243. DOSYA
Tüm dosyalar http://acilciler-thkpc.blogspot.com/
MIRO Tİİİ.. Vİİİ..
Mihrac
Ural’ın notu:
Mehmet
Yavuz bu yazısında MİT ajanı İbrahim Yalçın’ı Anlatıyor. Adamı ti…ye aldığı
için kurguyu kendi üzerinden yaparak alayın dozunu derinleştirmek istemiş.
Kadere
bak tartışmalar dönüp dolaşıp doğru bir raya oturmuş oldu. Üzerinde
durmayacağım, önceki 242 dosyayla, on yıllardır
örgütümüzle ilişkisi kesik itirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın’ı
teşhir ettik (bkz: http://acilciler-thkpc.blogspot.com/ ) Bu dosyalarda yer
alan her cümlenin yazılı belgesi, kanıtı ve el yazılı itirafı bulunmaktadır.
İddiayla söylüyorum, bu ikili şebekeyi kendi el yazılı itirafları dışında
hiçbir şeyle suçlamadık: Kendilerini nasıl tanımlaşmışlarsa öyle tanımladık.
Bunun için ne analarının özelini ne bacılarının ne karılarının özeline girmeye
tenezzül etmedik. Bizi ilgilendiren örgütsel siyasal olandı ve bunların bu
merkezdeki konumlarıydı. Bunlara son olarak, MİT İstanbul Bölge Başkanı Osman
Nuri Öndeş’in anılarını aktardığı “İhtilallerin
ve Anarşinin Yakın tanığı” (bkz. S: 280-288) kitabında açıkça ifade ettiği ve
direk İbrahim Yalçını işaret eden açıklamalarını ortaya koyarak bu işi Türkiye
devrimci hareketi tarihinde ilk kez bu ölçüde mutlak bir şekilde bu MİT ajanını
göstermiş olduk. Bu bilgileri bütün olarak ele aldığımız da 235 nolu dosyadaki
özetle İtirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın Özel Harp Dairesi organizesi
işler içinde fiili olarak dün de bu günde yer almaya devam ettiklerini
ispatlamış olduk.
Örgütsel
tarihimizin bu unsurlarla ilgili bundan daha fazlasını dile getirmenin bir
anlamı yoktur. Örgütsel tarihimizin yazımı ise örgüt arşivinde yer alan
binlerce belgenin, yazışmanın üyelerin özgeçmişleri ve zindanlar dahil her
alandan düzenli olarak verdikleri raporlarının, sosyalist devletlerle, dünya
devrimci ve komünist hareketleriyle yapılan resmi yazışmalarda, Filistin
direnme örgütleriyle resmi yazışmalarda yer alan ıslak mühürlü belgelerin
ışığında yazılacağını tekrar ediyorum. Onurlu bir direnme tarihi olan bu örgüte
emek vermiş tüm yoldaşlar, en üst kadro ve en sıradan sempatizana kadar tümü bu
yapının şerefle taşınacak değerlerini üretenlerdir. Bu örgütün tüm hataları ise
bana aittir. Bu örgütün başında 1977’den bu yana, siyasi açıdan satır satır her
yazılanan, mali açıdan kuruş kuruş her harcamanın sicilleriyle hesabını
olduğunu ve bunun, tek yetkili merci olan ikinci kongre sunulacağını belirttim:
tekrar etmeyeceğim. Kurallar, tüzük, program 1. Kongrenin onayladığı verilerle
yerli yerine getirilerek yeni ne ise oraya ulaşılacaktır. Gerisi sadece bu
direnme tarihini ve bunu emek vermiş olan kahraman insanları karalamaktan
ibarettir.
İtirafçı
Engi Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın yaptığı da sadece budur. Bu tarihi
karalamak insanları karalamak, MİT’e hizmetini sürdürmektir.
Bu
çirkinlik kimsenin bir işine yaramadı. Herkesin bildiği gerçekleri bir katkı sağlamadı.
Sonunda her cümlesi suratlarına patlayan bir şamara dönüştü.
Bunu
anlamak için bu ikili şebeke ve çevrelerinin tüm yazılarını toplayın, ülkemiz,
bölgemiz ve teorinin gerekleriyle ilgili bir tek satır yazıp yazmadıklarına bir
göz atın. Kocaman bir hiçlikle yüz yüze kalacaksınız. Buradan anlaşılıyor ki, ikili
şebekenin işi karalamadan ibarettir.
Bu
şaşkınlık, Mihrac Ural’la ilgili her şeyi düşman ilan etmeye kadar uzanmıştır.
Onurlu devrimci kişiliğiyle örnek olan Mehmet Yavuz’a saldırının da tek nedeni
budur. Bunun için M. Yavuz onları ti…ye almaktan başka bir seçeneği gerekli
görmemektedir. Bunun da ötesi, Mihrac Ural düşmanlığının kör ettiği gözler,
Suriye’ye karşı NATO ya da BM askeri kuvvetlerinin müdahalesini talep etmeye
kadar ( kim dinliyorsa) uzanmıştır. Bu da ülkemiz Siyonist solunun komedisi
olarak tarihe girmiştir.
Bir
kez daha buradan THKP-C (Acilciler) örgütüne emek vermiş tüm yoldaşlara
sesleniyorum. Yazılanları ve devam eden tartışmaları ciddiyetle izleyin. Bu
tartışmalara katılıp katılmamanız üzerinde hiçbir şey söylemeyeceğim. Ama, 1.
Kongrenin verdiği sorumlulukla bu tarihi direnme örgütü Acilcilere yönelik her
karalamaya karşı duracağıma, hiçbir yoldaşımın haksızlığa uğramasına müsaade
etmeyeceğimi biliniz. Böyle olduğumu da bu örgütü bilen herkes hakkıyla
bilmektedir. Örgüte ait olumlu ve olumsuz her şeyin tartışılacağı yer örgütün
en üst kurulu kongredir diye tekrar edeceğim. Bunu söylerken tüm olumsuzlukların
tek sorumlusu olarak kendimi ortaya koyduğumu ifade ediyorum. 30 yıl sonra
örgütümüze karşı bu kin deryasıyla saldıranların sorumsuz oldukları açıktır.
Daha da ötesi bu saldırıları birer görevli olarak yaptıkları da oldukça
açıktır. Bu ikili şebekeye kan verdiği sanısında olan aptalları ise baştan
itibaren muhatap almadım, haklı olduğum bir kez daha ortaya çıktı; sahibinin
sesi olan, aptal, ölü konuşturucu, joker, boyacı, kılçık gibileri elimin
tersiyle itmemem yetmiştir.
Bu tartışmaların akıllara ziyan yanı, kendi
el yazılarıyla itirafçı ve MİT ajanı olduğunu açıklamalarına rağmen, bu ikili
şebekenin ortaya koyduğu ısrardır. Bunun da hesabı olduğunu bir kez daha deklare
ederim.
Bir süredir, devrimci hareket kapsamında
çirkin suratlarını bilmeyen kimsenin kalmadığı bu ikili şebekeyi bundan sonra
tiye alan yazılarla kara mizaha meze yapmanın normal olduğuna karar verdik. Siyasi
bir yazım düzeyleri olmadığı için bu yeterli gördük. Buyurun Mehmet Yavuz’un ti…lerini,
MİT ajanı İbrahim Yalçın’ı anlattığı yazısını birlikte okuyalım…
MIRO Tİİİ.. Vİİİ..
Mehmet Yavuz
10 Kasım 2011
Alman Fransız ortak yapımı olan iftiralar
vadisinde tarih, ne de güzel gerisin geri gidiyor..
İlim irfan sahibi olmasa da vicdan sahibi
olan herkesin bu senaryolara gülüp geçtiğini biliyorum. Çünkü; yazılanlar üst
üste konulduğunda iki yüzlülüğün, riyanın, iftiranın sırıttığını hemen
görüyorlar...
Lakin mahla kullanmayı
marifet bellemiş bir elma şekeri, yalan korosuna mızıka çalarak
katılmaya devam ediyordu.. Bu tipin gerçek kimliğine dönmesini
sağladım. Ancak bunu itiraf ettirince artık ben yokum deyip
yalan korosundan ayrılma sinyali verdi.
Malumunuz 2006 yılında DYP üyesi
oldum.. Bu üyeliğin hangi şartlarda gerçekleştiğini de açıkladım. Daha
önce ismen bildiğim bir çok siyasi lider gibi Mehmet
Ağar'ı da siyasi parti genel başkanı olduğu dönemde nasıl tanıdığımı
anlattım..
Bu nedenle atılan çamurlar üzerine MIRO masalı
uydurukçularını tiye alan bir yazı yazdım.
Ama MIRO'cular bu yazıdaki istihzayı bile
anlamayıp koro halinde iftiraya devam ettiler.
İşte bundan sonrası MIRO masalı seven ve üreten itirafçı iftiracılar içindir..
Mehmet Ağar'la samimiyetim ilerleyince ''emniyet
kuvvetlerimize yardımcı olmak maksadıyla aşağıdaki olayları çözmeleri
bakımından polise yardımcı oldum.''
Nasıl mı ?
Anlatayım müsadenizle...
Henüz Acilcilerin lider ve eylem kadrosunu,
yapacağı eylemleri kimse bilmiyor. Çünkü 1977'ye
daha çok var..
Yani, vereceğim bilgiler bu
nedenle çok önemli.
Kendisine Harbiye'deki AKBANK'ın
kimler tarafından ne zaman soyulacağını, soygun sonrası para ve silahların
nerede saklanacağını ayrıntılı olarak emniyet kuvvetlerine yardımcı
olmak maksadıyla söyledim.
Bu bilgileri alan Mehmet Ağar,
özel hattan hemen MİT bölge başkanı Osman Nuri Gündeş'i
arayıp benden aldığı bilgileri aktardı. Soygunun yapılmasına göz
yumulmasını ama ardından hemen suçüstü yapılmasını
emretti.
Osman Nuri Gündeş ise cevaben;
'' endişe edilmemesini, eylem
kadrosuna bir elemanlarını yerleştirdiklerini, eylemcilerin hareketlerini anlık
olarak haber aldıklarını, soygun sonrası kendi elemanları da dahil herkesin
hemen yakalanacağını '' iletti.
Bu bilgi Mehmet Ağar'ın yüzünü
güldürdü. '' Bak, nasıl çalışıyoruz '' der gibi bir bakış attı
bana.
Sonucu merakla beklemeye başladım.
Her şey ifade edildiği gibi oldu..
Başka bir gün; 1976 yılında Yeşilköy baskınını
gerçekleştirecek Filistinli iki gerillanın Sagmalcılar cezaevinden kaçacakları bilgisini
verdim.
Mehmet Ağar, bu bilgiyi de hemen Osman
Nuri Gündeş'e iletti. Aldığı yanıt ilkine benziyordu:
''-Merak buyurmayınız, cezaevinde
elemanımız mevcut, gelişmelerden anlık olarak haberdarız... Devletimizin
Filistin davasına olan ilgisi nedeniyle sorun olmadan Filistinlilerin firarı
görmezden gelinecek ancak başkalarının firarına izin verilmeyecektir..
''
Öyle de oldu...
Başka bir gün Mehmet Ağar'a, Suriye'ye
kaçan eski arkadaşların Bassit'de bir eğitim kampı kurduklarını,
bu kampta çok sayıda militanı eğittiklerini, yakında bir kongre toplayacaklarını
söyledim.
Mehmet Ağar, bu bilgiyi de dönemin MİT başkanıyla
paylaştı.
Aldığı yanıt yine aynıydı:
''-Endişelenmeyin sayın başkanım,
Suriye'deki kampta üç ayrı elemanımız mevcuttur. Bu kampa gidip gelenleri,
Türkiye'deki bağlantılarını anlık olarak rapor alıyoruz. Tehlike arzedecekleri
derdest edip yakalıyoruz. ''
Baktım ki; hangi bilgiyi versem, MİT benden
bir adım önde..
Elemanlar çok sıkı çalışıyor.
Bilgi vermeyi kestim.