Mihrac Ural'ın notu:
17 Kasım 2009
Adana, her Acilci gibi benim de devrimci kişiliğimin oluşumunda derin izleriyle, yoldaşlıktaki tutarlılığı ve onurlu duruşuyla bu güne dek izleri olan bir dev şehir...
Bu şehrin nabzı ülkemizin kalp atışlarını verir; burada ayağa kalkan halkın sonuç almadan dindiği görülmemiştir. Burası Adana Akdenizin kalbi, Torosların bereketli ovası, yiğitlerin Harman olduğu devrimcilerin Acilci doğduğu şehir.
Bu şehrin birde Kocaveziri var...
Yürek dediğin kor olan, insan dediğin erdemli olan, örgüt dediğin dik duran, kaypaklığa geçit vermeyen, yanlışı affetmeyen Kocavezir... Mahalle olmaktan çok, belli bir kültürün beşiği...
Adana cezaevine Adıyaman'dan geldim (Nisan 1980), doğduğum ikinci adresime gelmiştim. Akrabalarımın yarısı Adanalı...
Adana çalışmasında ilk nüveleri 1976 yıllarına kadar uzanan, o günün en özverili insanlarıyla yükseltilen çalışmalar, Cihangirler, Ahmetler, Özcanlar, Ali Çakmaklılar vardı. Bu gün aynı yerde olunmasa da hakkı yenmez insanlar...
Bu şehirde CEPHE dergisinin yayın kararını verdim ve ilk sayısının hazırlanışı yapıldı. Bu şehirde, o gün gereken tüm eylemler, bu gün hala yaşayan canlı tanıklarıyla yigit insanların girişimi olarak yapıldı. Bunu bilen bilir, bilmeyenlerin ihbarcılık amaçlı povokasyon söylemleri ise ağzımızdan laf alamayacaktır, muhatabımız olamayacaklar da; Genelkurmayın kurduğu sitelerde görevli olan, polis işbirlikçisi itirfaçılar ve MİT ajanları hedefimizdir, muhatabımız değil.
Kocavezir, koca yüreklerin dergahı. sessiz sitemsiz devrimci sorumluluk taşıyanların meydanı, er meydanı. Bu mahalenin erdemli insanları, topuklarını kırarak yürüyen, ellerini kanat gibi açan yiğitleriyle bize ait olan, örgütsel tarihimizin köşe taşını tek tek dizen demokrasi savaşçıları...
Bu şehirde kuşatmadan sıyrılarak özgür oldum, bu şehirde zindan duvarlarını aşarak özgürlüğüme kavuştum; uzun süren tünel çalışmamızın açığa çıkıp, büyük ve kanlı baskın sonrası en olmaz ve ihtimal dışı bir koşulda, gece kestiğimiz demir parmaklıkların ardından, görüş kabinlerinde sabahlayarak kazandık özgürlüğü. Yanımda çıkmasına izin verdiğim, yönelimleri iki dudağım arasında olanların yalanlarına inat.
Gülay'ın koluna girip çıktım, Adana firarı sonrasında Cemal Ayhan'ın evinde güvenle korundum. O onurlu insanların evinde özgürlüğümün ilk uykusunu uyudum, o yiğit hanımın elinden yemek yedim. Bunun değerini bilmek benim boynumun borcu, buna sadık kalmak insan olmaktır, derim...
Bu bizim kültürümüz.
Annemin vefatında taziyelerini ileten bu aile benim için ebedi dostum, yoldaşım kardeşim bacımın ailesidir. Benim için demokrasi mücadelesini anlamlı kılan algılar burada oluşuyor, sınıfsal sınırlara mahpus kalmadan. Benim için devrimci mücadelenin anlamı da budur. Bu aynı zamanda Kocavezir ruhunun, hangi yüreklerde taşındığının da adıdır.
Ne mutlu sana Öner Ödemiş ne mutlu...
Ben de geleceğim, ben de tek tek o sokakları, o güzel insanları ziyaret edeceğim... Şırdancı Kemel'den şırdan yiyecek, Kebaçı Mesut'tan kebap… Pazarda ise, çuval çuval zindana gelen fındıkları, sebzeleri, meyveleri seyredeceğim... Tellevi'ye koyduğum içki yasağını kaldıralı uzun zaman olmadı, içki merakı olmayan biri olarak onunla da bir tek atacağım...
7 Oca 2010
118.dosya : KOCAVEZİR KOCAVEZİR…
zaman: 1/07/2010 09:25:00 ÖÖ