23 Eyl 2010

İBRAHİM YALÇIN MİT AJANIDIR


193. DOSYA
İbrahim Yalçın; MİT ajanı
( EMPATİ )

Mihrac Ural
24 Eylül 2010

Bazen karşımızdaki insanı daha iyi anlamak için empati yapmalıyız.
Empati daha çok mağdur insanlar içindir. Ama ben sizi, akılınızın alması mümkün olmayan biri için empati yapmaya davet edeceğim. 
Zıvanadan çıkma denilen bir durum ama biraz katlanın, 3 dk. İstiyorum.
Kendinizi şunların yerine koyunuz.
 MİT’le ilişkiye geçmiş, devrimci bir örgütün elinizdeki tüm bilgilerini aktarmışsınız.
MİT istihbarat dairesi başkanı İbrahim şahin’e atfen size “ŞAHİN” kod adı verilmiş.
Adana MİT’inden bölüm şefi UFUK irtibat elamanınız yapılıyor. Bilgi ve karşılığı olan para bu kanaldan akıyor.
Ülkede tek tek yoldaşlarınızı takibe aldırmış adres, telefon, resim vb vermişsiniz.
Bunun karşılığında yüklü paralar almışsınız. Size “devlet arkanızda olacak hiçbir sorununuz kalmayacak” diye de kredi verilmiş.
28 Ağustos 1986’da MİT tarafından özel bir görevle örgüt merkezine gönderilmişsin.
Örgüt merkezinde 15 kalmış, MİT’in size verdiği görevleri ne ise yerine getirmiş geri dönmüşsünüz. yeni bilgileri MİT’e aktarmışsınız.
Bunun da karşılığı yüklü paralar almışsınız.  -
Örgütünüz sizi hala devrimci sanmaya devem ediyor, siz de MİT’in bir görevlisi olarak işinize devam ediyorsunuz.
İkinci kez görevlendirilmişsiniz. Bu kez görev daha büyük. Örgütün 1. Kongresini ispiyonlamak ve mümkün olarsa “Türkiye sorumluğu “ almanız tavsiye edilmiş.
Ancak bu kez, sizin de bilginiz dahilinde olan MİT görevlisi iki ajanın yakalandığını öğreniyorsunuz ve her şeyin açığa çıkacağı kaygısıyla itiraflarda bulunuyorsunuz. El yazılı 12 sayfalık bir itirafnameyi tek tokat bile yemeden yazıyorsunuz.
Sizi yoldaş sanan yöneticiler Kongrenin ortamında sorunlar olmaması için size karşı duydukları tüm kaygılar ve oluşturdukları önlemlerle aralarında tutma çabası içinde sizi infaz etmiyorlar. Paçayı kurtarıyorsunuz.
El yazılı itirafnamenizdeki çelişkileri, MİT’le ilişkiye geçiş tarihinizi özel olarak gizleme, bulanıklaştırma çabalarınızı fark etmiyorlar.
MİT’le örgüte karşı kurguladığınız alternatif senaryoları, bu kez örgüt içinde yöneticilere karşı kurgulayarak tehlike sınırında olsanız da ölümden kurtuluyorsunuz.
MİT’le ilişkiye giriş tarihinizi saklıyorsunuz, ama örgüt tarihi irdelenince bir itirafçı kanalıyla örgüte geçirilmeniz üzerinden bir ay geçmeden eylemlere sokuluyor ve aynı gün örgütü çökertecek yakalanmaları ihbar eden kişi olduğunuz belgeleriyle ortaya çıkıyor; ne geldiğiniz alanda ne de başka bir alanda bu güne dek örgütlediğiniz tek bir insanda yok zaten işiniz tersini yapmaktır.
30 Kasım1988’de irtibat subayınız UFUK adlı Adana MİT’indeki bölüm şefinin talimatıyla örgüt yöneticilerini Paris’te yakalatmak üzere ihbar mektubu yazıyorsunuz. Örgüt evleri basılıyor yöneticiler zindana atılıyor ülkeye teslim edileceğini bekliyorsunuz.
Bunun üzerine örgüt sizin hakkınızda kamuoyuna duyuru olarak bir dosyada (İbrahim Yalçın dosyası) yaptığınız her çirkinliği aktarıyor. Size yapılan suçlamaların tümü el yazılı itirafnamenizden belgeli olarak veriliyor. Belgesiz tek bir iddia yapılmıyor. Bunun temel kaynağı olan El yazısı 12 sayfalık itirafnamenizi yayınlıyor.
Başka bir örgüte kapağı atıyorsunuz. Devrimci mücadeleden kaçışın diğer adı olan bu yöntemle bir araya getirdiğiniz insanlarla TKEP’li oluyorsunuz. On yıllarca bu örgütte ne yapıyorsanız sonuçta bu örgüt tarihe karışıyor.
Eskiden MİT adına görevli olarak sızdığınız Acilciler örgütü, demokrasi mücadelesine güçlüce omuz vermek, marjinalleşen solun soluk olması için karınca kadarınca katkı sunmak üzere bir kez daha atak yapınca,  TKEP’li olarak geçirdiğiniz süre eski örgütünüzdeki sürenin üç katı olmasına rağmen, Acil hareketine saldırıya başlıyorsunuz. MİT’ten gelen emir öyle buna uyuyorsunuz.
Her türden ahlak kuralı, her türden gizliliği, verilen görev gereği çiğneyip, ifşaatlarda bulunuyorsunuz.
Bunu da kesintisiz 3 yıldır sürdürüyorsunuz. Ancak sonuç alamamış olacaksınız ki, size devam diyorlar ve bu karalamaları sürdürme görevini yürütüyorsunuz.
Hayatınızda tek bir siyasi makale yazmamışsınız, halkların hak talepleri için kılınızı bile oynatmamışsınız, ama bir muhbir olarak elinize geçen her bilgiyi yazıya dökmek için can atmışsınız.
MİT’le ilişki tarihinizi ısrarla saklamak sorulan sorula cevap vermemek için konu bulanıklığı yaratarak insanların onur, haysiyet, aile mahremiyeti v.b her insanlık kuralını çiğneyerek karalama ve şaibe yaymaya devam ediyorsunuz.
Empati buraya kadar.
Boğuldunuz mu, sakin olun çok daha ötesi var ama bu kadarı yeter.
Böylesi biri olarak hala, utanmadan, sıkılmadan pervasızca, çok iyi şeyler yapmış bir kişi edasında “işinize” müptezelce devam ediyorsunuz.
Buyurun bana kendinizi tanımlayın. Ben size helal olsun diyorum. Bu kadar suratsız bu kadar ahlaksız bu kadar ar ve namusuz olmanızı sadece suratınıza tükürerek ifade edebilirim.
Bu empatiyi yapacak kişi derhal bir psikologa görünmesini tavsiye edeceğim. Çünkü bu durumda ki birinin insan olması asla mümkün değil.
Hanefi Avcı bile dayanamadı konuştu,  Aziz Nesin’in Surname’sindeki Berber Hayri gibi “ben yaptım ama değiştim, siz yapmayın” diyor.
MİT ajanı İbrahim Yalçın ise zıvanadan çıkmış, iç dünyasının lağımlarıyla aynı işe açıkça devam ediyor. “Ben yaptım yapmaya da devam edeceğim” diyor.
Henüz insan olma yönündeki evrimini tamamlamamış olan bu hastaya, hak ettiği bir cevap vermek gerek.
Bazı hastaların dili tutulunca başları üzerine kursun dökerler, Bu hastanın ağzına kurşun dökülecek.