7 Oca 2010

139.dosya : MEHMET AVAN’A İLK VE SON




Mihrac Ural
25 Aralık 2009



Mehmet Avan'la kısa sürede olsa birlikte oldum ve bir yiğit insanı tanıdığımı hatırlıyorum. İkimiz arasında büyük bir saygı ve sevgi doğduğunu da hatırlıyorum. Benim açımdan duygularımı değiştirecek hiç bir şey yok. Yaklaşık 32 yıl oldu, hiç bağ kuramadık. Ama onu hep yiğit, dürüst, heyecanlı, kararlı bir insan olarak tanıdım.



Mehmet Avan, dünün hukuku ile sana yazıyorum.



Seninle kısa süre dışında bir arada olmamaktan dolayı algılarımda sana ilişkin olumsuz bir veri yok. Senin için değil, kendim için söyleyeceğim şey olabilir o da; Mihrac Ural o gün bildiğin Mihrac Ural'dır. Ve hep öyle kalacaktır.



Örgüt senin için 13 Eylül 1980 'de bitmiş. 29 yıl, merak ettim bu süre içinde örgütsel hukukun olmadığına göre nasıl bir konumdasın kestirmek güç. Sırf Mihrac Ural sendromu ise bunu yapan orijinaller var. Duyumları aktarıp yorumlar ekleyeceksen aynı yerde bir MİT ajanı bu işi sürdürüyor. Acilciler en büyük yükselişini 1. kongresini yaparak gerçekleştirdi 1986. Bitti dediğin kesit, gerçekte yeniden bir başlangıç gibi duruyor.



Ele aldığın kimi konulara vakıf olmadığın için kısaca bilgi vereyim de, birinci elden bunları duy. Tanıklığını yapmadığın, belgesi, kanıtı olmayan söz söyleme durumuna düşme. İlgili tarafın onaylamadığı tek taraflı aktarımların ciddi olmayacağını bil. Ben her şeyi burada yazıyorum altına imzamı da atıyorum. Bunlarla ilgili düşünüp yorum yapmak muhatap olunmayı hak eder, gerisi muhatap bulamaz...



Örgüt genel sekreterliği konusunda yazmışsın. Sana anlatmamışlar ya da okumamışsın sanırım.



Örgüt Genel Sekreterliğine ben değil, 1. Kongre oy birliğiyle getirdi. Onlarca delege ülke ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelerek, gizli oy açık sayımla bu görevi verdi. Yetki tutkunu değilim. 2. Kongrede genç bir arkadaş da görevi alacaktır. Halklarımızın mücadele yolunda bir nefer olmak çok daha özgürcedir. Sen koşucusun bu özgürlüğü iyi bilirsin.



Örgüt kuralı nedir bilirsin. Bu gün kendilerini "Kongrenin seçtikleri" diye kongreye sığınanlar, kongremizi MİT’e satmak için 150 000 TL alıp gelmiş. Utanmadan bunu dile getiriyorlar. Her gün örgüte acımasız, akla mantığı sağmayan, Kuranı şeytan ayetlerine çevirecek yorumlarla saldıranların aklına kongreye sığınma ihtiyaçları, içine düştükleri aczin bir göstergesidir.



Kendilerini şer-i (Şeriat) kadısı sanan bu konpeçepiçler, “sen ne söylersen söyle, biz ne bulursak bulalım onu da biz yorumlarız diyerek tarihe takla attırıyorlar. Bu utanmaz adamlar örgütümüzden kaçalı 27 yıl oldu. Başka bir örgütte (TKEP) 27 yıl tepineceksin, bir biçimde bu örgütü tefsiye edeceksin sonra dönüp Acilciliğini hatırlayacak ve bu kez Acilcileri tasfiye etmek için önderlerine, emektarlarına saldıracak, şaibeler yaratacaksın. Bunu başaramayacaklar. Kamburları bu geri dönüşe müsaade etmiyor. Yok saydıkları örgütün neresine dönecekler önce onu kararlaştırsınlar sonra da 27 yılın hesabını versinler sonra TKEP’ten resmi belgeyle izin kağıdı, teskere alsınlar ki kurallar yürüsün. Burası Acilcilerin örgütü, yolgeçen hanı değil. Ama bunu yapsalar bile, şansları yoktur, çünkü biri polis işbirlikçisi bir itirafçısıdır (Engin Erkiner), diğeri MİT ajanıdır (İbrahim Yalçın). Bunların yolu şimdi vardıkları muhbirlikteki son duraktır; Özel Harp Dairesidir. Acilcilerin bunlarla savaşı var, tartışması değil.



Acil bir markadır. Çok devrimci Acilci olmak ister. Bu devam edecektir. 27 yıl TKEP'li olanların, önce Acili “Polis Akademisi”, “Acil Kerhanesi” diye tanımlama utancı taşımadan dönüp, Acilciliğini hatırlaması çok dramatiktir. Bu örgütün siyasal yönelimine, 19 Ağustos 1977 İstanbul yakalanmasından sonra düşülen itirafçılığın ezilişi altında hiçbir katkısı olmayanların, 1,5 yıl daha idare edip TKEP’e kaçışı üzerinden 27 yıl geçince Acili hatırlaması komiktir. Üstelik ahlaksızca Acil hareketine ve tarihine saldırdıktan sonra…



İnsanı belgesiz kanıtsız suçlamak çok ahlaksızca bir şeydir. Duyumla, söylenceyle, üçüncü kişilerin onayına muhtaç şaibelerle, ölü konuşturuculuğuyla suçlamak etik olmadığı gibi, ipi kısa bir kurgudan ibaret yalandır. Bunun için dikkatle, kimsiye belgesiz bir suçlama yapmıyoruz. İtirafçı Engine suçlamamızı belgelerle yaptık, bu belgeyi mahkeme dosyalarından almamız dolaysıyla geçersiz sayamayız. Öyle olsaydı İbrahim Kaypakkaya’nın ser verip sır vermediğini iddia edemezdik. Teslim olanlar ve direnenler var bunun da belgeleri. Bunun için rahat ol yiğit eski yoldaşım. Bildiğin Mihrac Ural yanlış yapmadan halkının demokrasi mücadelesi için çalışıyor ve itirafçıya belgeyle kanıtla itirafçı diyor, MİT ajanına da öyle.



Üstelik onları, başkasının değil kendilerinin tanımlamasıyla anıyoruz. Şu iki cümleyi oku bilmediğim Mehmet Avan’ın tüyleri diken diken olmuyorsa, sen Mehmet Avan adıyla başka birini oynuyorsun demektir. İki yazındaki gelişmiş üsluba bağlı olarak şu iki cümleyi oku.



Birinci cümle, Polis işbirlikçisi İtirafçı Engin Erkiner’e aittir;



“Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)



İkinci cümle; MİT ajanı İbrahim Yalçın’a aittir;



“Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos 1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150 bin TL’da paralarını alarak vedalaştık… Örgüt bittiği zaman, benim işim de bitecek. Artık devlet arkamda olacak hiçbir sıkıntım olmayacak. " ( İbrahim Yalçın İtirafnamesi s:9-10)





Bu cümleler zorla yazılmadı kendi iradeleriyle yazdılar. Kendini aldatma gerçek budur. Belgesiz kanıtsız kimse suçlanamaz dedim. Herkes buna sadık kalsın. Hukuk algısı dürüst olmayanlar boş teneke gibi çok ses çıkarsalar da sonuçta gerçekler galip gelecektir.



İki yazını okudum, iyisin. Bu beni mutlu etti. Düşünen ve okuyan insan ağzını asla bozmaz. Bu biliminde gereği, diyalog insanoğlunun bulduğu en iyi anlaşma aracıdır. Sana siz ve sayın diye de hitap edebilirim. Etmememi yanlış yorumlama, seni bıraktığım andaki duygularımı inkar etme tutarsızlığına asla sapmayacağım. Bunun için, sana ilk ve son yazımdır dedim.



Duyumlarını alıntıya dökmüşsün. Duyum… seni daha bilimsel algılamak isterim bu kadar yıl sonra… Hukuk algısı hepimize gerekli…



Kürt Halkı ve PKK konusuna gelince, Evet, ben kararlıca Kürt halkının ve PKK'nin dostuyum. PKK, karşıtı Kürtler olduğunu da biliyorum. Siyasi düzlemde kaldıkça düşünceye saygılıyım. Örgütümün ve benim ilkem başka siyasetlerin aralarındaki sorunlara karışmamadır. Kürt halkının seçtiği önderlik bizim Kürt halkına yaklaşımımızda önemli bir etkendir. Bu açıdan tarafım ve hep öyle kalacağım ama bu müdahil olma anlamına gelmeyecektir.



Kürt halkının acılarını biliyorum ve o uğurda demokrasi mücadelesinin yükselmesini istiyorum. Bu savunumu Suriye Kürtleri için de yapıyorum. Yazılarımı takip ettiğini söyleyip bunları görmemen mümkün değil. Dicle Haber Ajansının benimle yaptığı röportajı, diyalog yazılarımız devam ederse sana iletirim.



Benim ve örgütümün Kürt halkının yanında olması, kraldan çok kralcılık değildir. Kürt siyasal temsilcilerinin bağımsız irade ve kararları çerçevesindedir. Bunu aşmaz buna müdahil olmaz. Bu anlamda hiçbir Kürt içi soruna, uzak yakın, hiç bir tarzda karışma gibi cahilce bir yola girmedik ve girmeyeceğiz.



Birbirlerini tasfiye etmişler, bunlar da Suriye’dedir, sen de Suriye’nin adamısın dolaysıyla senin de bilgin var gibi komik denklemler, senin iyi niyetini aşan zorlamalar olarak yazında yer aldığı inancındayım. Beni “okuduğunu” söylüyorsun, peki benim Suriye zindanlarında ve hücrelerinde kaç yıl yattığımı ve neden tutuklandığımı biliyor musun? Dön okuduklarını bir daha gözden geçir.

Bir insanı böyle şeylerle, burjuva mahkemeleri bile suçlarken kırk kanıt ve belge arar, tanık ve şahit arar. Ama Pol Potçuluk gibi ucuz bir yol izlenecekse, kahve falından bile insanları mahkum etmek mümkün. Devrimci olmak sağlam bir hukuk algısını gerektiriyor, yeni ve ileri bir toplum Burjuvaziden de çok ileri bir hukuk yönelimi içinde olmalıdır. Sana yakışmıyor…



Duymak değil, doğrudan sormak gerek, ciddi olmak için her tarafı dinlemek gerek. Yazındaki olgunluk sana bu sorumluluğu yükler. Güzel edebi ve düşün insanlarından alıntı yapmak yetmez, böylesi dil sürçmelerini örtmez…



Tekrar edeyim, sana geçmişten taşıdığım bir sevgi ve saygı var, bunu değiştirecek hiç bir veriye sahip değilim. Olsa ya da böyle bir bilgi gelse seni bulmuşken söylerim. Ama bu ilk ve son aleni yazımdır…



Görüşlere gelince, her düşünceye saygım var. Yeter ki siyasi düzlemi korusun diyalogu korusun. Tartışılmayacak hiç bir değer yoktur. En yakın yoldaşlarımla birlikte zindan yattın, buluşamadık seninle, onlardan, dostluğun devam eden varsa bana telle de ulaşman zor değil. Beni her koşulda bulabilirsin. Şam’da da kalmıyorum, C.Es… öleli çok oldu ve ölmeden düşmanlığının her türünü, bu itirafçının kışkırtmasıyla yaptı. El yazılı mektuplar Arşivde duruyor istersen gönderirim. Diyalog insanın bulduğu en insanca anlaşma kanalıdır, buna inanıyorum. 32 yıldır görmediğin direk sormadığın bir eski yoldaşını dinlemeden bir yorum dahi yapma hakkın olmamalıydı. Yanılıyor olabilirim de…



Gelelim suçladığımız insanlara ilişkin konuya;



İbrahim Yalçın'ın el yazılı itirafnamesi işkencede alınmadı, kendisi özgür ortamda yazdı, 1 kongre sırasında. Engin Erkiner'in 20 sayfalık itirafları, işkencede alınmadı, Askeri mahkemede de değildi, Genelkurmayda da değil. İtirafçı Engin, tek fiske yemeden bunları yazdı. Dön bir daha sakince oku.



Sorun bu da değil, bunlar kanıtlı belgeli kambur olarak ve ebede kadar sahiplerini buldu. Şimdi muhbirlik yapılıyor bir de bu eklendi. Senin en nefret ettiğin şey. Ailelere çamur atılıyor, anneler babalar karıştırılıyor, adresler veriliyor, hanımlar çocuklar sürülüyor bunlara kin denir ahlaksızlık denir: benim bildiğim Mehmet Avan asla bu ortamın adamı değildir. Bunu yapan 27 yıllık TKEP’lilerdir üstelik sırtlarında itirafçı ve MİT ajanı kamburuyla. Kirletilmek istenen Acil tarihi olunca, devreye Özel Harp Dairesi giriyor. Olan, kin olmaktan çıkıyor, kuklaların saldırısı oluyor. Buna dikkat et. Acilin her aşamadaki tarihi, bir direnme tarihidir..



Sana bu ilk ve son yazımdır. Yanlış yerdesin.



Sana yalnızca özel mail adresime yazdığın zaman cevap veririm. Aksi takdirde bu yolla, kimseye faydası olmayacak hırlaşmalara ne ayıracak vaktim ne de ilgim var.



Mail adresim:
Mircihan@gmail.com