7 Oca 2010

"BİR BİÇİMDE BIRAKILACAKLAR"

Mihrac Ural
25 şubat 2010


Bu başlık, iki gün önce yazdığım makalemde, bir cümle olarak iddiayla dile getirildi. Bir kehanet değil, siyasal süreci duyarlıca izlemenin isabetli bir yorumuydu.


"49 Subay sorgu ve tutuklanmakla yüzyüze geldi. Çok iyi oldu; ancak iddiayla söyleyebiliriz ki bu bir kulak çekmedir; hukuk değil, yargı değil adalet değildir.


Nereden anlıyoruz? Ergenekon davasında tutuklanan genarallerin bir süre sonra teker teker, bin bir bahaneyle salıverilmelerinden.


"Or-Korgenerallerin dahi tutuklanması sizi aldatmasın. Bu bir kulak bükme girişimidir. Sivil dikta için yolları stabilize etme operasyonudur. Bir bahaneyle “or”lar da “kor”lar da salıverilir. Geride kırkın yarısı bile kalmaz. Bu bir hukuk savaşı değildir, hukuk alanlarını fetih savaşıdır. Her kim kazanırsa kazansın; ezilen, hukuksuz kalacak olan halkın kendisidir." (Mihrac Ural, Bu Bir Kulak Bükmedir ötesi değil..." başlıklı 23 şubat 2010 tarihli makale )


Bu satırları, "Balyoz harekatı" adlı darbe planıyla ilgili Or ve Korgenerallerin sorguya çekildikleri gün kaleme aldım, tarih 23 Şubat 2010.


Kehanet değil. Ülkemizin siyasal olaylarını doğru takip ederek doğru yorumlama olayıdır. Tam isabet bir belirleme yaptığımızı da şu saatte haberlere yansıyan Orgenerallerin serbest bırakılmasıyla öğrenmiş olduk.


İsabetli siyasi yazı doğru tahlilin sonucudur. Bunu yakalamaya ve halkımızla paylaşmaya çalışıyoruz.


"Bu Ülkede Hukuk Yok" başlıklı makalemi 18 Şubat 2010 tarihinde yazdığımda, kavga altta Cumhuriyet savcıları düzeyinde sürüyordu; Erzincan Cumhuriyet Baş Savcısı İlhan Cihaner'in, özel görevli Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Osman Şenal tarafından sorgulanıp tutuklanması için mahkemeye sevk edilerek, tutuklanması üzerine yazıldı.


Bu makalede Ülkemizde hukuk sorunlarıyla ilgili eski iki makalemden de alıntı yaptım.


"Çok değil, bundan on yıl önce söylenenlere baktığımızda, en yetkili ağızlardan inanılmaz cümleler duymuştuk. 'Yargıtay Başkanı Dr. Sami Selçuk’un, 6 Eylül 99’da yeni yargı yılı açış konuşmasında “Türkiye bu hukuk sistemiyle yeni yüz yıla giremez, bu anayasa ve yasalar hukuku işlevlerini doldurmuştur reform gereklidir” şeklinde özetlenebilecek sözleri, Türkiye’de etkili bir siyasi deprem yaratmıştı.' ( Mihrac Ural, "Kuşkulu Yargı Kirli Adelet Salgılar" adlı 20 Ekim 1999 tarihli makaleden aktarım, "Bu ülkede Hukuk Yok" )


Bu alıntıya ek olarak bir yıl önce yazdığım bir makaleden de şunları aktarmıştım; "Siyasi iktidarı ele geçirenler istedikleri kadar ehil olsunlar iradeleri dışında var olan bu yapıdan çıkarları için azami ölçüde yararlanmanın yollarını arayıp bulacak ve yargıyı yeri gedikçe bir araç olarak kullanacaklardır. Ülkemizde tekrar eden durum da budur." ((Mihrac Ural, "Yargıya Müdahale" adlı 25 Aralık 2005 Tarihli makale)


Sonucu da şöylesi bir cümleyle ifade etmeye çalıştım; "Bu gün olanlar ise, en gerici sivil dikta hevesleriyle yanıp tutuşanların, en az kendileri kadar anti-demokratik, zulüm siciline sahip olanlar arasındaki iktidar kavgasından ibarettir." ( Mihrac Ural,"Bu Ülkede Hukuk Yok" adlı 18 Şubat 2010 tarihli makale)


Evet yaptığımız yorumlar ülkemizde hukuk olmadığına, hukuka her boyutta müdahale edildiğine bir işaretti. 24 şubat 2010 tarihinde (dün) Genelkurmaybaşkanı başkanlığında ülkenin tüm Or ve Korgenerallarin toplantısı ve ardından, bu gün (25 Şubat 2010) Cumhurbaşkanı başkanlığında da olağan haftalık görüşmenin Başbakan ve Genelkurmaybaşkanıyla bir arada yapılması, dikkat çeken bir gelişme olarak gündeme ağırlığını koydu.


Bu gelişmeler hukuk mevzileri üzerine fetih savaşları veren tarafların, belli bir noktada, güçlerinin suni de olsa bir dengede olduğunu gösterdi. Nitekim, "devlet-rejim sorunu" haline hızla tırmanan gelişmeler şimdilik hafif bir "balans ayarı" yapılarak atlatılmaya çalışıldı. Bu açık ve kaba bir yargı müdahalesi sonucu gündeme geldi. Önceden belirlediğimiz "bir biçimde Or ve Korgenerallerin sılıverilmesi" bu müdahaleyle gerçekleşti.


Bir kez daha, anti-demokratik devleti ve çarklarını korumak için, birbiriyle hukuk alanları üzerinde fetih savaşı yürütenler, halka karşı işlenmek istenen ve işlenen suçların yargılanmasına karşı elbirliği yapmış oldu. Bunu halk için hiç bir zaman yapmayanlar, her defasında kendi iktidar etkinlikleri için yapmaktan çekinmedi. Bu gün ortaya çıkan sonuç öncelikle buna işarettir. Bu ise, ülkemizde hukuk olmadığının tartışmasız tesciliydi.


Geçmiş olsun.


Askeri darbeciler yine ellerini kollarını sallaya sallaya evlerine döndü. Sivil dikta heveslileri yeni raundlara hazırlık adına geri adım attı. Ancak ortak ülkemizin hukuksuz bırakılan tüm farklılıkları, demokratik güçleri, düşünce adamları, özgür ve özgün siyasal etkinlikleri, işkenceden zindanlara, mültecilikten faili meçhullere kadar uzanan ölüm girdaplarında hukuka müdahalenin, kuşkulu yargılarında, kirli adeletin mahkumu olmaya devam etmektedir.


Bu kısa makalenin sonunu nasıl bağlayabilirim diye düşünüyorum.


Tekrardan bıkmadıysanız bir kez daha aynı şeyleri yazmaya mecburum. Üç kuşaktır demokrasi talepleri için, hepimiz tekrara mahkum edilmiş durumdayız.


Hukuk için, kuşkusuz yargı ve adalet eşitliği için, tüm farklılıklarımızı kurucu birer eşit sayan, demokratik haklarını ve özgürlüklerini anayasa, yasa ve kurumların güvencesiyle koruyan yeniden bir demokratik cumhuriyeti inşa etmemiz zorunludur.


Başka bir yolu olan söylesinde biz de tekrardan kurtulalım.