7 Oca 2010

155.dosya: MİHRAC URAL'IN MÜCADELESİ

Mihrac Ural
15 Ocak 2010

Mihrac Ural'ın mücadelesi blogunun temel ilkesini belirlediği satırlarda mevcuttur.

"Sınırları insan erdemleriyle belirlenmiş, ne sınıfsal ne de etnik nedenlere mahkum olmuş doğrularımızla özgürlük ve demokrasi mücadelesini sürdüreceğiz... "

Bu kadar açık bir ilana rağmen, okurdan utanmadan, yüzleri kızarmadan, ar ve haya taşımadan, Mihrac Ural'ın mücadelesini karalamaya çalışmak, siyasetin hiç bir boyutuna uymaz.

Kendi imzamla, kendi yayın alanlarımla, açık ve aleni yazan biri olarak, benden alıntı yapmadan, kendi hayal aleminin cümleleri ve milliyetçi içgüdüleriyle beni suçlama basitliğine düşenlerin, polis işbirlikçisi itirafçı ve MİT ajanı olmaları gayet normaldir. Bunlar ve devletleri Mihrac Ural'ın ardından on yıllardır koşuyorlar, bu karalamalarla da daha çok koşacaklar...

Kurgularla, "satır aralarını okumak"la yalan ve dolanla, ortak ülkemizde, genel demokrasi mücadelesinin bir parçası olması için çaba verdiğimiz Arap halkının doğal hak arayışına karşı milliyetçi kinlerini kusanların yalanları artık kimseyi aldatmayacak kadar tekrar olmuştur.

Bizim davamız bunların gerici devletine karşıdır, bu yüzden kuklalar cevapsız kalacaktır.

Mihrac Ural'ın davası, yüzlerce makalesinde tekrar ettiği gibi, ortak ülkemizin demokrasi davasıdır, tüm halkların hak ve hukuk davasıdır, insan hakları davasıdır. Hiç bir alıntı yapmadan Mihrac Ural'a saldıranların beyhude çabası, belgeler ve kanıtlar karşısında ki acizliklerinden kaynaklanmaktadır. Duyum, söylenti, ölü konuşturuculuğu bunların tek kaynağıdır. Handikapları da buradadır.

Yüzlerce makalede tekrarla dile getirdim durdum. Benim mücadelem ortak ülkemizde tüm halkların, demokratik hakları için, özgürlyükler için bir mücadeledir. Bu mücadeleyi her türden dinamiği katma mücadelesidir. Bu ülkede yaşayan Arapların da, Lazların da, Süryani ve Ermenilerin de Kürtlerin ve özelikle Türk halkının mücadelesidir.

Dost düşman bilsin ki, bu toprakların hak ve hukuk mücadelesi bir bütündür. Hatay davası bir gerçek olduğu kadar bu mücadelenin kopmaz bir parçasıdır. Bu dava bir halkın kimlik hakkı davasıdır. Toprak davası değildir.

Bu dava Suriye'nin ya da başkasının davası değildir. Bu dava doğrudan doğruya ortak ülkemizde demokrasi mücadelesi vermek isteyen gerçek hak sahibi Hataylıların davasıdır, son söz de onlara ait olacaktır. Bu dava Torosların güneyinde yaşayan milyonlarca Arap insanının kimlik hakları davasının özgün bir parçasıdır.

Anadolu'yu mozaik yapan dokusunun doğal ve mantiki sonuçları, bu hakları kabul etmek ve bunların kazanılmasına yardımcı olmayi gerekli kılar. Hiç kimse dün Kürtlerin nasıl yok sayılıp acımasızca ezildiklerini unutmasın. Hiç kimse Kürt halkının acı çekerek bu güne, haklı davasının kararlı savunuculuğuna, özgürlük mücadelesine geldiğini unutmasın.

Dün Kürtleri inkar edenler, onların haklarını ve mücadelelerini inkar edenler, nasıl ki bölücü oldukları açığa çıktıysa, bu gün Arap halkını ve mücadelesini yok saymak isteyenler aynı türler olduğu bilinmektedir. Bunlar gerçek bölücüler, milliyetçilerdi.

Şimdi, Kürt özgürlük hareketine karşı homurdananlar, Arap halkının kimlik hakları mücadelesine karşı "sizde nereden çıktınız" diyerek milliyetçi reflekslerini göstermektedirler. Utanmadan da devletin kirli oyunu olan, Arap ve Kürt olmakla ilgisiz mahalle sürtüşmelerini, Arap-Kürt sürtüşmesi olarak servis etmek istemektedirler. Bu söylemler ve tanımlamalar milliyetçi iç güdülerin dışa vurumudur. Bunlar Özel Harp Dairesi tarafındanda, özel olarak üretilmektedir; İtirafçı Engin Erikener ve ortağı MİT ajanı İbrahim Yalçın'ın mihrac Ural'a saldırıları mantığı bu alanın üretimidir.

Mihrac Ural her yazısında, ısrarla bölücülüğün her türüne, milliyetçiliğin her türüne karşı durduğunu ilan etmiştir. Binlerce makalesinde bunun aksi tek bir cümle bulunamaz. Yazılarından alıntı yapmadan, kurgu ve yalanla yapılan saldırıların muhatap alınmayacağı bilinmelidir. Etik olmayan yollar, etik olmayan insanların işidir. Bizler, devrimci siyaset yapma kararında ısrarlıyız, bunlara dönüp bakmayacağız.

Polis İşbirlikçisi, İtirafçı Engin Erkiner, şövenist bir milliyetçidir, Arap düşmanıdır, Kürt düşmanıdır. Bunu iliklerine kadar hissetmekte ve kin olarak kusmaktadır. Bu kuklaların algısında ortak ülke yoktur, halklar yoktur, halkların siyasal ve kültürel hakları, kimlik hakları yoktur. Bu faşist zihniyet, ülkemiz solunu da katleden zihniyettir.

Polis işbirlikçisi, itirafçı Engin Erikener burada da kalmamıştır. İnanç değerlerine saldırma arsızlığına yönelmiştir. Bu pervasızlık ahlaksızlığını gösterdiği kadar, siyasal algılarına yön veren kaynakların karanlık yüzünü sergilemektedir, cehaletini ele vermektedir. Büyük bilge, düşün insanı, etkileri asırları aşan feylezof, Hekim Şeyh Hüseyn Bin Hamdan El Hasibi'yi diline dolaması, ona "muskacı bir şeyh" imalarıyla dil uzatması , bu inanç topluluğunun ebede kadar affetmeyeceği çizmeyi aşmaktır.Bu halkın evlatları bu seramoniyi asla unutmayacaktır.

Mihrac Ural'a gelince, devrimci mücadeleye katıldığı günden bu güne, demokrasi mücadelesinde halkımız için tüm dinamiklerin harekete geçirilmesini savundu. Bu uğurda mücadele etti, "milliyetçilik demokrasinin en büyük düşmanıdır" dedi, "veba" diye tanımladı. Gerisi, Polis işbirlikçisi, kirli itirafçı Engin Erkiner'in, her zaman yaptığı gibi alıntısız, belgesiz ve kanıtsız karalamalarından ibarettir.

Aynı yöntemle, ser verip sır vermediğim işkencelerdeki dik duruşumu, kendi teslimiyetiyle eşitleme çırpınışlarında göstermektedir. Polisteki itirafçı tutumu kendini mahkum etmeye yetmiştir. Benim işkencedeki dik duruşum ise onu tamamen ezmiştir. Kişiliğini yerle bir etmiştir. İç dünyasının kanayan yarası itiraf belgesi olan polis ifadesi, bir tarih hükmüdür. Bundan kurtulmak deye bir şey yoktur. Tarih hareket halindeki geçmiş değişdir. Kendine eşit aramasının nedeni de budur. Bunun için sık sık "geçmişi olanın geleceği olmaz" diyerek, herkesi, geçmişini inkara çağırıyor. Kendi kirli geçmişinden öyle kurtulacağını sanıyor. Bu çaba da beyhudedir; tarih bir kez yazılıyor iki kez değil.

Dava dosyam, İstanbul Barosu Avukatlarından Av. Nizar Özkaya'nın arşivindedir. Bu belgeler belli bir süre sonra merkez arşive alındığından bir türlü temin edilmemiştir. Bunun çabası tüm etkinliğimizle sürmektedir. İtirafçı Enginin ve mihrac Ural'ın polis ifadeleri bir arada yorumsuzca yayınlanacaktır. İtirafçı Engin, el falı okuyan medyumlar gibi, yanına bir teleskop alıp ifademin satır aralarını okumaya hazır olsun. Onurlu ifademin her satırı, itirafçının suratında patlayan bir osmanlı tokadı olacaktır. Kurgu ve yalanlarla, belgesiz, kanıtsız, alıntısız iddialarla kimse kimseyi kandıramayacaktır.

Mihirac Ural bu çirkin insanlara son kez sesleniyor;

Yazılarım kendi imzamla ve yayın alanlarımda ve farklı sitelerde ve dergilerde okurlara açıktır. Burada geçen, imzamı taşıyan her satırın arkasındayım. Bu nedenle, belgesiz, alıntısız, tarihsiz, isimsiz, karalamaktan başka bir amacı olmayan hiç bir iddiayı ciddiye alacak vaktim yoktur. Bu çirkin insanları, ebede kadar Mihrac Ural yazmaya mahkum eden gerçekler kendi kaoslarıdır. Mihrac Ural yazmaktan vaz geçtikleri an intihar etmiş olacaklar. Kaygıları ve korkuları budur. Sözlerime, zaman hakem olsun diyorum.

Şimdi iş yapma, halklarımızın çıkarları için demokrasi mücadelesini yükseltme zamanıdır. Bu ısrarı göstermeyenlerin kişisel kin saiklerine endeksli karala çabalarının kimseye faydası olmayacaktır.