7 Oca 2010

120.dosya : NAMUSSUZLARA YANIT



ÖNER ÖDEMİŞ
20 Kasım 2009

Aslında namussuzlara yanıt yazı ile verilmez. İhbarcılara, yalancılara hainler yazı ile yanıt verilmez… Yanıt hiç verilmez… Hesap sorulur…



Bunu onlarda biliyorlar ve isimlerini yazmaya cesaret edemiyorlar. Yüreksizler, beyinsizler, ahlaksızlar… Hiçbir yalancının ve ihbarcının yürekli olduğu tarihte görülmüş müdür? Onun içindir ki ihbarcıları korkak, kişiliksiz, döküntü tiplerden seçerler. Muhtaç, döküntü insanların mesleğidir, ihbarcılık ve işbirlikçilik.. İhanet onların sıyrılıp atamayacakları kimlikleridir.

En çok onurlu insanlar onları rahatsız eder. En çok yürekli insanlardan korkarlar. Onun içinde hep ulaşamadıkları, sahip olamadıkları onurlu ve yürekli insanlara saldırılar.



Ezik insanlardır bunlar. Tükenmiş… Yüreklerine çöken yılandan kurtulamazlar. Kendilerine bile saygı duymazlar. Bilirler ki saygıya değer değillerdir. Onun için daha bir hırslanırlar ve daha bir saldırganlaşırlar… Bunlar meslekten yalancılardır. Yalanla doğru bunlarda, bir ayırım oluşturmaz. Önemli de değildir. Onlar için tek önemli olan şey, yıllardır beyinlerinin en ücra köşelerine çöreklenen ezikliklerini bir biçimde tatmin etmektir.



Bu döküntüleri aslında tanımak çok kolaydır. Gözlerine bakmak yeterli. Hiçbir insanın gözünün içine bakamazlar. Bakışlarıyla hemen ele verirler kendilerini. Sinsidirler ve asla karşılarında ki insanın gözlerinin içine bakamazlar.



Boyunları tüm yönlere aynı anda hareketlidir… Korku yüreklerinde hep canlıdır. Dingin ve sakin olamazlar, hep telaşlıdırlar.



Bu döküntülerin yalanları, ihbarları, çirkeflikleri bitmek bilmiyor. Bu onursuz insanlar yığını kendilerine siyasal bir kimlik takınarak, onurlu insanlara saldırmayı, onları ihbar etmeyi, meziyet sanıyorlar. Görevlerini yapıyorlar. Omuzları okşanacak, belki gelirleri bir parça artacak…



Ama bunlar dangalak, yeni bir şeyler üretemiyorlar… O küçücük beyinleriyle birbirlerine güvene insanları birbirlerine düşürmek gibi, beklide yüzlerce yıldır kullanılan bir numaraya başvuracak kadarda düşkünler. Sanıyorlar ki, bir iki satır yazı ile 30 yıla yakın kökleşmiş bir devrimci dostluğu yok edebilecekler. Sanıyorlar ki bu iğrenç yöntemleriyle siyasal kimliğini birlikte şekillendirmiş, her badireden onurluca çıkmayı başarmış, başı dik ve kimlikli insanları karşı karşıya getirebilecekler. Komik bile değiller artık. Salaklar…



Biz yaşamımızı anlarca yıldır yan yana koymuşuz, biz kimliğimizi ve onurumuzu yan yana koymuşuz. Kıçı kırık birkaç insan müsveddesinin, ahlak tanımaz yalanlarıyla, bunu yıpratacaklarını düşünmeleri, ne kadar zeka özürlü olduklarını göstermek dışında hiçbir işe yaramayacaktır. Biz birbirimize göğüs dönmüş insanlarız. En zor koşullarda birbirimize tutunarak, ayakta kalmasını bilmiş insanlarız. Biz 12 eylülün, o insanı yok eden sürecini, birbirimize sarılarak atlatmasını bilmiş insanlarız. Biz daha çocuk denecek yaşımızda, siyasal kimliklerimizi bütünleştirmiş insanlarız. Biz yüreklerimizi yan yana koymuş insanlarız. Bizim dostluğumuz da düşmanlığımızda alenen ve yüreklice olur. Biz ihanet bilmeyiz, biz insan satmayı bilmeyiz, biz sırttan hançerlemeyi bilmeyiz. Bir derdimiz olursa alenen, insanın gözünün içine baka baka, olanca dürüstlüğümüzle, bağıra çağıra dile getiririz.







Ben bu güne kadar bu döküntüler hakkında kişisel, siyasal olmayan veya siyasal yaşamlarını ilgilendirmeyen hiçbir konuda yazmadım.. Yazmayı doğru bulmadım… Yazmayacağımda…



Ama bu namussuzlar beni hedef yaparak, kişiliğime ve özel yaşamıma ilişkin yazmadıkları yalan kalmadı. Adeta birilerine “ daha ne duruyorsunuz, paketleyin bu adamı” deyip duruyorlar. Ayaklarını yerlere vurup tekrar tekrar çırpınıyorlar… Histeri krizleri geçiriyorlar… Rahatsızlar… Çok rahatsızlar… Geceleri uykuları kaçıyor… Nöbete kalkıyorlar.

Tüm bunları yaparken, bırakınız siyasal ilkeleri, insani ilkeleri bile gözetmiyorlar. Çünkü geleceğe dönük tek bir kaygıları yok. Ülke sokakları diye asla bir kaygıları yok. Mücadele,demokrasi, devrim gibi bir kaygıları yok. İnsan diye bir kaygıları yok…



Bunların nöbetleri bitmeyecek…

Ö.ÖDEMİŞ