24 Ara 2009

BİZ ACİLCİLER





Acilciler hep kendilerini sıradan devrimcilerin ötesinde gördüler. Buna inandılar ve bu inançla devrimci mücadeleye sımsıkı sarıldılar. Herkes devrimci olabilirdi, ancak Acilci olabilmek başka bir şeydi. Başka bir dünya, başka bir yaşam, başka bir ahlak, başka bir eylemlilik ve başka bir bilinçti. Acilciler başkaydı. Hep başka olarak bilindi. Devlet, Polis, İşkence tezgahları, gardiyanlar, cellatlar, katiller, halk düşmanları hep böyle bildi. Bu ilke yaşam pahasına hep canlı, hep dik tutuldu. Acil tarihi böyle yazıldı.

Acil genç bir yapıydı. Kararlı, inançlı ve birikimli genç devrimcilerin, ihanet eden eskileri aşarak, fırtına gibi girdiği mücadele içerisinde kimlik edinmiş, eylemlilikleriyle her zaman kendinden övgü ve gıptayla söz ettirmiş bir hareketti.
Biz Acilciler farklıydık, sımsıkı kenetlenmiş yumruk gibiydik. Düşmana balyoz, dosta sadık, devrimde yılmaz idik. Kayserili faşistleri duvarlara “kahrolsun Acilciler” yazmaya yönelten şey, tastamam buydu.

Acilciler, nitelikli düşman oldu. Hakkını verdi, dostluğun da düşmanlığında. Savaş sınıfsaldı, kine öfkeye ve yılgınlığa asla yer yoktu. Hiç kimseyi arkasından vurmadı. Rasgele mekanlar tarayarak, kimliğini dahi bilmediği insanların öldürülmesine fırsat vermedi. Devrimci katiller yetiştirmedi, eylemlilikleri hep üst düzeyde tuttu. Siyasal olmayan hiçbir hedefe yönelmedi. Siyasal olmayan hiçbir eylem yapmadı. Darbelerde durmadı, geri adım atmadı, teslim olmadı. Siyasal öngörüleriyle süreçten hiç kopmadı. İnsanlarının yaşamını riske atmadı. Kaçılmaz riskleri her fırsatta göğüsledi. Acil örgütü, adam gibi örgüt olarak siyaset sahnesinde yer aldı.
Her Acilci, Acilci olmaktan dolayı hep onur duyar. Gururlanır. Haklı bir övgüyle taşır yüreğinde, yaşamını adadığı siyasal kimliğini.

Yıllar sonra, kırlaşmış saçlarımızla, on yılları aşan tarihisel sürecimizle, mücadelemizle, şehitlerimizle ve kimliğimizle, yaşamla oynaşarak geldiğimiz bu günde, tarihimize yönelen tüm saldırılara, göğüs döneceğiz. Yüreğimizi çıkartıp, orta yere koyacağız.Bir kaç işbirlikçi soytarının bu onurlu tarihi kirletmesine, şaibe altında bırakmasına, yalanlarıyla, yitik yoldaşlarımızın kemiklerinin sızlatılmasına asla izin vermeyeceğiz.

Acilciler vardır ve onurlarını bir bayrak gibi omuzlarında taşımaktadırlar.
Polisle işbirliği yapan Acilci değildir.
Polise yoldaşlarını satan Acilci değildir.
Şehitlerini sahiplenmeyen Acilci değildir.
Yoldaşlarını sahiplenmeyen Acilci değildir.
Acili bırakıp bir yapıya giden, yoldaşlarını zor günlerinde yalnız bırakanlar, Acilci değildir.
Acilci olmayanlarla işbirliği yapıp, Acil örgütü hakkında onursuzca saldırılarda bulunanlar Acilci değildir.

Acil siyasal bir gelenektir, yaşama bakış alternatifidir. Bir mücadele dinamiğidir. Yenilenen süreçle kendini yenileyerek var olmaya, Türkiye haklarını kucaklamaya ve mücadeleye devam edecektir.

Acilciler kendi tarihsel süreçlerini, kendileri değerlendirir ve kararlarını kendileri verirler. Hatalarını kendileri görür, kendileri aşarlar. Doğrularını kendileri işler,kendileri geliştirirler. Savrulup gitmiş, düşmanla işbirliği yapmış, gerekçesi ne olursa olsun on yıllarını Acil dışında geçirmiş, Acilci olmayı bir türlü sindirememiş döküntü unsurların, Acil tarihselliğine katacağı hiçbir şey yoktur.
Bunların yürekleri sızlama. Bunların vicdanları sızlamaz. Bunların yüzleri kızarmaz. Bunların geleceğe dönük kaygıları olmaz. Bunların doğruları bile yanlıştır. Bunlardan asla ve asla Acilcilere dost olmaz. Düşman bile olmaz. Acilciler düşmanlarını bile hizaya getirmesini bilmiştir.

Kim Acilin tarihe zarar verir ise, karşısında yeniden yumruklaşan, Acilcileri bulacaktır.
Sanılmasın ki meydan boş.
Sanılmasın ki Acilciler yoktur artık.
Sanılmasın ki, Acil tarihi savunmasızdır.

Acil hareketi, bir siyasal gelenek olarak, demokrasi mücadelesinde ki yerini, değişen dünya ve Türkiye koşullarına göre, yeni baştan alacaktır. Çapsız, ilkesiz ve seviyesiz tartışmaları geride bırakarak, yüzünü mücadeleye dönerek, bir Türkiye hareketi olarak hak ettiği yerde olacaktır.