2 Eyl 2010

MİHRAC URAL 2. BASIN AÇIKLAMASI


Mihrac Ural
2. Basın açıklaması
1 Eylül 2010
BU OYUNU
HATAY’DA OYNAYAMAYACAKSINIZ

Ortak ülkemiz genelinde Alevi halkı, özelde Hatay halkı
size rağmen, kaos ve gerginlikle örülü komplolarınıza, Özel Harp Dairesi kurgularınıza ve kuklalarınızın servis ettiği haberlere rağmen;
bir orman gibi kardeşçesine barış içinde yaşamaya devam edecektir.

Özel Harp Dairesi İki gündür basına provokatör haberler servis etmektedir.
31 Ağustos 2010 tarihli yayınında Bugün ve Zaman gazeteleri, şahsımı anarak “KAOS İÇİN Alevilere suikast” eylemleri için “emir” verdiğim suçlaması yaptılar. Bu haberi ertesi gün farklı bir dizayn içinde “Hatay’da Alevi - Sünni çatışması yaratmak için şiddet eylemleri düzenleme” talimatları verdiğim yalan iddiasını servis yaptılar.

Konuyla ilgili 1. basın açıklamamda da dile getirdiğim gibi bu gerçek dışı haberler provokasyonun, kaosun ve gerginlik yaratmanın ta kendisidir. Mihrac Ural, her türden şiddete karşıdır; ama aynı zamanda AKP’nin gericiliğine ve sivil diktatörlük eğilimine karşı amansız bir mücadele içindedir.
Mihrac Ural’ın boy hedefi seçilerek bu yalan haberlere konu edilmesinin altında demokrasi mücadelesindeki kararlı tutum ve etkin olduğu alanlarda AKP karşısında BOYKOT tavrıyla durmasıdır. Bunun için ertesi gün (bugün) bu haberler yeni bir boyut alarak,  Hatay’da Alevi Sünni çatışması için eylem emri verdiğim  akıl zorlaması saçmalıkla yeniden dizayn edilmiştir.
Bu haberlerin referanduma yaklaştıkça yoğunluk kazanması dikkat çekicidir. Türkiye genelinde olduğu gibi Hatay özelinde AKP yönetimi büyük bir ret cephesiyle karşı karşıya kaldığını görmektedir. HAYIR ya da BOYKOT tavrıyla bu cephe, AKP’nin Hataylı Adalet Bakanını da rahatsız etmiştir. Son Hatay gezisinde karşı karşıya kaldığı gerçek, demokrasinin kalelerinden biri olan Hatay’da ağır bir yenilgi alacaklarına işarettir.
Hatay farklılıklarıyla mozaik bir başkenttir. Bu mozaik doku üzerine on yıllardır oyunlar oynanmıştır. 12 Eylül öncesi süreçte, Çorum, Maraş katliamları derin devletin Özel Harp Dairesi ve kuklalarının eliyle sahnelenmiştir. On yıllar önce, aynı oyunu Hatay’da da oynamayı deneyen bu karanlık çevreler başarısız kalmışlardır. Hatay / Dörtyol ilçesinde yaratılmak istenen Türk-Kürt çatışmasının tekrarını Antakya’da Alevi-Sünni çatışması olarak organize etme çabaları ise hiçbir şansa sahip değildir. Hatay, devrimcileriyle, demokrasi güçleri ve halkıyla bin yıllardır süren farklılıklarını içselleştirmiş sosyal ilişkileriyle bu oyuna geçit vermemiştir.
Kendi adıma 1975 sonrası dönemde, Alevi, Sünni, Hıristiyan, Türk, Kürt, Arap arkadaşlarımla yükselttiğim demokrasi mücadelesi bu oyunların önünde duran en önemli engellerden birini oluşturmuştu. O kesitte, diğer illerden şehrimize milliyetçi ülkücülerin gelişi ve provokasyon yapma çabalarının önü, benim de aralarında olduğum etkinliklerle kesilmişti.  Hatay kardeşlik, dostluk ve sevgi kentidir. Aleviler insan sevgisi merkezli algılarıyla bu alanların barışının güvencesidir. Alevi kökenli bir aileden gelmiş olmam bir yana, şehrimin insanları laik değerler içinde farklı inanç ve etnik konumlarıyla yalnızca siyasal saflaşmada düşünce düzleminde birbirinden ayrı tutum içinde olabilirler. Bunun ötesinde Hatay halkı bir orman gibi kardeşçesine, barış içinde asırlardır bir arada yaşam sürdürmektedir.
İşte bu kardeşliği kaosa, kaygıya, korkuya, güvensizliğe, komşunun komşuya, kardeşin kardeşe düşmanca bakmasına yol açacak aslı esası olmayan haberler servis edilmektedir. Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta Özel Harp Dairesi’nin başardığı; ancak Hatay’da bir türlü başaramadığı provokasyonlar tekrar denenmek istenmektedir. Ülkemizin olaylar tarihi, istisnasız bu provokasyonların altında derin devletin yattığını belgeleriyle göstermiştir. Bu denemenin altındaki imza da derin devletin imzasıdır. Eski derin devlet tasfiye edilirken yenisinin kimler adına hareket ettiği de böylece ortaya çıkmaktadır; bunun aynı zamanda sivil diktatörlüğe giden yolun döşeme taşları olduğu bilinmelidir.
Ben ve düşünce arkadaşlarım, önceki basın açıklamamda ifade ettiğim gibi her türden şiddete karşıyız. Siyasi tutumumuz siyasi düşüncelerimizle ve bunların barışçıl, meşru araçlarıyla dile gelecektir. Bu meyanda referandumda boykot diyoruz.
BOYKOT bizim için bağımsız bir irade, özgür bir duruş ve farklılığımızı tanımlayan bir kimliktir. Bu yanıyla sisteme kan taşıyacak tutumlardan farklı bir konumlanış içindedir. Bunun doğal sonucu da  AKP‘ye hayır demektir.
Etkinliklerimizi bu yönde sürdürmekteyiz. Başarılı kampanyalara, her alana ulaşan bildirilerle, festivallerle kitlelere açıklamalar yapmaktayız. Bu çabalar, demokratik yol ve barışçıl yöntemleri esas almış açık ve net tutumlardır. Barışı esas alan algılarımız her türden şiddete karşı olan duruşumuzu açıkça ortaya koymuşken, adımızı Özel Harp Dairesi senaryolarına karıştırmak isteyenler, abesle iştigal etmiş olmaktadır. Gündeme sokulan yalan haberler, devletin işidir; AKP bu yalanlardan medet uman çirkin bir icracıdır.
Ortak ülkemiz, genelinde Alevi toplumu gibi özelde Hatay demokrasi kalelerinden biridir. Bu kalede gericiliğe geçit olmayacaktır. Bunun mücadelesini ben ve benim gibi düşünen arkadaşlarımla omuz omuza vermekteyiz. Hedef seçilmem, adımın bu konulara malzeme edilmesi ise tamamen bu nedenledir.
Bunu kışkırtan çevreler ise, birkaç yıldır MİT ajanı kuklalarının şahsımı karalamak üzere yürüttükleri kampanyalarıdır. İflas etmiş beyhude karalamalarla mücadelemizin önü kesilmek istenmektedir. Kuklaların yetersiz kaldığı bir kesitte devletin devreye girmesi bu işin mantıki sonuçlarıdır. Bu, bir kez daha sızıntıların devletle ilişkilerine açık bir veridir.
Bir kez daha tekrarla,
Ben ve düşünce arkadaşlarım barış kültüründen geliyor ve  bunun için mücadele ediyoruz. İnsana karşı her türden şiddete de karşıyız. Ortak ülkemizde demokrasi mücadelesinin sonuç alması için tüm farklılıklarımızın anayasal, yasal ve kurumsal güvencelerle haklarını alması için çalışmaktayız.
Bu çabalarımızın yükselişe geçtiği bir kesitte, Özel Harp Dairesi’nin kuklaları aracılığıyla adımızı şiddet eylemlerine, kaos çabalarına karıştırması gerçek cürümün kendisidir. Bu çabaları kendi adıma ve arkadaşlarım adına protesto ediyorum.
AKP’nin derin devleti eliyle ortaya koyduğu bu türden provokatör haber ve çabalara karşı, tüm Alevi topluluğunu ve özelde Hatay halkını,  bir kez daha BOYKOT tutumuyla cevap vermeye çağırıyorum.

189.DOSYA . İBRAHİM YALÇIN MİT HESABINA YENİ SENARYOLAR



189.DOSYA
İBRAHİM YALÇIN
MİT HESABINA YENİ SENARYOLAR

Mihrac Ural
1Eylül 2010
1989’da kapsamlı bir dosya yayınladık. İbrahim Yalçın denilen kişiyi tüm yönleriyle teşhir ettik. MİT ajanıydı. Bunu kendi el yazılı itirafıyla ortaya koyduk. İtirazı da yoktu. Örgütümüzün 1. Kongresini ispiyonlamak için gelmişti. Yola çıkarken de, MİT’ten para almıştı (150. 000 Tl).
 Bildiği tüm adresleri, isimleri, telefon numaralarını kurgularıyla birlikte MİT’e sunmuş; önermeler, planlar, alternatif senaryolar bile çizmiş. Bu ölçekte pervasız adam, hayatında siyasetin ‘S’ siyle ilgilenme gereği bile duymadan polise hizmette gözü kara olmuş. Bunu anlamak için 12 sayfalık el yazısı itirafnamesini okumak yeterlidir (bkz. http://acilciler-thkpc.blogspot/ )
Bu satılmış kişi bir para düşkünüdür. İstanbul’da örgüte “Katil Muhbir” Engin Erkiner tarafından alınmıştır. Örgüte katılışı için Yönlendirilen bu kişi ilk eylemde (eylemden 4,5saat sonra) ortağı Engin Erkiner’le  örgüte ait her şeyi  teslim etmiştir. Bu ikili yönlendirildikleri yerden aldıkları talimat gereği ve kendi önermeleri çerçevesinde Acilciler örgütünün bu darbeyle tamamen tasfiye olacağı kanaatindeydiler; Olayları kendi deyimleriyle “Kronolojik olarak” polise aktardılar; ilk üst komitelerden sonuncusuna, en üst yöneticiden en alt sempatizanına. Her şeyi sundalar (Bkz. 1. DOSYA. İtirafçı Engin Erkiner’in polis ifadesi. http://acilciler-thkpc.blogspot/ )
MİT ajanı İbrahim Yalçın, örgütte gönderdiği raporlarda, örgütü para kalpazanlığına ve gayri meşru ticaretlere yönlendirmek için ısrarlı çabalar içinde olduğuna da tanık olundu. Bunun için İstanbul mafyasıyla bağlantısı olduğunu ifade ederek bu işlerin yürütülmesi talebinde bulunuyordu. Bu önermeleri sürekli ret edilen MİT ajanı, örgütü bir biçimde bir pisliğe bulaştırmak için çırpınıp duruyordu. Ancak başarısız kaldıkça da örgütü doğrudan çökertecek girişimlere hazırlık yapıyordu.
Örgüt yükseliş dönemlerine girdikçe bu kişinin ortalıkta peydahlanması tesadüf değildi. 1979 Aralık darbesinin arifesinde cezaevinden anı bir kararla çıkartılması, yakalanmaların en riskli bölümünde rol oynamasını sağlıyordu.
Örgüt ayakları üzerinde durup geliştikçe,  bu ikilinin yollarının kesişmesi de ilginçti. İbrahim Yalçın Acilcilerin peşindeydi. Nerede olursa olsun tek derdi Acil örgütüne nasıl yara açabilir nasıl yıkım yaratılabilir üzerine görevliydi. 1986 yılına gelinince, 1. Kongre çalışmaları yükselince, örgüt her açıdan başarılı adımlarla ilerleyince Bu adam yine sahneye sürülüyordu.
Ahlaksızın para düşkünü olması, MİT için iyi bir elaman portresi oluşturuyordu.
Bu nedenle 1.Kongreyi ihbar etmekle görevlendirildi. Buraya kadar her şey açık ve kendi el yazısıyla bunu itiraf etmek zorunda kaldı. Sorumuz açık olan bu gerçekleri yeniden tekrar etmesi değil. Sorumuz, örgüt tarihi açısından çok daha önemli bir alana ışık tutmak amacındadır.
El yazılı itirafnamesi dikkatlice okunduğunda görülecek olan en bariz çabalarından biri bu ahlaksız adamın MİT’le ilişki tarihini gizleme çabasıdır.  El yazısında üç tarih sıralıyor. 20 Ekim 1986, bu tarihte yakalandım diyor. Ancak aynı itirafnamesinde 13-16 Ekim 1986 tarihini, ki bu tarih 20 Ekim öncesi bir tarih, Sarı Vedat’la buluşmak üzeri MİT bilgisi içinde randevu verdiği tarih olarak ifade ediyor. Anlaşılıyor ki, el yazısı itirafnamesinin ilk cümlesi olan 20 Ekim 1986’da yakalandım sözü yalandır.
Burada kalmıyor, 28 Ağustos 1986’da MİT’en 150.000TL alarak Örgüte gittiğini belirtiyor. Bu tarih Suriye’ye ilk geliş tarihidir. Ve  MİT bilgisi içinde olduğuna göre,  ilişkisi 20 Ekim ve 13-16 Ekim öncesine 28 Ağustos86 ‘nın da öncesine dayanıyor.
İpin ucu burada kesiliyor. Sorumuz gayet basit, verilen tüm tarihler çelişkili. Net tarihi iki kişi bilir, biri ortağı  “ Beylerderesi katil muhbiri” Engin Erkiner ikincisi kendisi.  Bu tarihi ısrarla soruyoruz cevap vermek yerine yalan kurgu senaryolarının bezdirici tekrarını işlemeye devam ediyorlar. Okurun bu soruları düşünmesini isteyeceğiz…
Bu noktada en önemli sonuçlardan biri 28 Ağustos 1986’de MİT’ten 150.000 Tl alarak, örgüte ilk kez geldiği ve 15 gün kaldığı zaman bu konuları örgüte hiçbir şekilde açmaması. Toplayabileceği tüm bilgileri alarak kongre Arifesinde MİT’le 1. Kongremiz için alternatif senaryolar üretmeye yönelmesidir.
İkinci gelişi ise 20 Ekim 86 sonrası. 1. Kongre bağlanmak üzere olduğu günlerde. Yine bir açıklama olmadan gelişi. Ancak bu kesitte örgütümüz, iki MİT ajanını yakalamış ve sorgulamaktaydı. İbrahim Yalçın bunlarla yüz yüze kaldı. Özellikle aynı MİT kanalından gelen, İstanbul  - Adana MİT kanalı ve İbrahim Yalçın’ın “bölüm şefi sorumlum” dediği “UFUK” adlı kişinin yönlendirdiği bir ilişki olması.
İbrahim Yalçın, 28 Ağustos 1986 öncesi MİT ilişkisini ısrarla gizliyor. Bundan ödü –patlıyor. Bunun için bu soruya cevap vermemek için çırpınıyor. Ortağı “Katil muhbir” Engin Erkiner’de susuyor. Boynunda kılıç gibi duran itirafçılık ve “katil muhbirlik” üzerine yeni vebal almaktan kaçınıyor. Ancak bu soru cevabını bulacaktır. Bu cevap örgütümüz tarihinde sızma olanların da gerçek yüzünü ortaya koyacaktır.
SON HABERLER VE MİT AJANI BİRAHİM YALÇIN
Örgütümüz,  referandumda BOYKOT kararı aldı. AKP gerici yönetimini karşı özellikle etkin olduğu alanlarda geliştirdiği çabalarla BOYKOT tutumumuzun etkisi belirmeye başladı. AKP’ye karşı aldığımız bu tutum, devletin ve derin devletin kuklalarıyla üzerimize senaryolar oluşturmasına önemli bir etken oldu.
Demokratik mücadelemizi kirletmek için, tüm gerici yönetimlerin, derin devlet provokasyonlarıyla Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta sahneledikleri Alevi-Sünni çatışmalarını ve Alevi kıyımını Hatay’da da sahneleme istemeler yeni değildi. Ancak bunu hiçbir zaman başaramamışlardı. Bundan sonra da başarmaları mümkün değildi.
Hatay farklılıklarını toplumsal ilişki sürecinde hazmetmiş bir başkenttir. Bu oyuna hiçbir zaman gelmeyecektir. Ancak devlet, özel Harp Dairesi ve kuklaları aracılığıyla bu senaryoları üretmekte ve yapacakları kirli eylemleri,  başkalarının sırtına yıkmak için hazırlık içinde olduğu görülmektedir.
Bu oyunun tek nedeni, Hatay Dörtyol’da Türk-Kürt çatışmasıyla oynadıkları oyunu, Antakya’da tekrar etmektir. Bunu ihtiyaçları var, çünkü referandumda AKP ve Hataylı Adalet Bakanı ağır bir yenilgi alacaktır.
Hatay geçmişte de bu günde Alevilerin-Sünnilerin ve tüm farklılıklarının barış içinde yaşadığı bir kent. Bu barışı, Acilciler örgütü en iyi temsil edendir. Saflarımızda Alevi, Sünni, Arap, Kürt, Türk Hıristiyan olan insanların omuz omuza gericiliğe karşı mücadelelerin katkısıyla da yürürlükteydi. Bu mozaik dokuyu kimse bozamamıştır, bundan sonra da bozma şansı olmayacaktır. Bu açıdan devletin ve kuklalarının çabası boşunadır.
http://www.haberler.com/emniyetten-korkutan-yazi-2217010-haberi/ bu linkte yer alan haberde de açıkça ortaya konan saçmalık, İbrahim Yalçın senaryolarını kelime kelime yansıtan bir akıl zorlamasıdır.  Hatay Dörtyol'da planlanan Türk Kürt çatışması polisin provakatörleri kısa sürede yakalamasıyla önlenmişti. Aynı bölgede bu de da Alevi-Suni çatışması planlandığı öne sürülüyor. Alevi Sunni çatışması için de Hatay merkezli Acilciler olarak adlandırılan yasadışı THKP-C örgütünün eylem arayışı içinde olduğu ifade edildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan gizli rapora göre, Anayasa referandumu öncesinde Acilciler örgütü bu bölgede kaos ortamı oluşturmak amacıyla Aleviler’in önde gelenlerine suikast yapmayı hedefliyor.”
Bu saçmalık, Alevilerin tek vücut AKP’ye karşı, BOYKOT ya da HAYIR tutumu almalarıyla ilgilidir. Hatay’da ağır bir hezimet alacak olan AKP gericiliği, çaresiz böylesi provokatif haberlere sarılmaktadır.
MİT’in servis etmekte olduğu haberlerin ifade tarzlarına baktığımızda (Bugün ve zaman gazetesi), özellikle Öcalan’ın konu edilmesi, şahsi olarak Öcalan’a ilişkin kullandığım “Dostum”, “Başkan”, “Kadim dostum”, tabirlerinin işlenmesi dikkat çekicidir.
MİT ajanı İbrahim Yalçın görevine devam ediyor. Bu artık hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak bir gerçektir. Yakın dönemde Avrupa Başkentlerinden birinde MİT yetkilisi biriyle İbrahim Yalçın’ın buluştuğuna dair elimize geçen bir bilgi tam bu olaylarla kesişme halindedir.
3 yıldır özel harp dairesi kuklaları olarak şahsıma ve örgütsel değerlerimize karalama, şaibe kirlilik saçarak saldıranların, polis organizesi bu ikili, itirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın olması dikkat çekicidir.
Devleti arkalarına alarak yaratmak istedikleri yalan senaryolar, 3 yıldır süren ve kendileri açısından utanç verici bir iflasla sonuçlanan tartışmaların son halkasında nerelere kadar uzandıklarını göstermektedir.
Okurun bilgisine.