31 Ağu 2010

BASIN AÇIKLAMASI


KAOS İÇİN YALAN HABER

Mihrac Ural
Basın Açıklaması

31 Ağustos 2010

Alevilere karşı düşmanlığıyla bilinen Bugün Gazetesi ve Zaman Gazetesi 31 Ağustos 2010 tarihli bir asparagas haberle adımı anmıştır.
Ortaya attığı “Kaos için Alevilere suikast” iddiası tam anlamıyla can çekişen AKP yönetiminin özel harp dairesi kulislerinde oluşturulmuş bir yalandır. Bu tür yalanlar Alevi toplumunun yüzyıllardır uğradığı haksızlıklara yenilerini eklemek, referandumda tek vücut olacak tutumlarını parçalamak amacına yöneliktir.
Öncelikle, Mihrac Ural alevi kökenli bir devrimcidir. Alevi kökenli olması bir yana, Türkiye devrimci mücadele tarihinin tüm kesitlerinde Alevileri ilerlemeden yana, demokrasi ve özgürlükten yana güçler olarak devrimcilerin dayandığı ana kitle olarak görür.
İnsan sevgisi ve kültürüyle bütünleşmiş Alevilerin tarih indindeki bu ileri tutumuna karşı, maruz kaldıkları tüm provokasyonların devletten geldiği belgeleriyle, kanıtlarıyla açıktır; Çorum, Maraş, Sivas katliamları ve porvokatörleri bellidir. Bundan sonra da Aleviler üzerinde oynanacak her oyunun arka planında, devlet ve onun güvenlik güçleri ve idarecilerinden başkası olmayacaktır.
İkincisi; Mihrac Ural ve düşünce arkadaşları insana yönelik her türden şiddete karşıdırlar. Birey olarak, siyasal kültür olarak kadim Alevi dedeleri (Şeyhleri) ocağında şekillenmiştir. Bir Alevi olarak da Devrimci mücadele tarihinin hiçbir kesitinde insana karşı şiddeti tasvip etmemiştir.
Mihrac Ural ve düşünce arkadaşları Alevi kültürünün temel direği olan insana sevgiyi esas alan bir siyasal perspektife bağlıdır. Demokrasi mücadelesindeki yerlerini de bu zemin üzerinde oluşturmuştur. Bu zeminde tüm Alevi liderleri. arada hiçbir tanışıklık olmasa da İnsani ve siyasi mücadelede Mihrac Ural ve arkadaşlarının can dostlarıdır.
Üçüncüsü; Bu tür yalan ve sansasyon haberlerin tek amacı kaostur. Alevilerin Kaflarını bulandırmaktır. Bu konuda muhbir şebekeleri özel Harp Dairesi denetiminde akıl almaz yalanlarla ortalığı karıştırmak için çırpınmaktadır. Bunlar muhbir şebekeleri de bellidir.
Dördüncüsü; Mihrac Ural ve düşünce arkadaşları, Alevilerin hak arayışının gönüllü erleridir. Bu konuda yazılarıyla, destek çağrılarıyla Alevilerin haklı demokratik taleplerinin özgürlüklerinin kararlı savunucularıdır.
Beşincisi; “Yaratıcı Anarşi” bir derin devlet yöntemidir. Toplumda kaos yaratmak için ünlü insanları toplumun sevdiği liderleri tasfiyeyi ve buradan toplumda kaos yaratmayı temel alır. Komşumuz Lübnan’da Başbakan Refik el haririnin katledilmesi gibi. Bu yöntemler İsrail ve ABD’nin imzasını taşırlar.Böylesi kirli oyunlar, Bugün Gazetesi gibi gerici  basın yoluyla servis yapılıp arkası getirilen oyunlardır. Bu oyunları kurgulayan ve sahneleyen sadece derin devlettir. Buna da dikkat edilmesi gerekmektedir.
Bugün Gazetesi ve Zaman Gazetesi kendi ırkçı-gerici yayın politikalarının kaoslarını, çıkışsızlıklarını böylesi yalan haberlerle çözüme telaşındadır. Ancak yalanın ipi kısadır. Okurlarına saygısı olmayan bu tür marjinal gazetelerin, halkın vicdanında binlerce kez mahkum olmuş çirkinlikleri, onların yüzüne tutulacak en iyi aynadır.
Bu haberi yapanları küçümsüyorum, çirkin amaçlarına, gelenek haline getirdikleri karanlık amaçlarına lanet etmekle yetiniyorum.



188. DOSAYA . MİT AJANI İBRAHİM YALÇIN GÖREV BAŞINDA




MİT AJANI İBRAHİM YALÇIN

GÖREV BAŞINDA




Mihrac Ural

31 Ağustos 2010



Irkçı faşist Bugün Gazetesi ve Zaman Gazetesi’nin 31 Ağustos 2010 tarihli haberine bir göz atın.


“Kaos için Alevilere suikast

31 Ağustos 2010 Salı

Yasadışı THKP-C terör örgütünün referandum öncesinde 'kaos oluşturmak' amacıyla alevilerin ileri gelenlerine suikast planladığı tespit edildi.
Eylem emrini teröristbaşı Abdullah Öcalan’a “Değerli dostum, Başkan' diye hitap eden ve örgütü Suriye’den yöneten Mihrac Ural’ın verdiği ileri sürüldü.”






Tabirleri iyi okuyun. Hemen tanıyacaksınız. Bu haber İtirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın yalan kurgu senaryolarından biri olduğunu anlamakta zorlanmayacaksınız.


Benim A. Öcalan’a, “Başkan”, “Değerli dostum”, “Kadim dostum” hitaplarına sürekli takan kişiler bu ikili polis organizasyonudur.


Paris’te evlerimize, Fransız Polisinin baskınlarına yol açan ihbarı da yapan bu ahlaksız muhbir şebekesi (30 kasım 1988), gazetelere de yalan haber servisleri yapmakla meşhurdurlar. O günlerin kasvetli ortamında Milliyet Gazetesinden Rafet ballıya karalama ve şaibe haberleri yazdırmaya uğraşanda bu şebekedir. Bunu da övünerek yazılarında işlemekten beis duymazlar.


Aynı kişiler bu kez boylarından çok büyük bir yalan haber yumurtladılar. Bunu da kendi siyasi tercihlerine en yakın olan sağcı, milliyetçi ırkçı Bugün Gazetesi ve Zaman Gazetesi’ne servis yaptılar.


MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın, Alevi iş adamlarına karşı 1980 yılları sonunda başlayan faili meçhul cinayetlerde yer aldığını ve bir Alevi işadamını kendi eliyle öldürdüğü bilinmektedir. 


Oysa Devrimci siyasi ortamla ilgisi olan herkes bilir ki, devrimci mücadelede insana karşı şiddeti her zaman ret ettik. İlke olarak insan sevgisi üzerine yükselen demokrasi ve özgürlük mücadelesini esas aldık.


Özel harp dairesi tezgahlarında oluşturulan bu haberlerin tek amacı. Kaos yaratmaktır. Şiddet kültürü derin devletin kültürüdür, devrimcileri, Alevileri karalamak için üretilen bu haberlerin arkasında yalnızca devletin kirli amaçları yatmaktadır.


Yaratıcı anarşi” denilen taktikler ABD-İsrail imalatı olarak bölgemizde sık sık başvurulan kirli bir oyundur. Lübnan’ı karıştırmak için öldürülen Sünni Lider Refik el Hariri olayı tastamam böyle tezgahlanmıştır. Şimdi Türkiye’de Alevi liderlere karşı bu plan devreye geçirilmek istenmektedir. Tek amaç kaos yaratmaktır. Alevilerin demokrasi mücadelesinde birleşmesini engellemek birbirine kırdırtmaktır. Bunun için Özel Harp Dairesi kuklaları devreye sokulmaktadırlar. Yalan haberler ileri sürülmekte ve devletin kendi eylem planları ifa edilmek üzere zemin hazırlanmaktadır.


İbrahim Yalçın ve şürekası bu oyunun bir piyonu olarak yalan haber servisçiliği yapmaktadır. Defalarca yazdım, Bu satılmış adam ve ortağı Özel Harp Dairesi hesabına çalışmaya devam ediyor. Bu artık her yönüyle açık olan bir durumdur. Devrimcilerin önlem alması gereken bir durumla karşı karşıyayız. .




187.DOSYA , ENGİN ENGİNER "KATİL MUHBİR"

187.DOSYA
ENGİN ERKİNER “KATİL MUHBİR”
İKİ İTİRAFIN DAHA OLACAK


Mihrac Ural
31 Ağustos 2010
“Katil muhbir”  şaşkın. Çünkü açığa çıktı.
Savunma refleksiyle yine ağzına yüzüne bulaştırdı. Eli ayağı titrer hale geldi.
Yine anaları, babaları, kardeşleri, çocukları ilgisiz süreçlerin içine çekerek müptezel demagojilerine alet etmeye çalıştı. 
Bu maniplasyonlar boşuna. Her şey açıkça ortada.
Beylerderesi katliamının muhbiri sensin dedik cevap olarak “Sivas’tan öteye geçmedim” dedi. İhbar etmek için Sivas’tan öteye geçme şart varmış gibi.., Şaşkınlıktan dolayı ne diyeceğini şaşırmıştı…
Adam, herkesi kendi gibi aptal sanıyor. Bir soluk aldı, düşündü taşında. Boşanma tarihlerine sığındı. Biz sağ diyoruz o selamet diyor…
 Boşanma tarihleri veriyor. Be şerefsiz alçak adam, bu ülkede boşanmanın 70’lı yıllarda nasıl bir olay olduğunu bilmeyen mi var? Kimi kandırıyorsun sen. O tarihleri al…
Hamile bir kadın,  sonra doğum yapan bir kadın, kucağında çocuğu olan bir kadın, olayların netleşmesi ve ona gelen bilgilerin yorumu için seninle bir süre kalmasını kime yutturacaksın, onu söyle. Boşanma tarihi 1983 değil, 2003 olması neyi değiştirir ki.
Namusuz adam, senin senaryolarından birini mi sana okuyoruz sandın. Şerefsiz adam, itirafçı olduğunu belgeleriyle ortay koyduğumuz gibi bu gerçeği de belgeledik. İnkar edemiyorsun eveleyip geveliyorsun.
Beylerderesi katliamındaki ihbarcılığın suratına vuruldu mu vurulmadı mı? Sen onu söyle.
Suratına tükürüp “katil muhbir” dendi mi demedi mi? Sen bunu söyle. Bu gerçek suratının ortasını söylendi mi söylenmedi mi? Onu söyle…
Kadını sırtından attın değil mi ? Ağır bir yüktü öyle mi?
Nasıl olsa İstanbul’da “karılık” yapacak başka biri mi vardı?.. Bunu da söyle…. 
Eveleyip geveleme.
Bu güne kadar yazdığım her şeyi belgeleriyle, el yazılarıyla ortaya koydum. Sen ve sen gibilerin ölü konuşturuculuğuna, yalan kurgu senaryolarına dayanarak, hayatını devrimci mücadele için adamış, işkencede ser verip sır vermemiş insanları kirletemedim.
Kırk yalanı ve yanlışı olmasına karşın, geçmişten bu yana hakkında hiçbir kötü düşünce taşımadığım kişilerin aleyhimde yazdıkları muğlak yazıları muhatap almamakla yetindim; vicdanlarının sesini dinler, onlar da gerçekleri görür diye bekliyorum. Bu benim duruşum, bu benim devrimci ahlakımdır. Senin öyle bir derdin olamaz.
Senin gibi uyduruk senaryolarla değil, el yazılı belgelerle, itiraflarla, maddi delillerle seni ve ortağını açığa çıkarttık. Reflekslerin bundandır. Daha bitmedi bekle bak neler göreceksin.
Yüksel Erişi ağzına alma, o senin nasıl bir sinmiş pislik olduğunu iyi bilir; Ömür’ü hiç ağzına alma onun senin için söylediklerini buraya yazmam ölü konuşturuculuğu olur. Nebil’in senin için söylediklerini sana aktarmayacağım, duyarsan dünyan şaşar. Ölü konuşturuculuğu size ait, belgeler ve kanıtlar ise bize ait.
“İki el sıkacaksın” öyle mi diyorsun. Kırk kez yazdım bundan sonra düşene kimse rahmet okumasın. Senin gibi itirafçıyı kırk kez tasfiye edeceklerdi, önlerinde duran bendim; o gün doğrularım arkasında durdum. Bundan sonra neyse cezan onu çekeceksin, Sen bekle bir…
 Şimdi bir kez daha seyri tarihini düşün.
12 Mart sürecinde “kurtuluş” dergisinin göstermelik yazı işleri müdürü olmana rağmen neden tutuklanmadın? İlgili ilgisiz herkesin zindana atıldığı bir ortamda, Kurtuluş dergisinin önderleri Kızıldere’de katledilirken,  seni tutuklanmaktan kim kurtardı, açıkla bakalım?
Örgütün Ankara birimini, ölü ya da diri nasıl tasfiye ettin? Üstelik yakalanan yöneticiler, polise silahla direnip,  ser verip sır vermemesine karşın bu tasfiyeyi nasıl gerçekleştirdin?
İstanbul’da, ezeli ve ebedi ortağın MİT ajanı İbrahim Yalçın’ı seninle kim tanıştırdı?
Eylemden 4,5 saat sonra örgütü tüm birimleriyle, tüm yönetici ve komiteleriyle, adres ve malzemeleriyle, bilinen bilinmeyenleriyle, “kronolojik olarak”, tek tokat yemeden polise nasıl teslim ettin? Bu işin pazarlanma tarihin ne zamana dayanıyor onu söyle?
Bu itirafları zamanlama olarak eylem sonrasına ertelemeyi kim tavsiye etti? Örgüte son verme hamlesi saydığınız bu itirafları, ezeli iş ortağın MİT ajanı İbrahim Yalçın’la birlikte kimin talimatıyla yaptınız?
TKEP’e sığınman için kim yönlendirdi?  Ortağın MİT ajanı İbrahim Yalçın’ı TKEP’e sokarak TKEP tasfiyesini nasıl başlattınız? Bunlara cevap ver.
Bak zincirin halkaları tek tek yerli yerine oturuyor.
“Katil Muhbir” önünde iki itiraf daha var.
Birincisi; İlker Akman ve yoldaşlarına nasıl kıydığını anlatacaksın, ihbarı tüm detaylarıyla açıklayacaksın. (Okura bilgi olarak, o güne farklı açıdan bire bir tanık olan, İstanbul-Malatya seferleri yapan bir “otobüs muavini”nin sözlerini aktaracağım. “Katil muhbir”in rolünün nerede devreye girdiği daha açık olacaktır)
İkincisi; Ortağın MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın el yazısı itirafnamesinde ifade ettiği, MİT’le bağlantısına ilişkin, üç çelişik tarihi netleştireceksin.  
20 Ekim 1986’da MİT’e bağlandığını söylüyor ( İbrahim Yalçın el yazılı itirafnamesi sayfa 1.)
 Bu tarih ilk bağlantı tarihi değildir, yalanan söylüyor…
13-16 Ekim 1986’da MİT Sarı Vedat’a randevuyu biliyordu diyor ( Agy. S:7);
Bu tarih de MİT’le ilk ilişki tarih değil, yalan söylüyor…
“28 Ağustos 1986’da MİT’en 150.000TL aldım yola çıktım” diyor ( Agy.s: 9);
Bu da MİT’le ilk ilişki tarihi değil yalan, söylüyor… 
Bir de örgüte ilk geliş tarihi olan 28 Ağustos 1986’da 15 gün kalmasına rağmen, MİT’le ilişkisini gizledi? Bu ilk gelişinde MİT’e ne aktardı? Karşılığında ne aldı?
Soruyorum,
Ortağın ne zaman MİT’le ilişkiye geçti? Bunu onun adına sen açıklayacaksın. Çünkü bu işin organizatörü sensin.
Sonra,
MİT ajanı ve ”katil muhbir” olarak sizin, ne ananızı, ne bacınızı, ne de çocuğunuzu sorgulamayacağız.  İlgisiz hiç kimseyi, bu tartışmalara konu yapmayacağız.
Sizin ahlaksızlığınız size kalsın.
Bizim davamız, devrimci mücadeleyi ilgilendiren çabalardır. Geçmişi onurla taşıyanların geçmişlerine sahip çıkışı ve gelecek devrimci kuşaklara bunu aktarmasıyla ilgiliyiz. Çirkefleri size bırıktık.
Biri diyor ki, sık sık “son noktayı koydunuz” diyorsunuz. Ama bitirmiyorsunuz. Bu söz bize söylenemez.
Tekrarlarla, her tekrarı ayrı bir senaryoya oturtanlar gibi olmamak için, tartışmalara noktalar koyduğumuz doğrudur. Muhatap almak istemedik. Okurun ve tarihin kararına bıraktık. Ancak ahlaksız şebeke, zıvanadan çıkan yalanlarla yoluna devam etti.
3 yıl kesintisiz çırpındılar, sonuç almayınca iflaslarının kahrıyla karalama ve şaibeler devam ettiler. Bu nedenle, zaman zaman verilmesi gereken cevaplar oldu bunlarda bu cevapların bir parçasıdır.
Okur tüm detaylarıyla her şeyi okudu. Söylenenler bıktırıcı ve rezil tekrarlardır. Kamburunu örtmek isteyenlerin çabasıdır. Belgesiz, kanıtsız, alıntısız konuşanların iflasına tarih karar verecek. Biz bu tartışmaların temel belgeleri olan İtirafçının Polis İfadesini ve MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın el yazılı itirafnamesini ortaya koyduk. Onlarca el yazılı örgüt raporları, yorumları, mektupları yayınlanabilir kısımlarıyla okuru sunduk. Kimseyi belgesiz, kanıtsız, şahitsiz tanımlamadık.
Kişi, kendini, el yazısıyla nasıl tanımlamışsa öyle tanımladık. Adil olduk adil davrandık…