7 Oca 2010

SURİYE'DE KÜRTLER

Dicle Haber Ajansı (DİHA) Muhabiri
Murat Altunöz'un "Suriye'de Newroz kutlamaları" üzerine sorduğu soruya verilen cevap.


Bedreddin Mahir
23 mart 2010

Rakka kentinde (Suriye) Newroz kutlamaları nedeniyle ölüme yol açan çatışmanın Kürt-Arap kardeşliğine vuruduğu darbe, Kürt halkının karşılıksız kalan barış ve birlikte yaşama iradesine de bir darbedir.


Rakka olayları bir dizi gerginliğin ürünüdür. Her gerginlik küçük bir kıvılcımla ciddi bir yangına dönebilir. Bunun çözümü güvenlik önlemleri değil, sertlik hiç değildir. Güvenlik ve sertlik, devletlerin ucuz yöntemidir ve en erken iflas edenidir. Halkı karşısında kendini sorumlu görmeyen devlet kördür. Devlet kimseyi suçlama hakkına sahip değildir. Halkın güvenliği için gerekli her şey, devletin emri altında oldukça, tek sorumlu devletin kendisidir.

Kürtler, Newrozlarını hiç bir yerde özgürce kutlayamıyorlar. Eski kabuklarını üstlerinden atamayan, bin bir gerekçeyle ilkel statülere tutunan devletler, çağdaş bir algıyla bu kutlamaları özgürlük sevincine yükseltemiyorlar. Bununla da kalmayıp, baskıcı tutumlarla, basitçe aşabilecekleri sorunların tutsağı oluyorlar. Suriye gibi bölgemizin en hassas ülkesinde, Arap milliyetçiliğinin kör ettiği gözler, basit sorunları, aşılması güç sorun haline çevirmektedir. Bu sorunlar da toplumu esir almaktadır.

Hangi nedenle olursa olsun milliyetçilik her toplumun, her ülkenin ve her devletin en büyük handikabıdır. Bölücülüğün de temel kaynağıdır. Devletin pompaladığı milliyetçi gerginlikleri, nereden gelirse gelsin provakasyonların da kışkırtıcısıdır. Gerginlikler çatışmaya dönüştüğü zaman, kimse kimseyi suçlamasın tek suçlu ve sorumlu devlettir. Bu Ülkemizde de öyledir, Suriye'de de öyledir.

Suriye kendi Kürdüyle güçlüdür, ona karşı sertlikte ise zayıftır. Emparyalistler bunu istiyor. Zayıf bir Suriye bölge halklarının çıkarına değildir. Kürt halkı bulunduğu her ülkede kendi topraklarındadır, kimsenin topraklarını gasp etmiş bir halk değildir. Yaşadığı ülkenin değerlerine de saygılı ve barışçıl bir halktır. Kürtleri kazanan, hakları ve özgürlükleriyle Kürtleri güçlü kılan, kendini güçlü kılar, kendisi kazanır. Suriye'den de beklenen budur.

Kürt sorununda tutum, Filistin davasındaki tutum gibi bölgenin barometresidir. Bu bölge birimizin değil hepimizindir, saflarımızı sıklaştırdıkça, farklılıklarımızı birer kurucu eşit olarak ele aldıkça hepimiz kazanabiliriz.

Bölgenin tüm devletleri bunu öğrenecektir.

***

Kürtler, sadece Türkiye'de değil, bölgenin her köşesinde makus bir talihin toplumudur. En kadim ve en yerli olan, toprakları anavatan haline getiren, yaşama açan, ama hak ve hukukta en geride bırakılanhalk, Kürt halkıdır; dünyanın en büyük haksızlığına uğrayan iki ulusu da bu bölgededir. Biri Filistin diğeri Kürdistandır.

Kürt Halkının mahrumiyetleri, sevinç günleri Newrozda da bir hüzündür.

Uzun yıllar Türkiye'de yasaklı olan ve uğruna ağır bedeller ödenerek resmileşen Newroz, Suriye'de uzun yıllar özgürce kulanmasına karşın bir kaygı ve korku günü haline gelmektedir. Bu yıl Kürt halkı Suriye'de her yıl olduğu gibi, barışçıl bir Newroz kutlamak için meydanlara toplandığında, rahatsız edici baskı ve provakasyonlara muhatap olmuştur; Halep, Şam, Rakka ve diğer şahirlerde Newroz kutlamaları Kürt halkının sevincini gölgeleyen riskli bir gün haline gelmiştir. Bu olumsuzlukta, bölgenin her devletinde olduğu gibi Suriye'de de devletin ağır bir sorumluluğu vardır.

Suriye'de Kürtler her şehirde bir varlıktır. Bayram kutlamalarını on yallardır kutlarlar. Ancak olumluluklara karşın, Suriye devletinde de olumsuz algı ve milliyetçi hasasiyetler nedeniyle Newroz kutlamaları, provakasyonlar karşısında yetersizliklerin hanhdikabına düşmaktedir. Bu hassasiyetler, basit bir kutlamayı gerigin bir çatışma arifesine getirmektedir. Halkı korumakla görevli olan devlet, bu gerginliğin temel sorumlusu olduğunu ve halkı korumakta ciddi yetersizlikleri olduğu açığa çıkmaktadır.

Kürtler, Newrozlarını hiç bir yerde özgürce kutlayamıyorlar. Eski kabuklarını üstlerinden atamayan, bin bir gerekçeyle ilkel statülere tutunan devletler, çağdaş bir algıyla bu kutlamaları özgürlük sevincine yükseltemiyorlar. Bununla da kalmayıp, baskıcı tutumlarla, basitçe aşabilecekleri sorunların tutsağı oluyorlar. Suriye gibi bölgemizin en hassas ülkesinde, Arap milliyetçiliğinin kör ettiği gözler, basit sorunları, aşılması güç sorun haline çevirmektedir. Bu sorunlar da toplumu esir almaktadır.

Hangi nedenle olursa olsun milliyetçilik her toplumun, her ülkenin ve her devletin en büyük handikabıdır. Bölücülüğün de temel kaynağıdır. Devletin pompaladığı milliyetçi gerginlikleri, nereden gelirse gelsin provakasyonların da kışkırtıcısıdır. Gerginlikler çatışmaya dönüştüğü zaman, kimse kimseyi suçlamasın tek suçlu ve sorumlu devlettir. Bu Ülkemizde de öyledir, Suriye'de de öyledir.

Suriye bölgemizde emperyalizme karşı, Siyonizme karşı bir direnme hattıdır. Farklılıklar konusunda özgün yanlarıyla da önemli genişlikleri vardır. Kürt halkı Suriye'de, ülkesine en çok destek veren bir halktır. Suriye'nin bölgedeki tüm savaşlarında, Müslüman Kardeşler'in gerici terörüne karşı da Kürt halkı ülkesinin yanında durmuş, desteğini vermiştir. Bu halk Suriye'de, kimliksizlerden oluşan büyük kitlesine, demokratik hak ve hukuktan nasibini almamasına karşın, yönetimin ilerici tutumlarının temel destek gücü olmuştur. Bütün bunlara karşın bayramında gerginlik yaşamaktan kurtulamamaktadır. Sorunların çözümüne köklü yaklaşımlar yapılamamaktadır.

Rakka kentinde (Suriye) Newroz kutlamaları nedeniyle ölüme yol açan çatışmanın Kürt-Arap kardeşliğine vuruduğu darbe, Kürt halkının karşılıksız kalan barış ve birlikte yaşama iradesine de bir darbedir.

Yarım asırdır Kürtlerin ve Kürt özgürlük hareketinin en yakın dostu olan Suriye'yi, Talabani'ni "Ebiya" diye tanımlar. "Ebiya, her zorluğun üstesinden gelendır. Suriye, bizi ebeveyn gibi, Saddam diktatörlüğünden koruyup, kucaklayan, destekleyendir" diye tarif eder. Başkan Öcalan'la 18 yılımı bu ülkenin topraklarında paylaştım. O da, bu ülkede bulduğu özgürlük ortamında Kürt halkının tarihsel yükselişini başardığını yüzlerce kez ifade etti "bu güvenilir limana hepimizin vefa borcu var" dedi. Bunu söyleyen Kürt liderler, Suriye'ye bu değeri biçerken, Suriye Kürt halkının Newroz kutlamalarında hala başarısız sınavlar verdiği görülmektedir.

Suriye bu gelişmeleri öncelikle ülkesinin stratejik çıkarları açısından önemli ele alma yükümlülüğü altındadır. Bunun bilincinde olmak ve gerginlikleri gerileten, içdokusunun bütünselliğini demokasiyle, özgürlükle güçlendiren bir ülke olmalıdır.

Suriye, dünyanın tüm emperyalistlerince sıkıştırılmakta olduğu hepimizce malum; İsrail siyonizminin savaş tehdidi altında kaynakları tüketildiği de açıktır. Bu durumun yarattığı milliyetçi Arap ilkelliği, içte olumsuz yansımalar bulmaktadır. Bölge halklarının direnme saflarında bulunan Suriye'nin içteki mozaik dokusuna çok daha önemle eğilip, bütünleştirici demokratik ve özgürlük yaklaşımları yapmak yerine, gerginliklere prim veren durumlara düşmesi bu milliyetçi ilkel algıların kaosudur. Bu kaos, güçsüz bir Suriye, iç sorunlarını aşamamış, demokrasi ve özgürlük yönünde adımlarını atamamış gergin bir ülke yaratmaktadır.

Oysa bilinen o ki, ülkesinin farklılıklarını kazanmayı başaran bir devlet, dünyaya meydan okur. Suriye için bu durum kürt halkının haklarını kazanmasıyla daha anlamlıdır. Kürt halkı haklarını kazandıkça Suriye güçlü olur. Suriye bu konuda önemli adımlar atmalıdır.

Rakka olayları bir dizi gerginliğin ürünüdür. Her gerginlik küçük bir kıvılcımla ciddi bir yangına dönebilir. Bunun çözümü güvenlik önmelleri değil, sertlik hiç değildir. Güvenlik ve sertlik, devletlerin ucuz yöntemidir ve her zaman en erken iflas edenidir. Halkı karşısında kendini sorumlu görmeyen devlet kördür. Devlet kimseyi suçlama hakkına sahip değildir. Halkın güvenliği için gerekli her şey, devletin emri altında oldukça tek sorumlu devletin kendisidir.

Bu satırların yazarı Arap kökenlidir, dünürü de Suriye'li Kürttür. Şeyholardandır. Olayları yakından takip eden ve önemli bilgi kaynağı olarak, Rakka'da Kürt nufusunun az olmasına karşın kutlamalara çok iyi başlandığı ve katılmıcıların mutlu ve özgürce kutlamaları sürürken, devletin koruma güçleriyle çıkan bir tartışmanın böylesine bir boyut kazanmasına mana vermediğini dile getirmiştir. Olayı "Provakasyonu yapan şaşkın kişiler" diye de tanımladı.

Ancak, her şeye rağmen sorumlu devlettir. Bunu görmek gerek. Sayısı ne olursa olsun, bir tek kişinin burnunun kanaması bile, devletin sorumsuzluğunu göstermeye yeterlidir. Halkıyla bütünleşmek isteyen hiç bir devlet bu açıklara düşmez, bunun önlemini alır. Bunun yolu halkın özgürlüğünü yaşamasıyla mümkündür. Halk bunu kendi devletinden duyumsamıyorsa, gergin ve korkularla bayramına gidiyorsa, bir sorun oluncada baskılara uğruyorsa her türden hata için ortamda hazır demektir. Devlet bunu görmeli, bu korkuları, bu gerginlikleri yok etmelidir. Bunun için, öncelikle milliyetçilikten arınmış yöneticilere, özelikle de alt yöneticelere ihtiyaç var. Ancak bu hiç bir şeye çözüm değlidir. Dehne çok demokrasi ve daha çok özgürlük gerek. Suriye bu açıdan Kürt politikasını yeniden gözden geçirmekle yükümlüdür.

Kürt halkı mazlum bir halktır. Özgürlüğünu er ya da geç kazanacaktır. Her devlet bunun hesaplarını yaparak demokratik açılımlara, özgürlüklere daha çok yönelmelidiri. Bu bölgenin tüm devletleri, için olduğu kadar Suriye için de geçerli olan tek doğru yol budur.

Bu açıdan bakınca, bölgemizin hiç bir devleti masum değildir. Suriye gibi, direnen bir ülke olmak, Kürt halkının doğal demokratik hakları karşısında sorumsuz olmayı getirmez.

Suriye, bölgede oynamakta olduğu olumlu rollerini güçlendirmek istiyorsa, farklılıklarının taleplerine daha çok eğilmesini bilmelidir. Büyük kuşatmaların sürdüğü bir ortadoğuda, global oyunlar içinde her provakasyon yapılabilir. Bunu engelemenin tek yolu var, o da farklılıklara güvendir. Güven ise yalnızca demokrasi kanalıyla, özgürlükler ortamında gerçek olur.

Kürt halkı, Filistin halkı gibi bu bölgenin kaderidir. Bu iki halk, özgür oldukça bölgemiz de halklarımız da özgür olacaktır, emperyalist müdahalelere daha çok direnebilecek ve halklarımızın çırakları yönünde başarı kazanılabilecektir.

Suriye'nin güçlü olması, direniş hattında kalması ve bunu yükseltmesi çok önemlidir. Kürt halkının siyasal önderleri her alandan gelerek Suriye gibi güvceli bir limanda nefes aldı, toparlandı. Bunu hiç bir Kürt lideri unutmadığı gibi, dile getirmektende çekinmez. Bunun karşısında Suriye'de bilmeli ki, ülkedeki Kürt gerçeği, tüm gerçekliğiyle yaşıyor. Hakları var ve bunların tatmin edilmesi gerekiyor.

Suriye kendi Kürdüyle güçlüdür, ona karşı sertlikte ise zayıftır. Emparyalistler bunu istiyor. Zayıf bir Suriye bölge halklarının çıkarına değildir. Kürt halkı bulunduğu her ülkede kendi topraklarındadır, kimsenin topraklarını gasp etmiş bir halk değildir. Yaşadığı ülkenin değerlerine de saygılı ve barışçıl bir halktır. Kürtleri kazanan, hakları ve özgürlükleriyle Kürtleri güçlü kılan, kendini güçlü kılar, kendisi kazanır. Suriye'den de beklenen budur.

Kürt sorununda tutum, Filistin davasındaki tutum gibi bölgenin barometresidir. Bu bölge birimizin değil hepimizindir, saflarımızı sıklaştırdıkça, farklılıklarımızı birer kurucu eşit olarak ele aldıkça hepimiz kazanabiliriz.

Bölgenin tüm devletleri bunu öğrenecektir.