Engin Erkiner, tek malzemesini yıllar önce tüketmiş, düşkün adamın tekidir. Türkiye de ki devrimci mücadelenin yükseldiği bir dönemde o, yıkılmış. Direnme yerine işbirliğini seçmiş. Devrimden ve devrimci mücadeleden umudunu kesip, devlete sığınmış. Yol arkadaşlarını gönül rahatlığıyla ele vermiş. Tüm samimiyetiyle, kendini sorgulayan polislerle işbirliği yapmış. Devrimci mücadelede kuruluşundan bu yana onlarca şehitler vermiş bir örgütün, neredeyse tüm kadrolarının bilgilerini adres, görev ve eylemleriyle birlikte polise vermiş. Kendisi ile birlikte, içinde yer aldığı örgütü de tüketmeye çalışmış. Teslim olup, işbirliğini seçmiş.
Ancak planları tutmamış; örgüt bu işbirlikçi döküntü adamı aşarak yeniden toparlanmış ve eskisinden daha güçlü ve etkili bir konuma yükselmiştir. Bu durum Engin denilen işbirlikçi adamı yeniden telaşlandırmış, ihanetinin hesabını sorulacağı korkusuna yöneltmiştir. Bu korku ile nedamet getirip, örgütten tekrar kendisini ispat için fırsat istemiş. Bir ayrışma dönemine denk gelen bu fırsat talebi, dönemin yöneticileri tarafından, en azından uzağımızda kalmasın ve zarar vermesin düşüncesiyle kabul edilmiş. Sonrasında örgütün zorlamasıyla cezaevinden kaçan gurubun içinde yer almak zorunda kalmış. Birkaç yıl örgüt çepelinde dolaştıktan sonra, yine sürekli küfrettiği örgütün sağladığı olanakla önce Suriye’ye ardından da Avrupa’ya kapak atmış.
Avrupa ya adım atar atmaz yeniden yarım bıraktığı işe soyunmuş. İhanet… Bir türlü varlığını içine sindiremediği örgütü bitirmek için her türlü yolu yöntemi denemeye koyulmuş. Daha önceki süreçte, örgütü tam bitirdiğim dediği bir süreçte, örgüte hayat veren unsurları hedefleyen kışkırtıcı saldırılara yönelmiştir. Bunları yaparken bir elini örgüt içerisinde mikser gibi tutarken diğer yandan kendine yeni bir kimlik edinme telaşıyla edebiyata yöneliyordu. Devrimi tüketmiş, kendini tüketmiş, siyasal yaşamını tüketmiş bir döküntü olarak bir ara bir başka siyasal örgüte sığınarak, orayı saldırılarına kalkan olarak kullanmayı deniyordu.
Türkiye solunun faşizmin baskı ve saldırılarıyla zor bir dönem yaşadığı süreçte, yöneldiği provokasyonlarla örgüte ve devrimci unsurlara ciddi zararlar verir. 1983 yılından bu yana hiçbir ilişkisinin kalmadığı, esas itibarıyla polise teslim olduğu ilk süreçten sonra aktif ilişkisinin tükendiği yapıya karşı, 30 yıldır, büyük bir kin ve nefretle saldırı, karalama ve provokasyonlarını sürdürmektedir.
Bu durum artık Engin Erkiner için görev olmaktan çıkmış, psikolojik bir takıntı, saplantı ve bunamış halinin tek objesi haline dönüşmüştür. Her türlü yalanı pervasızca söyleyebilen, onurlu insanlara onursuzca saldırabilen bu zavallı yaratık kendine yeni işbirlikçiler edinebilmek için ciddi bir çabaya yönelmiştir.
30 yıldır – dönme yasallığı olmasına karşın- sokaklarında dolaşamadığı ülkede, yıllardır bedeller pahasına mücadele eden, yıllarca devrimci onurunu tüm yaptırımlara karşın korumaya çalışan insanlara karşı pervasızca çamur atmakta, süreci ve insanları provoke etmeye çalışmaktadır.
Devrimci mücadele sürdüğü sürece bu tür döküntüler çıkacaktır. Bu kaçınılmazdır. Burada önemli olan bu tür döküntülere, bilinçli veya bilinçsiz ortam açan insanların duyarsızlıklarıdır.
Her siyasal biçimlenmenin tarihsel sürecin değerlendirmesi, o sürece aktif olarak katılan, bedeller ödeyen, şu veya bu biçimde kendini o siyasal biçimlenişle ifade eden insanlar tarafından yapılmalıdır. Doğrular veya yanlışlar, hatalar açık yüreklilikle ortaya konularak, tarihsel bir yüzleşme yaşanmalı ve tüketilmelidir. İşbirlikçi hainlerin değirmenine su taşıyarak, sözde örgütsel yapının bir tarihsel süreçte ki yanlışlarına karşı çıktığını bir şekilde ifade etmeye çalışmak, tam anlamıyla bir yanlıştır. Devrimci hareketler ve özelde bahse konu hareket hiçbir zaman bireylerin tekelinde veya bireylerin yönetimlerinde olmamışlardır, olamazlar. Bu durum eşyanın tabiatını, sosyalist anlayışın doğasına ters bir durumdur. Kendi kurumlarıyla, kendi siyasal süreçlerini belirleme çabası ile devrimci mücadele içerisinde yer alınmış ve tarihsel sürecin gereklilikler bir biçimde yapılmaya çalışılmıştır. Böylesi bir sürecin değerlendirilmesi, birey eksenli değil- ki bireyin belirleyiciliğindeki hatalar göz ardı edilmeden- siyaseten olmalıdır. Bireyler hataları ve aktiviteleriyle belirli dönemlerde etkili rol oynamış olabilirler. Bu her yapı için kaçınılmazdır. Ancak bir hareketin ve bir tarihsel sürecin değerlendirilmesi hiçbir zaman birey eksenine oturtularak yapılamaz.
Bir siyasal tarihsel süreci birlikte paylaşan, şu an birlikte olunmasa bile, ortak bir tarihsel hikâyenin asli unsurları olarak bu tarihsel süreci birlikte değerlendirmek zorundayız.
İşbirlikçi, provokatörler fırsat vermeden kendimize ve tarihimize karşı sorumlulukla bu görevimizi yerine getirmeliyiz.
Özellikle bu döküntü insana, yazılarını yayınlayarak yaşam şansı veren, yalan ve yanlışlarına, çamur atmalarına, iftiralarını seslendirme fırsatı veren arkadaşlara sesleniyorum. Bu işbirlikçi- itirafçı provokatöre fırsat vermeyin. Unutmayın ki, rüzgâr bir gün tersten eser ve sizlerde bu provokatörden payınıza düşeni alırsınız…
http://www.tarihselhainler.blogspot.com/
7 Oca 2010
60. dosya : ENGİN ERKİNER DENEN BUNAK ADAMIN HİKÂYESİ
zaman: 1/07/2010 08:05:00 ÖÖ