İtirafçı Engin Erkiner ve İbrahim Yalçın (Ayı Cemal)
Derin işlerde buluştu.
“(28 Ağustos 86) ben o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler.
Başarılar vs diyerek 150 bin TL da paralarını alarak vedalaştık” ( İbrahim yalçın, 12 sayfalık el yazısı ifadesi, s: 9. Örgüt Arşivi şahıs dosyaları bölümü)
Şerif Yılmaz
Beklenen buluşma gerçekleşti. Yoruma gerek bırakmayacak buluşma İtrafçı Engin Erkiner ile İbrahim Yalçın arasında gerçekleşti.
İtirafçı Engin adam için yeterince yazı yazıldı. Çok söze gerek yok. Belge, el yazılı kanıtlı vesikalarla bu tartışma geride kaldı. Polis ifadesi dahil, bundan öncekilerle 55 Dosya oluştu.
İtirafçı Engin için her defasında derini devlet, özel harp dairesi kuklası olduğu söylendi. Abartılı olduğu sanıldı. Yaptığı ihbarlar, tüm itirafçıların Doğu Perinçek medresesi gereği milliyetçiliğe, ihbarcılığa ve özel harp dairesi kuklalığına kadar uzanacağı belirtildi. Kanıtsız tek bir iddia yapılmadı. Belgesiz hiç bir şey dile getirilmedi.
İtirafçı Engin Erkiner, Polisteki ifadesini örtmek için gösterdiği çırpınışlar onu böylesine derin işlere hızla yuvarladı. Bununla kalmadı. İbrahim Yalçınla da yolları kesişti. İbrahim yalçın’ı bilenler bu ikilinin nasıl bir araya gelebileceğini tekrar düşünmeleri gerekecek. Bu zavallı adamları bir araya getiren, bir birine yaslanarak yürümelerine neden olan nedir. Bunu anlamak için Mihrac Ural’dan dolayı düştükleri sendrom üzerinde durmayacağız. Zira bu ikiliyi bir araya getirecek görevler bu kapsamın çok ötelerindedir.
Ayı Cemal kim ve itirafçı Enginle işi nedir?
Gerçekte bu konuları ve tartışmaları çoktan aştık nokta koyduk. Bizim sorunumuz kuklalar değil sahipleri; gerici devlettir, deriniyle özel harp dairesiyle bu ülkenin özgürlük ve demokrasi mücadelesine karşı amansız bir savaş yürüten gerici devlettir. Kuklalara zaman ayırmayacağız. Ancak bu buluşma söylediğimiz her sözün doğruluğuna mutlak bir işarettir. İbrahim Yalçın, şahsi çıkarı için söylemeyeceği yalan, yapmayacağı ihbar, işlemeyeceği cürüm, girişmeyeceği kirli iş olamaz. İtirafçı Engin’in bu adama sığınması bilenlere çok şey anlatır. Bilmeyenler ise, Ayı Cemal’in (İbrahim Yalçın) el yazılı ifadelerini okumaları yeter…
Bunun için el yazılı ifadesinden iki örnek vermekle yetineceğiz.
Tekrar edelim, belge ve kesin kanıt, el yazısı olmadan hiç konuşmadık konuşmayacağız. Bir iddia için bu kesinlik yoksa herkes eline kalemi alır işkembe-i kübradan atar tutar kinlerini kusabilir. Ama gerçekleri örtemez.
Okuyucu kendisi bizim yazdıklarımızı da bir kenara koysun, sadece verdiğimiz belgeleri okusun, gerçeği anlamakta zorlanmayacaktır.
1. İBRAHİM YALÇIN’IN DERİN ÖNERİLERİ
Bu şahıs, İstanbul’dan merkez komitesine el yazısıyla yazdığı bir mektupta yaptığı önermeler, kişiliğini algılamak ve daha sonra yine el yazısıyla verdiği ifadesindeki yönelimlerini anlamak için önemlidir.
“ İSTANBUL İLİ MADDİ GÜÇ OLABİLMENİN ÖN KOŞULULARI HAKKINDA…”
Başlığını taşıyan mektubun 7- bendinde şunları söylüyor: “Güçlü olan haklıdır”. Kapitalist ideolojinin beyinlere enjekte ettiği budur. Fiziksel ya da maddi. Güçlü olabilmek bunun için pratik faaliyetlerde bulunmak… Mümkün olan tüm olanaklardan faydalanmak…
İstanbul gibi bir bölgede piyasaya bol miktarda sahte döviz-Türk parası sürmenin olanakları mevcuttur. Ülkenin tanınmış babalarından Kürt İdris ve Fevzi adlı yeraltı dünyasının şöhretleri ile ilişkimiz var. Bu konuda bize yardımcı olabilirler.
Bunun dışında aynı dalda tanıdık başkaları da var. Böylece 500-1000’lik TL ile 100’lük Dolarların piyasaya rahatlıkla sürülebileceği kanısındayım… İbrahim yalçın (Mehmet Ali)”
Yorum yapmayacağız. İbrahim Yalçın (Ayı Cemal) işte budur. İtirafçı Enginle buluşmasının ip uçları da buradadır.
Örgütümüzü bu tür kirli işlere bulaştırmak isteyenlerin kim olduğunu anlamak için bu kadarı yeterlidir. Örgütümüz ise sorumlularınca yükümlendikleri görev gereğince de bu ahlak dışı öneriler reddedilmiştir. Örgüte farklı zamanlarda yapılan bu tür önermeler her zaman terslenmiş ve yapanlara kuşkuyla bakılarak bir devrimci örgütün alması gereken önlemler alınmıştır.
Ayı Cemal’i (İbrahim yalçın) daha iyi tanımak için 1. Kongre öncesi yakalanmasının serüveninde nelerin olduğunu kendi el yazısı ifadesinden izlemek de oldukça fikir verecektir. Bu adamı tanıyıp da zararını görmeyen, tokatlanmayın, kirli bir işle iştigal ettiğini duymayan yok gibidir. Bu çakala cevap vermemiz düşünülmeyecek bir şey.
30 yılda halkının çıkarları için üç satırlık yazı bile yazmamış, ama karalama için, kin için çıkar birliğine girdikleri anlaşılan İtirafçı Engine destek yazıları yazıyor. Yazdıkları da tam bir seviye… Tek satırı bile yalansız olmayan bu yazılar muhatabımız olmayacaktır.
Bu rantiyeci ve ortağının benim için bir anlamları yoktur. Bizi ilgilendiren gerici devlettir bu yüzden, eşeği varken semerine ilişmeyi anlamlı bulmuyorum.
MİT’le yaptığı dansa girmeden önce Bu ikilinin ortaklığını yansıtan bir olayı okura hatırlatmak isterim.
İbrahim Yıldırım adlı Antepli bir vatandaşa TKEP saflarında birlikte olmanın fırsatıyla yine itirafçı Engin adamla birlikte ördükleri sahtekarlık çorapları bu ilişkinin neleri taşıyabileceğine de önemli bir işaret gibi duruyor.
İbrahim Yıldırım adlı Antepli devrimci adına kurdurulan Texmondial şirketiyle piyasaları “tokatlamak”, 300 000 marklık anlaşma yerine, Engin’in eliyle, İbrahim zavallısının cebine sokuşturulan birkaç bin markla geçiştirilen, Şirket çekleriyle, Fransa’nın Renes kentine “Ayı Cemal”le (İbrahim Yalçın) inşaat malzemeleri tokatlamak, bilgisayarlar, kıymetli ev eşyaları ve Avrupa sefa turları düzenleyip eğlenmek. Bunlar bu çetenin en “ahlaki” işleridir. Ama Ayı Cemal bununla kalmayacak kadar tilkidir. Ne yaptığını bilmiyoruz ilgilenmiyoruz da.
Bizler üzerimize düşen önlemleri alıp örgütümüzü ve yoldaşlarımızı bu zavallının şerrinden korumamız gereken bir kesitte korumuştuk.
İlginç olan ne ortak bir örgütte olmamalarına karşın, ortak hiçbir siyasi sorumluluk alanında olmamalarına karşın İbrahim Yalçın İle İtirafçı Engin Erkiner arasında hangi derin bağlar onları bir kez daha bir araya getirdi. Ne bir siyasal tartışma ne bir demokrasi eylemi nede başka bir şey, onları bir araya getiren örgütümüzün yeniden devrimci mücadele içinde yükselmeye yönelmesidir. Özellikle son olarak yapılan Şehitler haftası etkinlikleri bunlar için sarsıcı olmuştur: Ve bir yerden bir işaret almış gibi müphem bir iş ortaklığıyla bir araya gelmiştir.
2. İBRAHİM YALÇIN’IN DERİN DANSLARI
Bir iddiada bulunmadan önce, okurun bilmesi gereken şudur.
20 Ekim 1986 tarihinde Mit tarafından yakalandı. 1. kongre arifesinde MİT’le anlaşmalı olarak kongreye gönderildi. 1. kongremize yönelik MİT girişimleri bununla kalmamıştı. Kuşçu ve Cengiz denilen iki kişi daha gönderilmişti. Bu üç kişide, itiraflarında tüm detaylarıyla bu bilgileri yazılı olarak verdiler. İbrahim yalçın el yazılı ifadesinde MİT’ten para aldığını, karısına göz ameliyat için Adana’da hastanede olanak sağlandığını yazılı olarak beyan etti. 1 kongreye katılmak üzere de sınıra kadar MİT eşliğinde geldiğini itiraf etti.
Bağlantı elamanlarını verdi. El yazısında görüleceği gibi MİT’e yaptığı oyunun örgüte karşıda yapılmış olabileceği düşünülerek bu kuklaya karşı gerekli önlemler alındı. Kaygılanmaması için, örgüt kendi önlemleri çerçevesinde davranılması gereken tarzda davranışlarını sürdürdü. Bu şahıs Avrupa’ya gidene kadar da bu önlemler sürdü.
İbrahim yalçın çıkarı için satmayacağı hiçbir değer yoktur. Ekte yorumsuz verdiğimiz el yazısı ifadesinin genel mantığı gereği, MİT’le girdiği ilişki oyunu’nun, aynıyla örgüte karşı da yapılmış olması önünde hiçbir engel yoktur.
Bu ilişkisinin sürmekte olabileceğini belirtmekte yarar vardır. Elimizde bu gün için kanıt yoktur. Tek kanıt kendi el yazısıyla ortaya koyduğu ifadesinin mantığıdır. Bu el yazının mantık dokusunu ve nelere kadar uzanabileceğini biz değil okuyucunun yorumlamasına bırakacağız.
İbrahim Yalçın’ın 12 sayfalık el yazısı ifadesi, sayfa 9’dan bir bölüm.
(örgüt Arşivi Şahıs dosyaları)
Tekrar ederek söyleyelim. İtirafçı Engin ile İbrahim yalçının buluşması tesadüfü değildir. Yükselen devrimci çalışmaların arifesine denk gelen bu buluşma bu türlerin kimlerle nasıl ve hangi amaçlarla derin işlerle iştigal edeceklerine bağlı olarak şekillenecekti.
İlgili olanlara, konulara yıkından takip edenlere bu ikilinin arasında temiz bir ilişkinin olamayacağını hatırlatmakla yetineceğiz.
Bu ikili ne bir örgüt adına çalışmak için, ne kitle örgütlenmesi için, ne demokrasi mücadelesinde bir çabanın hazırlığı için bir araya gelmedi.
Mihrac Ural’a karşı histerik hale gelen takıntının sürüklenişiyle bu ikili bir araya geldi. Her ikisi de TKEP saflarına iltica etmiştir ve şu an örgütlü siyasettin dışındadır. Sorumluları yoktur, dayandıkları bir örgütsel yapı da bulunmamaktadır. Bunun verdiği sorumsuzlukla da derin işler peşindedir. Ne yaparlarsa yapsınlar, Mihrac Ural ve yoldaşlarını daha azimli ve daha etkin çalışmaktan alıkoyamayacaklardır. Kitlelerle artan buluşmalarını engelleyemeyecektir. Seslerini her alana duyurmanın önünde kimse duramayacaktır. Mihrac Ural önderliğinden hepimiz örgütümüzün ilkelerinin arkasında özgürlük ve demokrasi mücadelesini yükseltmeye inatla devam edeceğiz.
Halkının çıkarlarını düşünenler sağa sola çamur atmak yerine örgütlü olmaya, mücadele etmeye çaba sarf ederler. Temcit pilavı gibi aynı kirli nakaratı tekrar etmekle alacakları sonuç, sadece hüsran olacaktır.
Yazdıklarına bakın, şahıs karalamaları için açtıkları sitede bilgi değil düşmanlık, kin, yalan, mesnetsiz iddialar ve kendi kendisiyle çelişen söylemler vardır. Aynı şeyin tekrarı vardır. Devrimci hareketi “rezil”liklerle, gizli servis bağlantılarıyla suçlama vardır. Ama halkın çıkarı, emekçilerin talepleri yoktur. Örgütlenme yoktur. Etkinlik yoktur. Siyasal yönelim yoktur.
Olamaz da; bunların işi budur kirli derin devlet işidir. Mihrac Ural bu tartışmalara kendi açısından nokta koymuştur. Aşmış halkının çıkarı için çalışmaktadır. Onla ise kin siyasetiyle iştigal etmektedir. Bu ikiliyi bir araya getiren etmenlerden biride bu kindir.
Elimizdeki veriler bu ikilinin bir araya kolay kolay gelmeyeceğine işaret ediyor. Bir araya gelmeleri ise çok anlamlı. Yükselen devrimci değerlere karşı çamur atmalarından da anlaşıldığı gibi, bu buluşmanın anlam ve “derin”liğini olmalı. Bunu da okuyucuya bırakıyoruz.
Bizim kanaatimiz sorulursa, İbrahim Yalçın 20 Ekim 1986 da başladığı oyuna devam ediyor. Bağlantılarını koparmadı, “kaz” gelecek yerleri iyi bilir.
Bu açıdan çakalların uluması, sallama iddialarla tekrarın bıktırıcı tekrarlarını yapmalarının bir kıymeti itibarı olmayacaktır. Ama tarih arşivimiz bu insanları kaydetmeye devam edecektir…
***************************************
Mail gönderimi için yazılan ön söz:
Cherif Yilmaz Kime: alper, atak, bana, calisir, cevat, Dursun, m_biter, mehmet, nazmi, oner.odemis, Salim, sevra, sm, swaqe, ŞENOL
ayrıntıları görüntüle 02:23 (10 saat önce) Yanıtla
Tekrar ederek söyleyelim. İtirafçı Engin ile İbrahim yalçının buluşması tesadüfü değildir. Yükselen devrimci çalışmaların arifesine denk gelen bu buluşma bu türlerin kimlerle nasıl ve hangi amaçlarla derin işlerle iştigal edeceklerine bağlı olarak şekillenecekti.
İlgili olanlara, konulara yıkından takip edenlere bu ikilinin arasında temiz bir ilişkinin olamayacağını hatırlatmakla yetineceğiz.
Bu ikili ne bir örgüt adına çalışmak için, ne kitle örgütlenmesi için, ne demokrasi mücadelesinde bir çabanın hazırlığı için bir araya gelmedi.
Mihrac Ural’a karşı histerik hale gelen takıntının sürüklenişiyle bu ikili bir araya geldi. Her ikisi de TKEP saflarına iltica etmiştir ve şu an örgütlü siyasettin dışındadır. Sorumluları yoktur, dayandıkları bir örgütsel yapı da bulunmamaktadır. Bunun verdiği sorumsuzlukla da derin işler peşindedir. Ne yaparlarsa yapsınlar, Mihrac Ural ve yoldaşlarını daha azimli ve daha etkin çalışmaktan alıkoyamayacaklardır. Kitlelerle artan buluşmalarını engelleyemeyecektir. Seslerini her alana duyurmanın önünde kimse duramayacaktır. Mihrac Ural önderliğinden hepimiz örgütümüzün ilkelerinin arkasında özgürlük ve demokrasi mücadelesini yükseltmeye inatla devam edeceğiz.
Halkının çıkarlarını düşünenler sağa sola çamur atmak yerine örgütlü olmaya, mücadele etmeye çaba sarf ederler. Temcit pilavı gibi aynı kirli nakaratı tekrar etmekle alacakları sonuç, sadece hüsran olacaktır.
Yazdıklarına bakın, şahıs karalamaları için açtıkları sitede bilgi değil düşmanlık, kin, yalan, mesnetsiz iddialar ve kendi kendisiyle çelişen söylemler vardır. Aynı şeyin tekrarı vardır. Devrimci hareketi “rezil”liklerle, gizli servis bağlantılarıyla suçlama vardır. Ama halkın çıkarı, emekçilerin talepleri yoktur. Örgütlenme yoktur. Etkinlik yoktur. Siyasal yönelim yoktur.
Olamaz da; bunların işi budur kirli derin devlet işidir. Mihrac Ural bu tartışmalara kendi açısından nokta koymuştur. Aşmış halkının çıkarı için çalışmaktadır. Onla ise kin siyasetiyle iştigal etmektedir. Bu ikiliyi bir araya getiren etmenlerden biride bu kindir.
Elimizdeki veriler bu ikilinin bir araya kolay kolay gelmeyeceğine işaret ediyor. Bir araya gelmeleri ise çok anlamlı. Yükselen devrimci değerlere karşı çamur atmalarından da anlaşıldığı gibi, bu buluşmanın anlam ve “derin”liğini olmalı. Bunu da okuyucuya bırakıyoruz.
Bizim kanaatimiz sorulursa, İbrahim Yalçın 20 Ekim 1986 da başladığı oyuna devam ediyor. Bağlantılarını koparmadı, “kaz” gelecek yerleri iyi bilir.
Bu açıdan çakalların uluması, sallama iddialarla tekrarın bıktırıcı tekrarlarını yapmalarının bir kıymeti itibarı olmayacaktır. Ama tarih arşivimiz bu insanları kaydetmeye devam edecektir…
***************************************
Mail gönderimi için yazılan ön söz:
Cherif Yilmaz Kime: alper, atak, bana, calisir, cevat, Dursun, m_biter, mehmet, nazmi, oner.odemis, Salim, sevra, sm, swaqe, ŞENOL
ayrıntıları görüntüle 02:23 (10 saat önce) Yanıtla
Bu ikili kolay kolay bir araya gelmez. İtirafçı Engin ile derin
işlerin adamı İbrahim Yalçın (ayı cemal) bir araya kirlilik için,
özel harp dairesi kuklalığı için, yalan ve şüpheden başka bir şey
için bir araya gelmezler. Bunlar kardeşi kardeşe kırdırmak için,
yükselen devrimci değerlere çamur atmak için, bir yerlerden işaretle
bir araya gelebilirler. Ama sonuçsuz. Birbirini hiç sevmeyen bu
tiplerin bir araya gelişlerini dünüyle bu günüyle anlamak için el
yazılı belgelere bakmak yeter. Arife marufu tanıtmak gereksiz.
Dosyaya bakın, el yazılarını okuyun gerisini zaten siz çözeceksiniz.
Hanna yoldaşın şehit olduğu kazada arabayı ben sürüyordum. O araba
yeniydi Renualt 19. Taş gibi arabaydı. 300 km yol kat ettim. viraj
yokuş kasis demeden. Varacağımız yere çok yakın bir noktada ( bistan
el başa) keskin bir virajda üzerimize gelen bir yolcu otobüsünden
kurtulamadık. O arabada ilk ölmesi gereken bendim. parçalandım
diğerleri gibi, en tehlikesiz yerde Hanna yoldaşım komutanım
oturuyordu askeri elbisesi ve görevi başında olarak. Malzeme doluydu
arabamız, görevle geliyorduk sevinçle yoldaşlara malzeme getiriyorduk.
bu duyguyu bilmeyen alçaklara bunu nasıl anlatırım ki. Bu soysuz
köpeklere bunu nasıl anlatabilirsiniz ki. Derin devlet işi bunların
ki, başka yerde aramamak gerek bu kirli birliği.
On yıllar sonra yoldaşların anısına düzenlenecek etkinliği kirletmek
kimin aklına gelir, kim bunu ister bir düşünün. İki devrimci örgüt
vuruşunca her ikisinden ölün de şehit değil mi, biri şehit biri
cehennemlik mi? Türkiye solunda bunun örneği çoktur. ya bölge
gericiliğine karış, ABD, İsrail ve Arap gericiliğinin birleşik bir
cephe olarak bölgenin her alanında savaşları kışkırttığı bir
çatışmada şehit olunmazda ne olunur. İki düşman ordu ya da ülke
savaşsa bile her ikisinden ölenler şehittir, her iki ülkede
birbirinin şehidine saygı duyar. II. Dünya savaşı şehitleri için
Fransa Almanya ortak tören düzenler ki, bu savaş bu ülkeler arasında
geçti tarih boyunca. Bu soysuz köpekler bu duyguyu bilmezler bu
yüksekliğe erişemezler. kirletmek için kin güdüleriyle iş yaparlar.
Siz bir düşünün bakalım, bu ikiliyi birbirine bağlayan bağ nedir?
Örgütlü değiller, sorumluları yok, ortak bir siyasal yönleri kalmamış
bir sendromun basıncı altında temcit pilavı gibi şüphe üfleme
tekrarlarıyla kime hizmet sunarlar, sadece bunu düşünün ondan sonra
yazdığım yazıyı ve el yazılı belgeyi inceleyin. kendi kendinize
karar vereceksiniz. Selamlarımla.
4 Aralık 2008 . Şerif Yılmaz