7 Oca 2010

143.dosya : YÖNTEM



(Bir polis işbirlikçisi, itirafçı Engin Erkiner’in, sallamalarında son perde.)


M.YAVUZ
01 Ocak 2010 Cuma


Tarihin, düşmanca bir kafayla yazılması durumunda nasıl içinden çıkılmaz bir hale getirildiğine ibretlik örneklerle tanık oluyoruz.


Üzülerek görüyoruz ki; dünyanın sayılı üniversitelerinden birisi olan ODTÜ’den mezun olmakla sadece cehalet gidiyor ama kişinin genlerinde taşıdığı diğer özellikleri baki kalıyor.


Buna en güzel örnek de Engin’in kendisidir.. Kendisine sorarsanız ODTÜ ona yöntem öğretmemiş.. Bana kalırsa eksik bir tespit… ODTÜ; onu sadece yöntemden değil, daha pek çok değerden de mahrum bırakmış…


Tansu Çiller’in Avrupa Birliğine girmek için sahiplendiği ''Ne Pahasına Olursa Olsun'' ilkesi; Engin'in düşmanlık saplantısında bir hastalık nöbeti haline gelmiş…


İşte bu saplantı ile neredeyse birilerinin ana rahmine düştüğü andan başlayarak gizli bağlantılarından dem vuracak.


Ayıptır, günahtır..!


Galip gelmek; çamur atmak, tarihi çarpıtmak değildir.


Merter İş Bankası soygunundan elde edilen paranın bir kısmının, malzeme alımı için verilmiş olmasını yıllar sonra tarihi kirletecek şekilde kullanmaya çalışmak nedir şimdi ?


Bu mudur ODTÜ’de alınamayan ama Almanya’da edinilen yöntem ?


Neymiş; kamulaştırma ile alınan dinamitler örgüte para ile satılmış…mış… Bunu otuziki yıl sonra iddia edene ‘’GÜNAYDIN’’ mı demeli şimdi ?    ( DEVAMI.......)



Örgütsel yapılanma içerisinde herkes elinde var olanı paylaşmayacak da ne yapacak ?


İhtiyaçlar için kamulaştırılan dinamitler pazarda satılıp paraya mı tahvil edilecek ?


Örgütsel yapı içindeki kiralamalar, bölgesel hareketler ne ile sağlanacak ?


Bu tür imecelere askeri yapılanmada; lojistik kaydırma derler..


Biliyorum, şimdi neyi söylesem bunların bir kulağından girip öbür kulağından çıkacak. O nedenle ben, pervasızca yapılan ticaret suçlamasına Erkan’dan bir alıntı ile cevap vereyim de kulaklarına küpe olsun.


Nebil blogundaki bir yazısında Erkan; aşağıdaki anısını kaleme almıştı:


’Bölge insanın bir kısmı kaçakçılıkla geçinir. 1976 yılının Ekim ayında Nebil, yine bu şekilde altın ve gümüş kaçakçılığı ile hatırı sayılı bir zenginliğe ulaşan bir kaçakçının mallarına, alınan istihbarat ve yardımla el koyar. Elde edilen malzeme, Antakya’da kuyumculuk yapmakta olan Hana Maptunoğlu’na verilir. Malzemeler Hanna tarafından eritilerek İstanbul’da paraya çevrilir. Bu para ile 1977 Ocak eylemlerinde kullanılmak üzere, diğer bölgelerin ihtiyaç duyduğu donanımlar karşılanır.’’


Bu anıyı sizlerle paylaşmamın nedeni; o tarihlerde yapılmış olan her ne varsa, tertemiz devrimci duygularla yapılmış eylemler olduğunu göstermek içindir... Paraya pula hiç değer verilmemiş, her şey ihtiyaç dahilinde paylaşılmıştır.


Erkan’ın naklettiği anı da, soygundan elde edilen para ile elde edilen malzemelerin ihtiyacı olan bölgelere ‘’ ticari bir amaç güdülmeden ‘’ dağıtıldığını doğrulamaktadır.


Ama Engin; düşmanına galip gelmek için her türlü olayı çirkin bir şeklide kullanmak konusunda YÖNTEM öğrendiğini söylemektedir. Hemen belirtelim ki; onun öğrendiği bu yöntem; alçak bir yöntemdir ve hangi coğrafyada olursa olsun devrimciler tarafından asla kullanılmaz.


Ama görüyorum ki; kendisi bu yöntemden oldukça hoşnuttur. O zaman ben de kendisine aynı yöntemle bir soru sorayım hemen:


Behey Engin, Nebil’in hayatına mal olan suçlamalardan birisi size verdiği 1.500.000 Liralık altın değil mi ?


Nebil’in anasından kuruşu bile esirgeyip hayatı pahasına örgütsel kimliğinize verdiği bu altınlarla neler yaptınız ?


Aldığınız altınlara karşılık Nebil’i mi sattınız ?

Hesabı verin de cümle alem bilsin.

Engin'in polis ifadesinde geçen ANTAKYA'dan aldığı malzemelerin bilgisi


“… Yakarıda da söylediğim gibi 4-5 gün MİHRAÇ’ın evinde kaldıktan sonra malzemelerle birlikte BEN, ALİ, NEBİL beraberce İstanbul’a döndük. Yukarıda söylemeyi unuttum MİHRAÇ’ın evine gittiğim vakit yanımda getirdiğim 170.000 TL civarındaki parayı malzeme alması için MİHRAÇ’a vermiştim. MİHRAÇ orada kaldığım 4-5 gün içinde 400 adet civarında dinamit lokumu, tahminen 150 adet civarında elektrikli ve normal fünye 10 kutu 7,65mm çapında mermi, 8-9 kutu 60 lık 9mm lik uzun mermi, 2 adet Kalaşinkov marka tüfek,tahminen 200 adet Kalaşinkov mermisi temin ederek bana teslim etmişti. Ayrıca tahminen 10 adet “SOVYET SOSYAL EMPERYALIZM TEZLERİNİN SAÇMALIĞI” başlıklı 212 sahifelik ve HALKIN DEVRİMCİ ÖNCÜLERİ imzasını taşıyan broşürü vermişti…” (Engin Erkiner Polis ifadesi, s:11)


Not: Taşocağı soygununa katılan bir arkadaşın ayrıntılı emniyet ifadesinde 1978, soygun tarihi olarak belirtilmiştir. Bu tarih de Engin'in iftirasını boşa çıkarmaktadır.