7 Oca 2010

56.dosya : Eski, yeni tüm yoldaşlarıma ve ilgili olanlara


Levent Sami sultan
Lübnan bölgesi ve kamplar sorumlusu
THKP-C(Acilciler) MK yedek üyesi
30. 05. 2009


Devrimci harekete katıldığım günden bu güne ülkemde demokrasi mücadelesi için her şeyimi ortaya koyarak bu güne aynı kararlılık, örgütlülük ve bağlılıkla devam ediyorum.

Örgütümüzün gösterdiği yükselişle birlikte, üzerimize salınmak istenen kuklaların çabaları önemsiz olsa da, beni tanıyan yoldaşlarla bu konudaki düşüncelerimi paylaşmak isterim

Bir süreden beri, mücadele alanının dışından "devrimcilik" yapma adına Engin Erkiner ve onunla hangi ortak noktalarda bir araya geldiklerini bilmediğimiz ama geçmişlerinde çirkin işlerle ilgili oldukları bilinen kişiler, şanlı geçmişi olan örgütümüze ve liderliğine milliyetçi-devletçi ağızlarla saldırılarını sürdürmeye devam ettiklerini görüyoruz.

"Demokratlık", "devrimcilik" esintileri içinden, bir dönem birlikte yol arkadaşlığı ettikleri örgütümüz Acilciler'e, genel sekreteri Mihraç Ural yoldaşa karşı yaptıkları iftira ve karalamalar sinsi ve kara bir amaç taşımaktadır.

Çifte standartlı ve her sözlerinde yalanı merkez edinin açıklamaları, Acilci hareketinin ülkede son zamanlarda göstermekte olduğu mücadele ivmesindeki yükselişe karşı sıkıntılarının dışı vurumu olarak gündeme gelmektedir. Milliyetçi bir tepki olarak izlemekte olduğumuz bu yalanların tek amacı şüphe ve kuşku yaygınlaştırmaktır. Bir yalanı kırk kez söylemekle, ne kadar olursa olsun, elde edilecek etkinin peşindedirler. Nazi yöntemidir bu, yalanı çok büyük söyleyeceksin çok tekrar edeceksin inanmasalar da kuşkuya düşecekler yöntemi budur.

Oysa geçmişteki her olayın, her çabanın merkezinde ve en önünde sorumlu olarak yer alan bizler buradayız. Mücadelemize de devam etmekteyiz örgütlü, sorumlu insanlarız da.

Bir tarafta örgütsüz ve hiç kimseye hesap vermeden istediği yalanı söyleme durumunda olanlar ile her sözü kendisini olduğu kadar çevresini, örgütünü, hedef kitlesiyle ilişkisini etkileyecek insanlar karşı karşıyadır.

Bunu düşünmek bile bu kiril insanların ne amaçla bu işleri yaptığını anlamak için önemli bir başlangıçtır. Bunlar bir örgüt içinde olsalardı, bir hedef kitleleri olsaydı, bu sorumlulukların gözleri altında böylesine yalanları ortaya atma durumunda olamazlardı. Çevreleri onları dizginler yalanın çevreleri üzerinde yaratacağı tahribat nedeniyle dizginlenirlerdi.

Ancak bu kirli insanlar örgütsüz, sorumlu olabilecekleri bir çevreleri de yok. Bunun için sorumsuzca konuşmalarının önünde de engelleri yoktur. Ne geçmişte ne de bu gün siyasal bir örgütlülük kaygısı taşımamış olmaları ise böylesi saçmalıklarla kimi insanları rahatsız etmeleri gündeme gelebiliyor.

Eski yoldaşların da dikkatini çekeceğim önemli bir nokta şudur. Tartışılan dönem ve konulara dikkat edin. Kamplardan ve savaş ortamından kim Avrupalara kaçmak istediyse, o savaşı ve savaştığını, kamp yaşamını ve maharetlerini kitap olarak anlatıyor. Bu ilginç değil mi?

Kim örgütten on yıllardır ayrı olup başka örgüte sığınmış ve dönüp ilgisiz olduğu örgütün tarihini, olaylarını, tek tek insanları anlatır. Bu işte bir gariplik yok mu?

Adam ne gazeteci ne de örgüt tarihiyle ilgili akademik bir araştırma işiyle meşgul, on yıllardır örgütle ilgisiz, birçok örgüt değiştirmiş ama Acilciler örgütü tarihi üzerine hiç tanık olmadığı, kulaktan dolma bilgi ve kendi şahsi sorunlarının tepkileriyle yazıyor. Bu tür yazıları önemseyen olur mu?

Bunlara çok dikkat etmek gerek. Bu iş bana sağlıklı gelmiyor? Başka şeyler var bu çabaların altında. Şimdilik buna, şahsi kin nedeniyle yapılıyor demekle yetineceğim.

Bu insanları bizler ne olayların içinde ne de savaş ortamında hiç görmedik ve bilmiyoruz. Bilgi kaynakları nedir onlar konuşsun. Adına kurgu yaparak mektup yazdıkları insanlar ortaya çıktı ve tam tersi şeyler söyledi. Sü.. Uç.. (Cihat Aşkar) olayı ortaya çıktı. Cihat şehitler haftasına katıldı şehitlerimizin önünde saygıyla eğildi ve bu kurguları yapanlara öyle sözler yöneltti ki, bunları buraya aktarmak yazı adabına hiç yakışık olmayacaktır; Engin’in telaşla onu telefonla araması ve “mektubun yazarının adı bende saklı kastedilen Cihat değil” diyerek yayınladığı sahte mektubun örtülmesine çalışması inanılmaz bir çirkinlikteydi. Polis ifadesini örtemeye çalışırken düştüğü haller gibi, şaşkın ve çaresiz.

Yazmak kolay. suçlamak şüphe ve kaygı yaratmakta. Ama her iddiayı tanık, belge ve kanıtla ispat etmeksizin kafa bulandırmak nereye kadar ve kimin işine yarayacaktır. Devrimci harekete ne türden bir yararı olabilir.

Devrimciliği “rezillik “ilan ediliyorlar. Hiçbir devrimci hareketin ilkesiyle uzak yakın ilgisi olmayan, birey hatası dışında bir anlamı olmayan olayları Devrimci hareketin rezillikleri diye çarşaf çarşaf yayınlayanlar. Bunlar bu çabalarıyla ne yapmak istiyorlar. Doğu Perinçek’çi çaba dışında hangi işlevi yerine getirmiş oluyorlar diye sorsak yanılmış olur muyuz?

Şimdi de oturmuş örgütümüzü karalıyorlar. Üstelik içinde yer almadıkları kesitlerle, olaylarla ilgili olarak.

Bunları ciddiye alıp okuyacak magazin severlere diyecek bir şeyim olmaz ama bu yol devrimcilere ait bir yol değildir. Başka şeyler var, elimde kanıt yok ama bu yol devrimci bir yol değildir demekle yetineceğim.

Okur bu yazışmaları dikkatli ve sorumlu olarak takip ederse zorlanmadan bu adamların yapmak istedikleri karanlık işleri çözebilecektir.

Bu kirli insanlar şehitlere bile dil uzattılar. Olayların bire bir tanığı olan, uzun yıllar kamplarda sorumlu biri olarak tanık olduğum, bildiğim, yaşadığım her olayı gerçeğiyle ilgisi olmadan, yalan kurgularla anlatmaları, hiçbir zaman bir iç tartışma olamaz. Bu işin altında başka eller olduğunu belgesiz iddia etmek zor olsa da işaretler bunu gösteriyor.

Son sözümde şudur,

1 Kongreye MİT’ten para ve talimat alarak gelen birine yaslanmak zorunda kalan bir itirafçı Engin’in artık amacının açık olduğunu düşünüyorum. Polis ifadesinin üzerinde oluşturduğu ağır basıncı kaldıramadı. Bir öz eleştiriyle yapması gerekeni yanlışa devam ederek sürdürdü. Böyle başlayan süreç ihbarcılığa, milliyetçi reflekslerle yazmaya, kinle derinleşmeye ve sonunda İbrahim yalçın adlı biriyle ortak olamaya ulaştı.

İbrahim Yalçını bilmeyen yoktur. Malum ya becerikli adam, MİT’e oyun oynamış, üstelik MİT’in parasını alıp onları aldatmış mış, Karısana göz ameliyatını da MİT’e yaptırmış onları atlatmış mış. Kongreyi MİT isteğiyle ve MİT’ten aldığı para ve vaatlerle izlemeyi kabullenmiş birinin ne olabileceğini, ikili oynayıp oynamayacağının, oyunlarına para elde etmek için devam edip etmediğinin garantisi olmayacağını anlamak için çokbilmiş olmaya gerek yok. Biz de onu dinledik el yazısıyla ifadesini aldık. Ama hiç inanmadık bir kez devrimci ahlakını satarak MİT’ten para alıp! Kongreyi takibe gelen birinin oynadığı oyunun iki ağızlı bir testere olduğunu biliyorduk. Zaten sabıkalı biri.

Örgütümüz yapılması gereken en önemli şeyi önlem aldı, sessizce, kuşattı, güven verdi ama asla inanmadı. Ayı Cemal, bir insanın tanıyabileceği en yalancı kişidir. İnanılmaz ölçüde yalan söyler. Tek amaç, kişi yalanlarına inanmasa da, kafasının bunalması yeterlidir. Ama onu bilenler, ağzıyla kuş tutsa ona inanmazlar…

Örgütümüz bunlara önlem alarak yürüdü. Bunlara fiziki zarar vermedi, böyle gerekiyordu. 1. kongrenin güvenliği ve çalışmalarımızın devamı için bu çirkin oyunlara karşı alınması gereken tutumlar yeterince alınmıştı.

Savaş halinde olduğunuz düşmanla duygularla mücadele edemezsiniz. Süreci kontrol edebildiğiniz oranda sinirlerinize hakim olacak ve siyaseti yürüteceksiniz. Her şüpheliye fiziki zarar vermek, kendini aklamak için yazdığı ifadelere inanmak kadar toycadır. İbrahim yalçın olayının çapı da buydu. Bu adamı her kes tüm yönleriyle tanıdığı için bu kadarı ona yeter.

Adil Okay olayı ise çok farklı. Bu adam sadece uzaktan uzağa kendini belli etmeden sinsice iş yapar. Ortalıkta kafa bulandıracak söylemlerle dolaşır. Benim çevremde, köyümde de aynı şeyleri yaptığını biliyorum. Yakın çevremin aktarımları bu sinsi adamın ahlaksızca imalarla neler yaptığını aktarıp duruyor.

Son zamanlarda elinde muhtaç adamları dolaştırıp Mersin’de sağda solda sinsice dedikodularla ortaya çıkmakta. Bu kişiyi ayıp olmasın diye dinleyenler bizi aramakta ve ağza alınmayacak sözlerle bu çirkin utanmaz adamı tanımlamaktadırlar.

Bu utanmaz adam, kamplardan ve savaştan kaçarak Avrupa’ya sığınmasına, el yazılı mektuplarında dile getirdiklerinden örgüt tarafından tutuklandığındaki çirkin yalvarışlarına kadar üzerinde şimdilik durulmayacaktır. Kendini düzeltecek, o bunu yapmak zorunda ona hiç inanmayacağız ama çirkinliğini içinde tutarak yaşayacak. Tersi davranışlara halkımız sessiz kalmayacaktır.

Edebiyatıyla uğraşsın ama babası gibi olsun yalan yazmasın, Cihat adına kurguladığı mektupları Engine göndermesin, Cihat’ın telefon numarasını vererek suç ortağı olmasın. Bir daha memlekete özgürce gelecekse, bu işlerden elini eteğini çeksin demekle yetineceğim. Kitle kaygısı olmayanlara kitleler uyarır. Kitleler, kendileri için kaygılı olanları çok iyi savunur.

Engin Erkiner’i insan olarak hiç tanımam. Siyasi mücadelemizde bu kişinin uzak yşakın hiçbir yeri olmamıştır. Konusu bile önemsizce geçmiştir. Kaçak bir, TKEP’sine sığınmış bir adam. On yıllar sonra aklına geleni söylemesinin ne değeri olur ki. Tüm çabaları altından kalkamadıkları geçmişleridir. Nebil yoldaşın bu kişi için söylediklerini buraya aktarmakla yetineceğim.

Nebil yoldaş Filistin’e gitmeden önce yanımdaydı. Mihrac yoldaşı Konya cezaevi ziyaretinden sonra Filistin’e gitmek üzere gelmişti. 15 gün onu gözüm gibi sakladım. Filistin’e gidişle ilgili uzunca konuştuk, “Sağmalcılardan kaçırdığımız Filistinlilerle buluşacağım ve artık orada da eğitim için bir imkân yaratmaya çalışacağız” dedi. Tacettin Sarı ve bir sempatizan Nebil yoldaşı alarak, emin bir şekilde Filistin’e doğru yolcu ettiler.

Yurtdışına çıkıştan bu güne Mihrac yoldaşla her anım birlikte geçti. Hayatımızı halkımızın çıkarları için mücadele etmekten başka bir amacımız ve çabamız olmadı. Binlerce insan tanıdık, Öcalan’dan tutun Murat Karyalçına, Cemil Bayık’a, SVP liderinden, TKP-B liderlerinde evlerimizde yatıp kalktılar. Devrimci insanlara örgütümüz tüm imkanlarıyla yardım etti. Sınırları sırtımızda taşıyarak geçirdik onlarcasını. Emek verdik Hepsini onurlu bir örgütün insanları olarak yaptık. Bu rezil ikilinin bu emeklerde hiçbir katkısı yokken bu gün gösterdikleri çirkinlik ne olduklarını anlatmaya yeter de artar. Bunların çirkin yüzleri çok açıktır.

Yeterince deşifresiniz beyler. Gidin örgütlü olun sorumlularınız olsun ya da sorumlu olun. Hedef kitleniz olsun ve o çevrenin sorumluluğu altında bulunun. Sorumsuz olunca tepkiyle yaptıklarınızı başka türlü dizginleyemezsiniz.

Yaptığınız boşuna bir uğraş. Bu halk, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde örgütümüze ve liderliğine büyük bir saygı ve umut beslemektedir. Bunun anlamını bilemezsiniz. Çünkü hedef kitleniz yok. Gösterdiğiniz milliyetçi refleksler, Arap düşmanlığı, Hatay davası inkarcılığı bizi daha çok hedef kitlemizle buluşturuyor. Her düşmanca sözünüz hedef kitlemizin göğsümüze taktığı bir madalya oluyor. Daha çok çırpının...

Kalpazanlığı bırakın, yalanla hiçbir şey yürümez. Sizde uydura uydura gittiğinizi biliyorsunuz bu çabalarla koparacağınız fırtına sadece size zarar verecektir.

Bu örgütün onlarca şehidini, halkıyla kaynaşmış olarak örgütün değerli kadrolarının liderliğiyle eşgüdümlü çalışma yükseliyor. Şehitler haftasındaki çabaya bir göz atın utanmayacak mısınız yaptıklarınızdan. Kim halkına gidiyor kim buna köstek olmaya çalışıyor. Bunu görmüyor musunuz.

Yalanlarla attığınız çamur hangi birimizi etkiler sanıyorsunuz. Kime ne türden mesaj verir sanıyorsunuz. İşlevsiz, oturduğunuz dar dünyalarınızdan kalpazanlık yapmayın. Çünkü var olan ve yıkmak istediğiniz şey, binlerce insan ve şehidin ürünüdür. Başta, Mihrac yoldaşın yaptığının yüzde birini bile yapamazsınız. Çünkü amacınız kitleler değil, hak kazanımı değil. Hep tepki hep olumsuzlama, hep şüphe. Çünkü hiç sorumlu olmadınız elinizi taşın altına koymadınız hep kaçak güreştiğin örgütten örgüte kaçıp durdunuz.

Her halükarda size bir misyon yüklenmiş ya da siz bu gerici misyonu gönüllü olarak yükümlenmişseniz, sanmayın ki işleviniz hep öyle kalır. Sizi istihdam edenler sizinle kalmayacaktır…

Gerici ve yıkıcı duruşunuzla, örgütleme sahasında hiç bir şey yapamamış, var olana yamanmış halinizle sahtekarlıklarınıza, yalanlarınıza devam edemezsiniz. Ulaşamadığınız değerleri mundar görmekle hiçbir sonuç alamayacaksınız.

Bu karanlık insanlara eklenen, örgütümüzle uzak yakın bir ilişkisi olmayan, kafa karıştırmak için, gençlerimizle yazışarak tipik bir muhbir işlevlerine giren utanmaz bir ahlaksız, bir paranoyak sağa sola yazdığı ve kızına bile yazdırdığı mektuplarla çabalarımıza darbe vurmak ister. Türkiye milliyetçi solunun ahlaksızları bunlardır. Solu çapsız yapan halk düşmanı bunlardır. Bunları çok iyi tanıyoruz. Kurdukları gruplarında insanı bir ahlak siyasi bir düzeyi olmayan bu insanların kendi örgüt ve yoldaşlarıyla ilişkileri bile yüz kızartıcıdır. Bunları hiçbir surette muhatap bile almayacağımız bilinmelidir.

Bunlara sesleniyoruz, umurumuzda değil sizin karanlıkta kalmış ilişkileriniz. Biz yolumuzu halkımızın hak talepleri olarak belirledik ya sizin yolunuz kinleriniz mi? Devam edin…

Bu satırları size er ya da geç hatırlatacağım.

Bu satırları okuyan tüm yoldaşlarıma ve kamuoyuna sözüm şudur. Hayatımın bilinçli tüm evrelerini demokrasi mücadelesi uğruna örgütlü olarak sürdürdüm öylede devam ediyorum. Liderliğimle örgütümle geçmişimizle şehitlerimiz ve yoldaşlarımla övünçlüyüm. Hiçbir hataya göz yummadım. Beni tanıyanlar sözlerimin ne anlama geldiğini iyi bilirler.

Buradan hepinize sesleniyorum, Engin ve ortağı Mit ajanı İbrahim yalçın, yalan söylüyorlar. Doğu Perinçek’i hatırlayın karşılaştırma yapın, çok lafa gerek kalmayacak.

“vesvese” yaratmak, şaibe yaratmak için yalan üzerine yalan söylüyorlar. Yaptıkları bir tasfiye hareketedir. Sürekli aynı kişiler aynı amaçla bir araya gelmelerini tesadüf saymak mümkün değil.