Mihrac Ural
21 Aralık 2009
Bir ölü konuşturucusu ahlaksız ve bir o kadar erdemsiz kişi, yeryüzünde kendisinden başka kimsenin duymadığı bir sallama "pusula" yumurtladı. Fol olduğunu bile bile pazarlayıp durdu.
Kamburları yeryüzünün hiç bir örtüsüyle örtülemeyecek olan Polis işbirlikçisi, itirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın tarafından bu fol yumurta pişirilip pişirilip sofraya kondu.
Beyler, fol ne yapsanız fol...
Bu uydurma, Nebil yoldaşın Tacetin Sarı'ya, Erkan Ulaşan için söylediği "sakın güvenme" sözünü bir kez daha hatırlatıyor; şüpheli kişi, güvenilmez kişi diyor. Nebil'in yalancısıyız...
Saçmalıklar dizisi ise Nebil'i aptal yerine koyan yada yalancı haline getiren, iki pusula. "Be adam birincisinden ders almadın mı?" derler adama. Yalandan kimse ölmemiş, ölü konuşturucusu yalandan ölmeyecek...
Bırakalım pusulayı kimin getirdiğini, pusulayı götüren Nebil’i bildiğine göre neden pusulaya gerek duyulduğunu vb. bunlar hukuki algı gerektirir, Pol Potçu döküntülerde bunu aramanın anlamı yok.
Nebil, Niğde cezaevinden kaçınca ilk işi Konya cezaevine gelmek ve talimat almak oluyor. Kimden, sorumlusundan. Adres Mihrac Ural. Bunun ne anlama geldiğini bilenlere bırakmak yeter.
Ardından Nebil, Antakya'ya Tacettin Sarı'nın yanına, oradan Levent Sami Sultan'ın evine 15 gün misafir ve Filistin yolculuğuna Tacettin sarı'nın eliyle sınıra kadar ulaştırılıp sağ salim yoluna devam ediyor. Bütün bunlar Mihrac Ural'ın talimatıyla oluyor.
Ölü konuşturucusu, bilinçaltının intikamıyla koşuyor. Sahiplerinin kamburunu örteme çalışıyor. Nebil'in Engin’den nefret ettiğini ağzından bir kez kaçırdı, tekrar etmiyor. Mihrac Ural'ın kendisine küçültücü bir sıfat olarak taktığı "Sus" (civciv) adının intikamına koşuyor.
"Sus" adını da takan bir yoldaş, bundan bir ay önce bu kod adı neden taktiğini anlattı. Güldük geçtik...
Polis işbirlikçisi, bay itirafçı Engine gelince:
Engin çok gergin. Haklı da. Kamburu büyüyor, itirafçılıktan muhbirliğe uzanıyor. Başka örtü bulun beyler bu örtüler yetmiyor.
Sallamalarına, palavralarına artık her kes alıştı. Yalansız konuşamıyor, abartısız, kurgusuz yapamıyor. Ona söylenebilecek tek şey, polis ifadelerini çıkar ve ayna gibi yüzüne tut demekten ibarettir. Orada her şey yazıyor. Herkes kendini o aynada tanımlıyor. Sorumlu olmak ser verip sır vermemeyi gerektiriyor. Kim dik durmuş kim teslim olmuş o ifadelerde yazıyor. Güneş balçıkla örtülmüyor…
Engincik, herkesi kendine benzetmek ister. “Geçmişi olanın geleceği olmaz” der çünkü geçmişi kirli, utanç verici bundan kurtulmak için herkese “geçmişinizi terk edin” diye nasihat eder. Bunu beceremeyince herkesin geçmişine bir şaibe yaratmaya çalışır. Şaibeli ya herkesi öyle görmek ister.
Palavraları arasında da en komik olanı, bir savaş ortamını canlandırmasıdır, “çatışmalar göğüs göğüse yürüyor”, “şimdi hava atışları yapıyoruz sıra piyadelere de gelecek” diye dar akıl labirentlerinin kurgularını sunuyor. Oysa ortalıkta üç beş kişinin okuduğu Genelkurmay mahreçli site var. Hepsi o kadar. Ama bu abartmaya ihtiyacı var örtmesi gereken büyük bir kambur duruyor sırtında; itirafçı kamburu.
Muhbir Engin, Mihrac Ural sendromuna tutsak. Bir ömür boyu Mihrac Ural’ı yazmaya mahkum. Arkadan nal toplamak onun kaderi…
Engin cik, boşuna gerilme, fol dan yumurta olmaz. Okurun bunu bilmesi yeter de artar; ne ailenle, ne çocuklarınla, ne kız kardeşinle ne de sallama palavralarınla ilgilenecek vaktimiz yok. Devrimci siyasetle ilgiliyiz, son bir yıldaki yazılarımızı karşılaştır aradaki farkı görmekte zorlanmayacaksın.
Engin cik, kendini tek bir cümleyle tanımladın bizim buna ekleyecek bir şeyimiz olmaz.
“Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)
7 Oca 2010
136.dosya :ENGİN CİK GERGİN, MUHBİRİN TELAŞI KAMBURUNU ÖRTEMİYOR
zaman: 1/07/2010 10:12:00 ÖÖ