27 Eki 2010

206.DOSYA ACİLCİLER ŞU SATIRLARI OKUYUN

206.DOSYA
ACİLCİLER ŞU SATIRLARI OKUYUN

Levent Sami Sultan
27 Ekim 2010

Bazen çok uzun yazmak gerek. Bazen de iki satır yetiyor.
Ama en iyisi ilke edindiğimiz gibi belge ve kanıtla konuşmak. Kişiler kendilerini nasıl tanıtıyorlarsa, kendi imzalarıyla kendilerini nasıl tanımlıyorlarsa onlara öyle hitap etmek en tartışmasız olanıdır.
Bu nedenle tekrarla, hep MİT ajanı İbrahim Yalçın’nın tek tokat yemeden el yazısıyla yazdığı 12 sayfalık itirafnameyi yayınladık. Orada kendini MİT adına para alarak örgütümüzün 1. Kongresini ispiyonlamaya gelmiş bir MİT ajanı olarak tanımladı. Bu kişi kendi tanımı ebede kadar sırtına taşıdı öyle yürüyor.
Ötesi de var. MİT’le ilişkisinin ne zaman başladığını gizliyor hala buna cevap vermedi. Sabırla bekleyeceğiz.
İtirafçı Engin Erkiner de kendini Polis itirafçısı olarak tanıttı. Polis ifadesini yayınladık. Kendi imzasını taşıyor. Bir itirazı da olmadı, tersine övündü. O da ebede kadar İtirafçı adını aldı.
Ölü konuşturucusu ise Can yoldaşımız Nebili bize karşı kullanmak için konuşturtan Erkan Ulaşan adalı ahlaksızdır. 30 yıldır ne yaptığı bilinmeyen bu kişi sırtına kendi fiilinin adına alarak yürüdü. O da öğünerek Nebili bülbül yapmış ha bire konuşturtuyor. Böylece Nebil’i ikiyüzlü bir ahlaksız olarak lekelemeye çalışıyor; Nebil bir ekibin militanı olarak son ana kadar yoldaşlarıyla omuz omuza kalmıştır. Bir yandan yoldaşlarına karşı çirkince konuş diğer yandan onlarla birlikte kal, bu ikiyüzlülüktür. Ama Nebil asla bunu yapacak biri değildir. Dolaysıyla yalancı ve ikiyüzlü olan tek kişi o da ölü konuşturucusudur.
Şimdi alttaki satırlarda yer alan tartışmayı okuyun. Olayların içinde yaşamış Alaettin Özden bunlar için ne diyor, bir bakın. Bir de İrfan Dayıoğlu adlı kişinin sorumsuz, kaçak, güvenilmez kişiliğini ortaya seren ama bu şebekenin tümünü tanımlayan satırlarını okuyun.
Bunlara eklenecek bir şeyimiz yok. Kendileri yazıyorlar kendilerini tanımlıyorlar.
Bundan daha  geçerli bir belge olabilir mi?

 Alaettin Ozden16 Ekim 2010, 08:46
Konu: erkiner sayfasi
irfan arkadas …Bir sey yapmaya calisiyorsaniz gercek bilgilerle yapin, öyle uydurma, kulaktan dolma tahminlerle bir yere varilamaz. Ben anladim ki bütün bu yapılanlar birilerinin kendi gunahlarini kamufle etmekten baska bir sey degil…. Hic kusura bakmayin anlamadigim diger bir husus da tum bu yazanlar cizenler acilcilik adina yaziyorlar ama ayiptir yani herbiri ayri orgutler icinde yer almis sonra o orgutleri de terketmis siginacak baska delikler aramislar bugun de rahata erip akillarinca bir hesap icine girmisler ayip gercekten bu ne kadar yalan dolan böyle »
Buna İrfan dayıoğlu da cevap veriyor : « ben kendi adıma Acilcilik adına yazma diye bir derdim olmadığını bildiğini zannederim. ben Acilciler içinde geçmişte yer almış biri olarak yazıyorum. doğru bildiklerimi yazmaya çalisiyorum. senin bana mesajını da aynen yayınlayacağım eğer sen istersen tabi. benim engin ile ve diğerleri ile de eski yoldaş olma hukuku dışında bir hukukum yok. olamaz da, belki seninle onlardan daha çok ortak buluştuğum alanlar bulunmaktadır »
İşte bu  kadar.
Ne  Acilcilik ne de doğru bir cümle var ortada. Herbiri diğerinden sorumsuz, kimsenin kimseyi bağlamadığı bataklık insanları. Devrimci bir direnme örgütü olan Acilcilerin geçmişini kirletmeye geleceğini devlet adına yok etmeyene çalışıyorlar. Alaittin Özden onları iyi tanımlamış « örgütlerini terk etmiş sığınacak bir delik aramış » kişilerden ibarettir.
Biri itirafçı, biri MİT ajanı, biri ölü konuşturucusu olan bu muhbirler şebekesinden başka ne beklenir ki ?
Gerçek Acilcilere çağrımız bu kirli insanlara bulunduğunuz her yerde teşhir ediniz.


204. DOSYA ANILARIN GÖR DEDİĞİ YAZISINA EKLER (Ekler 2-3)

204. DOSYA
ANILARIN GÖR DEDİĞİ YAZISINA EKLER
Notlar..2

Mehmet Yavuz
25 Ekim 2010
Ben de hayretler içindeyim.. Zira öğrendiğim çoğu şeyin tazeliği kaybolmadı henüz.

Mihrac'ın telefonu üzerine bir görüşme yaptık. Bu görüşmede benim sorduğum soru farklıydı: ''Nebil, randevu verenin ismini sana söyledi mi ?'' Sorum buydu... Erkan bu bilgileri yıllar önce değil, bu görüşmedeki sorum üzerine söylemişti. Yıllar önce bu soruyu sormamı gerektirecek bir anlatım olmamıştı.
Dinamitin İstanbul'a mı, Ankara'ya mı gittiği sadece bir ayrıntı lakin ben bugün ne yazıldığına değil, geçmişte bana ne anlatıldığına bakıyorum. Yani; bugün ne yazıldığının o kadar önemi yok benim için.
Burada önemli olan nokta; böyle bir taşıma işinden sonra otogarda polis tarafından çevrilip anlatılan türde bir sorgulamanın yapılmış olması. Bugün; bu olayın İstanbul'da 1977 AĞUSTOS ayında yaşandığının söylenmesi daha da anlamlı benim için. Zira İstanbul özelinde kapsamlı bir izlemenin var olduğu ama buradakilerin (Mete'nin uyarısına rağmen) ayakta uyuduğu kanıtlanıyor. Başka yerlere sıvanmak istenen töhmetin; sadece bir çamur olduğu daha da net artık.
Bu bilgi; İstanbul takibinin çiçeği burnunda katılımcı İbrahim Yalçın'la birlikte başladığının da ispatı. Onun eylem kadrosuna alınmasından öncesine ait dönemin böylesine kapsamlı, fotoğraflanmış bir takibatı var mı ?
Anlatılanla süregelen yaşam arasında fark varsa, ben yaşanılana bakmayı tercih ediyorum.
Durum budur.
Yorum..3

Eğer böyle demekle senin için geçmiş oluyorsa, yüreğin soğuyorsa, tamamdır.. Geçmiş olsun..
Lakin unutma ki, çiçeği burnunda eylemcinin senden sonra Cihangir'deki eve gelmiş olması, diyaloğun senden sonra başladığının kanıtı değildir. Bununla ilgili notlar zaten mevcut.
Görüyorum ki sen; kısa yoldan yüreğini soğutmakla ilgilisin. Sorun daha net anlaşıldı. Öyle olsun.

Tekrar edeyim; benim için bugün ne yazıldığı değil, geçmişte ne söylendiği önemli. Bugün yazılanlar geçmişle örtüşmüyorsa kafamı yormam.
Eğer anlatılanlar; ilgilisinin hayat akışına uygun düşmüyorsa, benim için masaldan öte anlamı yoktur.
Ama dedim ya; senin kinle dolu yüreğin soğumuş... Senin adına sevindim sevgili yoldaşım.
Lakin benim yüreğim nedense hiç soğumuyor.. Kafama takılan sorular da yanıtlarını bulamıyor.. Madem ki sen de bu kadar keşif resimlerine takılmışsın, meşhur operasyonda neden senin kim olduğunu hiç sormamışlar ?
Madem ki sizleri Mihrac uğurlamış; neden seni garajda çevirip '' ne getirdin, ne götürüyorsun'' diye sorgulayarak işin sırrını, yani takip edilmekte olduğunuzu deşifre ediyorlar ? Mihrac; valizde ne olduğunu söylememiş mi ?
Yolun açık olsun.