçlamasından, "Andropov'la gizli buluşmalar"ımıza kadar her tür haberi bulmak mümkündür.
Bunlar özel-harp dairesinin üflemeleridir. Engin Erkiner aynı yöntemle dönüp dolaşıyor bu konuları diline dolaştırıyor. "Merhum" Doğu Perinçek mirasını birilerine bırakıyor...
Bir gazete haberinden yola çıkarak. Ama mahkemenin sonucunu bilmeden, hakimin savcı iddianamesiyle alay ederek bu şahsı beraat ettirdiğini bilmeden ve bunu okuyucunun bilmemesine dayanarak bir suçlama olarak yöneltmeye çalışmayı nasıl izah edeceğiz.
Devrimcilere soruyorum, sol güçlerin safında bu karalamalarla kimlere ne denmedi ki? Kimin işidir bu; Ufuk Uras'a CİA ajanı, İsmail Bilen'e KGB, Merhum Dursun Karataş'a akla hayale gelmeyecek suçlamalar, Öcalan'a akıllara ziyan ittihamları kim yapıyor?
Bu manipilasyonları öbek öbek medyaya kim üflüyor. Engin Erkiner, bunu Acilcileri lekelemek için bu köşeden yaparken, Doğu Perinçekçi tutumla, özel-harp dairesi tutumlarıyla ne kazanıyor?
Bir gazete haberiyle, işkencelerden, zindanlardan (ülkede 12 zindan gezdirilerek), firarlardan, Ortadoğudaki mücadele süreçlerinin kasvetinde yer almaya kadar, Fransa'da, Almanya'da, Libya'da ve Suriye'de zindanlar yatarak bu güne gelen bir devrimci dik duruşu karalamanın mesajı nedir. Soruyorum kimin işine yarar, devrimcileri kirletmekten kim ne kazanır?
Özel-harp dairesi derken kimse abartığımı sanmasın. Oturup düşünün, bir gazete küpüründen mahkeme sonucuna bile bakmadan devrimci örgütleri kirletmek öyle kolay mı? Kimin işi bu? Kimse kimseyi aldatmasın bu yapılan yalanların amacı kişi değildir; top yekün devrimci hareketi kirletme girişimidir.
Adamların derdi Mihrac Ural değil. Engin Erkiner'in 1982 de bir türlü net belirtmediği örgütümüzden kopmasına her defasında yeni bir gerekçe bularak gösterdiği bu yaklaşımı bir yere oturtmak gerek. Bir, siyasal nedenlerle ayrıldım dedi; sonra TKEP ile siyasal görüşlerim örtüştü dedi; daha sonra bu süreçte örgüt içi sorunlara ve sorumluluklarla ilgili olmadığım için ayrıldım dedi. Bu gün ise örgütün muhebaratla ilişkisi nedeniyle ayrıldığını yazıyor. Bir karar verse de anlasak.
Okurlar bunu yakalamakta güçlük mü çekiyor da bu adam utanmadan dönüp bir kez daha bu çirkinlikleri yazıyor?
Engin Erkiner bir bukelamundur. Her yazısında durum aynıdır. Bilgisi eklektiktir, hazmedilip soyutlamalara ulaşmamıştır. Bunun için gittiği her yerin, yanında okunanların ve okuduğu her satırın etkisi altında değişkenlikler gösterir.
Polemiklerinde, en temel konularda bile duruma göre balans ayarlarıyla oynar. Bundan da bir beis görmez. En açık ve en temel konuları bile, birbirinden farklı ilkeler üzerinde savunacak kadar ilkesiz biridir. Örgütten neden ayrıldığı konusunda iyi bir izleyicinin yakalayacağı gerçek bu iddiamızı yeterince gösterecektir.
Bizlere çamur atarken içine düştüğü durum budur. 26 yıldır susan ve son zamanlarda gündeme gelen bu didişmelerde iddialarının ayrıntılarındaki balans ayarları bunun içindir. O, boş tenekenin çıkardığı ses gibidir. Ayakları yere basan hiç bir şeyi dile getiremez.
Bundan dolayıdır ki, derin devletle kesişen özel ilgilerini gitsin başka bataklıklarda icra etsin, kendisine Doğu Perinçek gibi servis yapanlar kim ise onlara, başka alanda hizmet etsin. Acilciler'in onurlu tarihinde ona ekmek yoktur.
Uyarıyorum...
Bu dönem yeni kuşak Doğu Perinçek'lerin dönemidir. Ergenekonun eski kuşağının tasfiyesi, yerini yeni kuşaklara bırakacaktır. Derin devlet derin şahıslar aramaktadır.
Engin Erkiner'in yaptığı da tamamen budur. Engin adamın, dönüp bir daha belgesiz ve kanıtsız suçlama yapmasını bir yerlere oturtmak mümkün değildir. Gazete haberini, üstelik mahkeme sonucunda beraat almış birini böylesine zalimce itham etmek ve bunu bir yerlerle bağlantılı hale getirmek, kimin işidir kimin çabasıdır?
Örgütümüzle uzak yakın hiç bir ilgisi olmayan ve mahkeme kararıyla beraat etmiş bir gazete haberini, MİT suçlamasını kendi suçlaması olarak kullanmak Doğu Perinçek'ten sonra kime miras kalmış, bunu okur kararına bırakacağız.
Özel-harp dairesi çok gerekli olmasa tek tek kişileri karalamak ve yıpratmak amacı taşımaz. Engin de öyle yapıyor. Şahıslara yönelik yalan haberler üzerinden bir bütün olarak örgütümüzü kirletmeye çalışıyor. Bir gazete haberi üzerinden MİT suçlamalarından bir bütün olarak örgütümüzü itham ediyor.
Bu kirlilik şahıslara değil, bir bütün olarak devrimci harekete yöneliktir. Kaldı ki, gazete haberi bile olsa, casusluk tarihine komedi işler kapsamında girecek böylesi bir olaydan yola çıkarak (karakol fotoğrafını çekme teşebbüsü) hangi mantık ve akılla bir devrimci hareketi ve kadrolarını suçlamak mümkün olabilir.
Tekrar etmeyeceğim; devrimciler olarak hepimizin tüm devletlerle sorunumuz var. Kavgamız var. Suriye'de yoldaşlarımla toplu olarak ve tek başıma defalarca tutuklandım, 1 yıl kesintisiz güneş yüzü görmeden hücre cezası yattım; Öcalan davası ardından Türkiye'nin bastırmasıyla bana dayatılan siyasi yasaklara karşı direndiğim için bu cezaya maruz kaldım (1999 Kasım-2000 Kasım). Milliyetçiliğe karşı, inanç tutsaklığına karşı mensup olduğum materyalist medresenin sadık bir öğrencisi olarak direndim durdum. Bunu bilmeyen kimse yoktur. Ama Engin Erkiner her zamanki çirkefliğiyle, bilmeyenlere şüphe üflüyor. Bunlar özel işler...
İddia ediyorum, pratik işleviyle bu çabalar özel harp dairesi işleriyle kesişir. Kişinin bordrolu polis olmasına gerek yok, fili olarak bu işler, bazen kin saikleriyle işlenir; benim iddamın sınırı da buradadır.
Çok mu abarttım. Hayır. Size başka bir açıdan nedenini anlatayım.
Hatay davasını, ortak ülkemizin özgürlük ve demokrasi mücadelesi sürecine katmak için çabalarımı herkes biliyor. Bu çabalarımın, Arap milliyetçilerinin bu davayı olumsuz etkilemek isteyen çabalarının önüne geçmek amacını taşıdığını da dile getirdim. Çok hassas bir çizgi. Devrimci hareket içinde ilk kez Arap etnik topluluğu adına bir devrimci yaklaşım konulmakmtadır. Korkunç bir bilinç altı Arap düşmanlığının sürdüğü ortamda, Kürt özgürlük hareketine karşı solun gösterdiği milliyetçi tutumların bataklığında bir de Hatay davasını ve 4 milyon Arap halkının kimlik haklarını savunmak kolay değildir.
Özel harp dairesinin, MİT'in bu olayı on yıllardır takip ettiğini bilenler bilir. Milli güvenlik kurulu toplantılarına ilk ve son kez bir ilin valisinin katıldığını onun da, Hatay Valisi Utku Acun olduğunu bilenler bu izlenmenin derinliklerini de bilirler. Hatay'daki sermaye birikim ve dolaşımına karşı hala suçlu muamelesi, casus sermaye, kökü dışarda sermaye ittihamı yapıldığını da bilenler bilir. Engin Erkiner de kin kusarken yerine getirdiği işlevlerle bunu bilir.
Ben ve benimle birlikte düşünenler, örgütümüz Acilcilerin mücadele perspektiflerini genişletirken tek amacımız solun tıkanıklıklarına da bir perspektif katmaktır. Bunun için ele aldığımız bir dizi konuyla siyasal süreçteki tartışmalar içindeyiz. Avrupa topluluğu üzerine, küreselleşme üzerine, devrim, bilişim çağı, sınıf mücadelesi, ulusal sorun, Anadolu'da demokrasi ve demokratik devlet üzerine onlarca yazı yazdık ve yolumuza devam ediyoruz.
Bunun bir yanı da, Türkiye'de tarihsel topraklarında yaşayan 4 milyonu aşkın Arap halkının sorunları ve özelde Hatay davası üzerinde de görüşlerimizi geliştirdik. Lozan Anlaşmasında azınlık hakları tartışmalarında yer aldık ve hala devam ediyoruz. Bu çabaların tek amacı vardır ortak ülkemizde demokrasi ve özgürlüklerin ikamesidir.
Bu çabaları Arap olmamdan dolayı, Alevi olmamdan dolayı kirletmek için; Türk yoldaşlarımın yanında Arapçılık ittihamları, Sünni yoldaşlarımın yanında Alevi ittihamları yapma ayıbı içinde olan engin insanların vehimleri hiç bir sonuç getirmeyecektir. Ben ve benimle birlikte yoluna devam edenlerin, örgütümüzün onurlu mücadele tarihine paralel, bu yolda yürümeye devam edeceği bilinmelidir.
Derin devlet diğer konular bir yana, Türkiyede Arap sorunu konusuyla çok derinden ilgilidir. Tepkilidir de. Kürtlerden sonra bir de Araplar mı ? diye ağır baskı ve takibatlar yanı sıra kirletme çabalarını da sürdürmektedir. İşte tam bu noktada Engin'in işlevini anlamak ve kestirmek mümkündür. Kimse yanlış anlamasın; söylediğim, özel-harp dairesiyle kimilerinin bataklıkta yolları kesişiyor diyorum.
Engin adam kendisi söylüyor, kişinin Arap olduğunu anlayınca aklına "muhabarat ilişkisi" düşüyor. Engin adam bir milliyetçidir, bilin altında milliyetçi ilkellikten ve statülerinden kurtulmamış bir zavallıdır. Arap düşmanıdır, "Arap'ın en iyisi ölü Arap'tır" diyen cinslerdendir. Bu ise yakın dönemde ve bu gün de Kürtlere gösterilen yaklaşımın aynısıdır. Arkasında özel harp dairesi vardır.
Engin, özel-harp dairesi'nin söylemleri ve Doğu Perinçek'in yöntemiyle kirlilik yaratma çabasındadır. Kanıtlarımız da kendi yazdıklarıdır; çirkin bir Arap düşmanlığı, belgesiz kanıtsız gazete küpürlerine dayanan ittihamlar ve mahkeme sonuçlarını bile görmezden gelen suçlamalarıdır. Kendisini eleştiriyor diye, hiç tanımadığı bir eğitmeni, pedagogu, yıllarca devrimci harekete emek vermiş bir öğretim üyesini sırf Arap kökenlidir diye töhmet altına almanın açıklanabilir başka bir gerekçesi olamaz. Devrimci hareket işte bu ilkel akılları sorgulanmalıdır.
Adamın yeni sitesindeki ilk işlerden biri olarak buna yönelmesinin başka saikleri olamaz. Belgesiz kanıtsız şüpheler yaratmak derin devletle kesişmektir. Bunun ise bir vebali olsa gerek.
Bu nedenle yayınlamaktan vaz geçtiğim "İkili yazışmaların ikiyüzlülüğü" adlı yazımı yayınlamak zorunda kaldım.
Bende çok iyi biliyorum, bu didişmelerin hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur. Ama okurlarım bir tek noktaya dikkat etsinler, Arap halkının hak ve talapleri için mücadelemizde özel-harp dairesi bizi boş bırakmayacaktır. Dün Kürtlere reva görülen hertürden suçlama bize de yönelecektir. Engin bunu yapıyor...
Gazete küpürlerinin şüphe üfleyen yaratıcı anarşi girişimlerine alet olmakla, devrimci saflarda kirlenmeye, bataklıkların artmasına yapılmak istenen katkı, yaşamının her evresinde işkencelerde, zindanlarda, firarlarda, sürgün ve ilticalarda halkı için çalışanları asla kirletemeyecektir.
Avrupa'nın konformizmi içinde işkembe-i kübradan sallamak kolaydır ama bu yalanların arkasında durmak çok zordur. Enginin eteğindeki taşlarda bu gerçeklerin ışığı altında buharlaşmaya mahkumdur.
Ekler:
İddianame (3 sayfadır). 12. sayfadan itibaren.
7 Oca 2010
8.dosya : Engin Erkiner ve özel-harp dairesi kesişmeleri
zaman: 1/07/2010 07:13:00 ÖÖ