10 Kas 2011

243. DOSYA (MİRO Tİİİ... Vİİİ...)





243. DOSYA

MIRO Tİİİ.. Vİİİ..



Mihrac Ural’ın notu:


Mehmet Yavuz bu yazısında MİT ajanı İbrahim Yalçın’ı Anlatıyor. Adamı ti…ye aldığı için kurguyu kendi üzerinden yaparak alayın dozunu derinleştirmek istemiş.

Kadere bak tartışmalar dönüp dolaşıp doğru bir raya oturmuş oldu. Üzerinde durmayacağım, önceki 242 dosyayla,  on yıllardır örgütümüzle ilişkisi kesik itirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın’ı teşhir ettik (bkz: http://acilciler-thkpc.blogspot.com/ ) Bu dosyalarda yer alan her cümlenin yazılı belgesi, kanıtı ve el yazılı itirafı bulunmaktadır. İddiayla söylüyorum, bu ikili şebekeyi kendi el yazılı itirafları dışında hiçbir şeyle suçlamadık: Kendilerini nasıl tanımlaşmışlarsa öyle tanımladık. Bunun için ne analarının özelini ne bacılarının ne karılarının özeline girmeye tenezzül etmedik. Bizi ilgilendiren örgütsel siyasal olandı ve bunların bu merkezdeki konumlarıydı. Bunlara son olarak, MİT İstanbul Bölge Başkanı Osman Nuri Öndeş’in anılarını aktardığı  “İhtilallerin ve Anarşinin Yakın tanığı” (bkz. S: 280-288) kitabında açıkça ifade ettiği ve direk İbrahim Yalçını işaret eden açıklamalarını ortaya koyarak bu işi Türkiye devrimci hareketi tarihinde ilk kez bu ölçüde mutlak bir şekilde bu MİT ajanını göstermiş olduk. Bu bilgileri bütün olarak ele aldığımız da 235 nolu dosyadaki özetle İtirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın Özel Harp Dairesi organizesi işler içinde fiili olarak dün de bu günde yer almaya devam ettiklerini ispatlamış olduk.

Örgütsel tarihimizin bu unsurlarla ilgili bundan daha fazlasını dile getirmenin bir anlamı yoktur. Örgütsel tarihimizin yazımı ise örgüt arşivinde yer alan binlerce belgenin, yazışmanın üyelerin özgeçmişleri ve zindanlar dahil her alandan düzenli olarak verdikleri raporlarının, sosyalist devletlerle, dünya devrimci ve komünist hareketleriyle yapılan resmi yazışmalarda, Filistin direnme örgütleriyle resmi yazışmalarda yer alan ıslak mühürlü belgelerin ışığında yazılacağını tekrar ediyorum. Onurlu bir direnme tarihi olan bu örgüte emek vermiş tüm yoldaşlar, en üst kadro ve en sıradan sempatizana kadar tümü bu yapının şerefle taşınacak değerlerini üretenlerdir. Bu örgütün tüm hataları ise bana aittir. Bu örgütün başında 1977’den bu yana, siyasi açıdan satır satır her yazılanan, mali açıdan kuruş kuruş her harcamanın sicilleriyle hesabını olduğunu ve bunun, tek yetkili merci olan ikinci kongre sunulacağını belirttim: tekrar etmeyeceğim. Kurallar, tüzük, program 1. Kongrenin onayladığı verilerle yerli yerine getirilerek yeni ne ise oraya ulaşılacaktır. Gerisi sadece bu direnme tarihini ve bunu emek vermiş olan kahraman insanları karalamaktan ibarettir.

İtirafçı Engi Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın yaptığı da sadece budur. Bu tarihi karalamak insanları karalamak, MİT’e hizmetini sürdürmektir.   

Bu çirkinlik kimsenin bir işine yaramadı. Herkesin bildiği gerçekleri bir katkı sağlamadı. Sonunda her cümlesi suratlarına patlayan bir şamara dönüştü.

Bunu anlamak için bu ikili şebeke ve çevrelerinin tüm yazılarını toplayın, ülkemiz, bölgemiz ve teorinin gerekleriyle ilgili bir tek satır yazıp yazmadıklarına bir göz atın. Kocaman bir hiçlikle yüz yüze kalacaksınız. Buradan anlaşılıyor ki, ikili şebekenin işi karalamadan ibarettir.

Bu şaşkınlık, Mihrac Ural’la ilgili her şeyi düşman ilan etmeye kadar uzanmıştır. Onurlu devrimci kişiliğiyle örnek olan Mehmet Yavuz’a saldırının da tek nedeni budur. Bunun için M. Yavuz onları ti…ye almaktan başka bir seçeneği gerekli görmemektedir. Bunun da ötesi, Mihrac Ural düşmanlığının kör ettiği gözler, Suriye’ye karşı NATO ya da BM askeri kuvvetlerinin müdahalesini talep etmeye kadar ( kim dinliyorsa) uzanmıştır. Bu da ülkemiz Siyonist solunun komedisi olarak tarihe girmiştir.

Bir kez daha buradan THKP-C (Acilciler) örgütüne emek vermiş tüm yoldaşlara sesleniyorum. Yazılanları ve devam eden tartışmaları ciddiyetle izleyin. Bu tartışmalara katılıp katılmamanız üzerinde hiçbir şey söylemeyeceğim. Ama, 1. Kongrenin verdiği sorumlulukla bu tarihi direnme örgütü Acilcilere yönelik her karalamaya karşı duracağıma, hiçbir yoldaşımın haksızlığa uğramasına müsaade etmeyeceğimi biliniz. Böyle olduğumu da bu örgütü bilen herkes hakkıyla bilmektedir. Örgüte ait olumlu ve olumsuz her şeyin tartışılacağı yer örgütün en üst kurulu kongredir diye tekrar edeceğim. Bunu söylerken tüm olumsuzlukların tek sorumlusu olarak kendimi ortaya koyduğumu ifade ediyorum. 30 yıl sonra örgütümüze karşı bu kin deryasıyla saldıranların sorumsuz oldukları açıktır. Daha da ötesi bu saldırıları birer görevli olarak yaptıkları da oldukça açıktır. Bu ikili şebekeye kan verdiği sanısında olan aptalları ise baştan itibaren muhatap almadım, haklı olduğum bir kez daha ortaya çıktı; sahibinin sesi olan, aptal, ölü konuşturucu, joker, boyacı, kılçık gibileri elimin tersiyle itmemem yetmiştir.

Bu tartışmaların akıllara ziyan yanı, kendi el yazılarıyla itirafçı ve MİT ajanı olduğunu açıklamalarına rağmen, bu ikili şebekenin ortaya koyduğu ısrardır. Bunun da hesabı olduğunu bir kez daha deklare ederim.

Bir süredir, devrimci hareket kapsamında çirkin suratlarını bilmeyen kimsenin kalmadığı bu ikili şebekeyi bundan sonra tiye alan yazılarla kara mizaha meze yapmanın normal olduğuna karar verdik. Siyasi bir yazım düzeyleri olmadığı için bu yeterli gördük. Buyurun Mehmet Yavuz’un ti…lerini, MİT ajanı İbrahim Yalçın’ı anlattığı yazısını birlikte  okuyalım…


MIRO Tİİİ.. Vİİİ..


Mehmet Yavuz
10 Kasım 2011



Alman Fransız ortak yapımı olan iftiralar vadisinde tarih, ne de güzel gerisin geri gidiyor..

İlim irfan sahibi olmasa da vicdan sahibi olan herkesin bu senaryolara gülüp geçtiğini biliyorum. Çünkü; yazılanlar üst üste konulduğunda iki yüzlülüğün, riyanın, iftiranın sırıttığını hemen görüyorlar...

Lakin mahla kullanmayı marifet bellemiş bir elma şekeri, yalan korosuna mızıka çalarak katılmaya devam ediyordu.. Bu tipin gerçek kimliğine dönmesini sağladım. Ancak bunu itiraf ettirince artık ben yokum deyip  yalan korosundan ayrılma sinyali verdi.

Malumunuz 2006 yılında DYP üyesi oldum.. Bu üyeliğin hangi şartlarda gerçekleştiğini de açıkladım. Daha önce ismen bildiğim bir çok siyasi lider gibi Mehmet Ağar'ı da siyasi parti genel başkanı olduğu dönemde nasıl tanıdığımı anlattım..

Bu nedenle atılan çamurlar üzerine MIRO masalı uydurukçularını tiye alan bir yazı yazdım.

Ama MIRO'cular bu yazıdaki istihzayı bile anlamayıp koro halinde iftiraya devam ettiler.

İşte bundan sonrası MIRO masalı seven ve üreten itirafçı iftiracılar içindir..

Mehmet Ağar'la samimiyetim ilerleyince ''emniyet kuvvetlerimize yardımcı olmak maksadıyla aşağıdaki olayları çözmeleri bakımından polise yardımcı oldum.''

Nasıl mı ?

Anlatayım müsadenizle...

Henüz Acilcilerin lider ve eylem kadrosunu, yapacağı eylemleri kimse bilmiyor. Çünkü 1977'ye daha çok var..

Yani, vereceğim bilgiler bu nedenle çok önemli.

Kendisine Harbiye'deki AKBANK'ın kimler tarafından ne zaman soyulacağını, soygun sonrası para ve silahların nerede saklanacağını ayrıntılı olarak emniyet kuvvetlerine yardımcı olmak maksadıyla söyledim.

Bu bilgileri alan Mehmet Ağar, özel hattan hemen MİT bölge başkanı Osman Nuri Gündeş'i arayıp benden aldığı bilgileri aktardı. Soygunun yapılmasına göz yumulmasını ama ardından hemen suçüstü yapılmasını emretti.

Osman Nuri Gündeş ise cevaben;

 '' endişe edilmemesini, eylem kadrosuna bir elemanlarını yerleştirdiklerini, eylemcilerin hareketlerini anlık olarak haber aldıklarını, soygun sonrası kendi elemanları da dahil herkesin hemen yakalanacağını '' iletti.

Bu bilgi Mehmet Ağar'ın yüzünü güldürdü. '' Bak, nasıl çalışıyoruz '' der gibi bir bakış attı bana.

Sonucu merakla beklemeye başladım.

Her şey ifade edildiği gibi oldu..

Başka bir gün; 1976 yılında Yeşilköy baskınını gerçekleştirecek Filistinli iki gerillanın Sagmalcılar cezaevinden kaçacakları bilgisini verdim.

Mehmet Ağar, bu bilgiyi de hemen Osman Nuri Gündeş'e iletti. Aldığı yanıt ilkine benziyordu:

''-Merak buyurmayınız, cezaevinde elemanımız mevcut, gelişmelerden anlık olarak haberdarız... Devletimizin Filistin davasına olan ilgisi nedeniyle sorun olmadan Filistinlilerin firarı görmezden gelinecek ancak başkalarının firarına izin verilmeyecektir..  ''

Öyle de oldu...

Başka bir gün Mehmet Ağar'a, Suriye'ye kaçan eski arkadaşların Bassit'de bir eğitim kampı kurduklarını, bu kampta çok sayıda militanı eğittiklerini, yakında bir kongre toplayacaklarını söyledim.

Mehmet Ağar, bu bilgiyi de dönemin MİT başkanıyla paylaştı.

Aldığı yanıt yine aynıydı:

''-Endişelenmeyin sayın başkanım, Suriye'deki kampta üç ayrı elemanımız mevcuttur. Bu kampa gidip gelenleri, Türkiye'deki bağlantılarını anlık olarak rapor alıyoruz. Tehlike arzedecekleri derdest edip yakalıyoruz.  ''

Baktım ki; hangi bilgiyi versem, MİT benden bir adım önde..

Elemanlar çok sıkı çalışıyor.

Bilgi vermeyi kestim.