7 Oca 2010

10.dosya : İtirafçı Engin Erkiner Hakkında Bir Sorum Var.Bilen Varsa Söylesin

Doğu Perinçek ve özel harp dairesi ağzıyla kod adlarımızı, farklı alanda kullandığımız isimleri, ilgimiz olmayan gazete haberlerindeki eylemleri, akıllara ziyan suçlamaları, devrimcileri kirletmek için bize mal etmeye çalışan derin devletin maşası Engin Erkiner’i bir soruyla tanımamız gerek
cevap versin.


Açıkça herkese soruyorum.
Bilen varsa bana da söylesin.
Engin Erkiner’in bir tek akrabasını, bir tek aile efradını, komşusunu, birlikte büyüdüğü ve geliştiği dostunu, baba mesleğini bilen var mı?


Bileni varsa, bunlardan bir tekinin devrimci hareketle bağının olup olmadığını söylesin?


Bunlardan, bu güne dek devrimci sürece devam eden, zindan yatan, işkence gören, bir devrimci örgüt sorumluluğu altında olanını bilen varsa bize de söylesin.


Ben bilmiyorum, bu sorulara ilgili cevap değil, bir iz bile bulamadım.


Zafer Gündoğdu
15 -18 Ağustos 2008


Engin Erkiner, MİT’in abartma ve yalanlarından oluşmuş, dönemin Suriye–Türkiye ilişkilerinin gergin olduğu bir kesitte gazetelere servis edilen provokatif haber kupüründen yola çıkarak Ecevit Bahçecioğlu adlı bir öğrenci yoldaşın davasını, devrimcilere kara çalmak için kullanmıştır. İddianameyi okumadan mahkeme kararını bilmeden tipik özel harp dairesi yöntemiyle devrimcilere saldırmıştır.



Doğu Perinçek’i miras almış bu yönteme karşı bizler tek bir şey yaptık. 11 Acilci yoldaşın davasının iddianamesini ve mahkeme kararını getirdik. Engin’in suratına bir tokat gibi indirdik. Yalan söylüyordu. İddianame yoldaşları silahlı örgütten, Türkiye’de tüm devrimcilerin yargılandığı TCK’nun 168-2. maddesinden yargılanmalarını istemiş. Mahkeme de 10 yoldaşı beraat ettirmiş bir yoldaşa gizli örgüt üyeliğinden bile değil yardımcılıktan 169. maddeden ceza vermişti. Engin yalan söylüyordu. Derin devlete hizmet ediyordu devrimcileri karalıyordu. Bunu belgeledik.



Ama adamın ezildiği bir yer vardı. İtirafçıydı, poliste çözülmüştü, örgütü polise teslim etmiş herkesi rüyasındaki insanları bile ele vermişti. Utanmadan da polis ifadesini bilmeyenlere bunu iyi bir şey diye pazarlayacaktı. Biz hiç yorum yapmadan bu ifadeyi belgeledik, mühürlü imzalı olarak verdik. Çünkü örgüttük ve örgütümüzü ilgilendiren her şeyin arşivini korumuştuk.. Şundan bundan duymadık, polis ifadesini getirdik ve ortaya koyduk yayınladık. Akıllara durgunluk veren polis ifadesinden dolayı yerin dibine geçmesi gereken bu adam, polisle işbirliğini utancını taşımadan yine devrimcilere kara çalmaya devam etti. Biz ise sadece belgeleri konuşturduk; söz vermişti polis ifadesine “önsöz” yazacaktı hala bekliyoruz yazmadı. Yine yalan söyledi, ama bu kez bize değil, yalanı okurlarına yönelmiş oldu.



Şimdi utanmadan yine yazıyor, yine bir gazete kupürüne dayanarak. Bu kez dünüyle bu günüyle malum Ergenekoncu Cumhuriyet gazetesinde yer alan, MİT ve özel harp dairesi yalanlarından müteşekkil bir haber kupüründen yola çıkmış. Devrimcileri “taşeron” diye suçluyor. Tek kanıtı ise “Birisini eskiden tanıdığım birisini ilk kez gördüğüm iki arkadaş” Böylesi kanıta da böylesi iddiaya da gel de gülme.



Biz imzalı mühürlü kanıt ve belgeleri ortaya koyarken, Engin adam “birinde duymuş, gazetede okumuş” diye kendini teselli ediyor. Aradaki fark kimin ne yaptığını anlatmaya yeter sanırız.



Bunları artık muhatap almayacağız.



Engin açıkça özel harp dairesi ağzıyla Doğu Perinçek yöntemiyle devrimcileri ihbar etme peşindedir. Tek amacı bu yalanları ortaya atarak örgütlü devrimci mücadele insanlarına saldırmaktır. Derin devletin işidir bunlar. Ergenekon çetesinin yaptığı işlerdir bunlar. Engin yeni kuşak Ergenekoncu tiplere iyi bir örnektir bunu unutmamak gerek.



Şimdi sorumun konusuna gireceğim. Yukarda ki, eki aşağıdaki yazımı bitirdikten sonra yapmıştım. Birlikte sorumu ve gerekçelerimi izleyin.



***********



Örgüt tarihiyle ilgili tartışmaların başladığı bu son bir iki ay içindeki gelişmelere bakarak yanlış yapılmakta olduğunu dile getirdim. Tartışmanın dili yarar değil zarar üretiyordu. Kendi aramızda bu konuyu konuşup blogumuz AYRI VARLIK’taki yayına son verdik. Ancak etekteki vehim taşları bitmek bilmiyordu.



Örgüt tarihiyle ilgili tartışmaların başladığı bu son bir iki ay içindeki gelişmelere bakarak yanlış yapılmakta olduğunu dile getirdim. Bunu Engine de yazdım. Bir bilseniz ne cevap verdi. Sokak ağzıyla yazdığı cümleler bu adamın bir başka çirkef yüzünü gösterir gibiydi; Kişinin neyse zikri o dur fikri misali, siyasi eleştiri yerine bizlere lakap takmaya takılmıştır “Pavyoncu” söylemiyle çamur atmaya çalışmıştır. Bu çirkin söylemler ona ne kazandırır bilinmez ama bu çirkin kavramlara takılacağına, kadın erkek ailemden onlarca kişinin devrimci harekete katılışını, işkence, zindan ve sürgün yaşadığını hatırlasaydı hem kendine hem de devrimci hareketin onuruna önemli göndermeler yapmış olurdu. Halkın bizden beklediği de bu olsa gerek.



Çektiğim işkenceleri, sürgünlerimi, zindandaki zorluklara karşı direnişlerimizi hatırlasaydı. Karanlıklarda ölümü göze alarak dağlardan vadilerden çalılardan sınırları kaçak geçtiğimizi hatırlasaydı. Filistin kamplarındaki çalışmalarımızı, 12 Eylül karanlıklarında kendisi Avrupa konforunda yaşarken, benim ülkede şehir şehir örgütü ayakları üzerine kaldırmamı hatırlasaydı daha iyi olmaz mıydı? Yurt dışında aile evimin bir komün evi olarak gördüğü işlevi, tüm çevremin bunun için gösterdiği çabaları hatırlasaydı. Kendine ve devrimci harekete daha da olumlu bir ifade tarzı olmaz mıydı?. Bu adam çirkin suçlama sıfatları diline dolayacağına zindanda midesini düşünmekten başka bir şey yapmadığını yansıtan, yoldaşlarıma yemek yapmamı bile aşağılık tarzda diline dolayıp ”Senden bana kalan tek olumlu anı, iyi bulgur pilavı yapmandır” diyecek kadar düzeysizleşmiştir.



Engin Erkiner’e ilettiğim mail mesajında, Örgüt tarihi tartışmalarında düzeyin düşmemesi gerektiğini hatırlattım. O ise, suçlamalarla cevap verdi ve sonuçta “çöpe atıyorum iletilerini” diye bağladı (oysa her iletiyi okuyor ve cevaplama gereği duyuyordu, Bundan birkaç yıl önce 35 sayfalık Enginle karşılıklı bir mail alış verişi var. Orada dile gelenler ile bu gün dile getirdikleri arasındaki çelişkiler herkesi şaşkına çevirecektir. Bunları da gerektiğinde yayınlanacaktır).



O bizleri hep kendisi gibi çevresiz, başıboş, kontrol etkinlikleri olmayan, örgütsüz sanmıştır ve dolaysıyla sallama yalan ve ittihamlarda bulunabilecek sorumsuz, kontrolsüz insanlar sanmıştır. Oysa durum bildiğinden çok farklı bizler hep bir devrimci çevre sahibi idik ve bu çevrenin önemli bir denetim etkinliği altında bulunduk. Düşüncelerimizde birey idik, ancak çalışmalarımız sosyal çevremizin sınırlarıyla sınırlı olduğunu biliriz.



Acilcilerin tüm üst düzey kadrolarının aile, komşu, dost, mahalle ve örgütleyip birlikte hareket ettikleri yoldaşlarından oluşan çevreleri örgütlü devrimci mücadele çevresi olduğu biliniyor. Yeni sitesinde yazılı olarak yaptığı son ihbarlarda, gerçek adını, kod adını ve farklı yerlerde kullandığı adlarını polise afişe eden Engin Erkiner’in denetimsizliğinin anlamı artık iyi niyetleri çok aşmıştır. Çevresiz olmak bunun sırrıdır.



Oysa Genel sekreter Mihrac Ural yoldaşın amcaoğlu İrfan Ural 14 yılı aşkın zindan yatmıştır, eniştesi Hasan Gülbahar 12 yılı aşkın zindan yatmıştır. Dayıoğulları (B, İ), teyze oğlu (T) işkence ve zindan yatmıştır, mahallesinin tüm gençleri, okul arkadaşları, şehrinde örgütlediği yoldaşları siyasi ve askeri eğitimden geçmiş, örgütün kadroları olarak görev almış ve zindanlar, işkenceler, sürgünler yaşamıştır. Babası Zeki Ural amca ise yanılmıyorsam Türkiye’nin yaşayan en eski devrimcisidir, yaşı 97 ve zihni hala bir tarih kitaplığı gibi açıktır; Fransız işgaline ve sonraki ilhaka karşı URUBA hareketinde, örgütlü bir lider olarak direnmiştir.



Kimse kan bağından bahsettiğimizi sanmasın, bu bir akrabalık, mahallelilik, hemşerilik olayı değil, bu başarılı bir örgütsel çalışmanın, kişinin öncelikle çevresiyle başlaması olayıdır ki, örgütümüz açısından en başarılısı da Antakya’da yapılmıştır;



Antakya’da tüm sivil toplum kuruluşlarının, yarı-resmi kuruluşların, sendika ve mahalle, köy örgütlenmelerinin başarılı organizasyonu da buna dahildir. Bu abartı değil, Acilcilerle ilgili küçük bir araştırma bunu cevaplandırmaya yeterlidir. Bu gün belediye başkanlıklarından mahalle etkinliklerine, yayından, kurslara kadar uzanan dik siyasal duruşta, çevre örgütlenmesinin oynadığı önemli rolü gösterir.



Örgütümüzün bununla övünme hakkı vardır. Başka illerde bunun başarılmamasının sorgulanması da doğrudur. Sonuçta bu örgütlü çevreler ve bu güne kadar dik duranlar birbirini denetleyen birer mekanizma gibidir. Halktan başka bir şeye dayanmayan devrimci hareketin oto kontrolleri de bu çevrelerdir. Bizi öncelikle çevremiz denetliyor, en yakınlarımız anı anına denetleyip sorguluyor, aynı anda örgütümüz denetleyip sorguluyor. Peki Engin Erkiner’i kim denetliyor? Çevresi kimdir? Bilen var mı? Her defasında değişen siyasal tutumlarıyla ilgili kararlı bir çevresinin olması nedeniyle de, denetlenmesinin olanağı yoktur. Ve bu ortamda geçmişinden gelen, sürekli takip ettiği örgütsüzlük halleri sonucu bu bilinmeyen adamı kim denetler?



Engin Erkiner’in geçmişinde yatan polis itirafçılığı, örgütsüzlüğü, devrimcilerin isim ve kod adlarını açıklama ihbarcılığıyla devrimcileri suçlama çabasını sürdürdüğü ortamda, bu kişinin derin işlerle iştigal edip etmediğinin sorumluluğunu kim alır? basitçe soruyorum?



İkili yazışmaların mahremiyetinde gösterdiği “İnsanlar benimle alay mı ediyormuş! Etsinler canım! Ne olacak, bir şey mi olacak? “ (11 Temmuz 2008 tarihli mail) bu sorumsuzluğun takipçisi kim olacak.


Buradan hareketle önyargısızca bir sorum olacak.


Engin Erkiner’le ilgili bilmek istediğim var.


Açıkça herkese soruyorum.


Bilen varsa bana da söylesin.


Engin Erkiner’in bir tek akrabasını, bir tek aile efradını, komşusunu, birlikte büyüdüğü ve geliştiği dostunu, baba mesleğini bilen var mı?


Bileni varsa, bunlardan bir tekinin devrimci hareketle bağının olup olmadığını söylesin?



Bunlardan, bu güne dek devrimci sürece devam eden, zindan yatan, işkence gören, bir devrimci örgüt sorumluluğu altında olanını bilen varsa bize de söylesin.



Ben bilmiyorum, bu sorulara ilgili cevap değil, bir iz bile bulamadım.



Ben ve çevrem Osmaniye Kırmıtlı’dadır. Devrimci Savaş davası siyasi hükümlüsü, uzun yıllar zindan ve işkencelerden geçen iki kardeşimden büyüğü de belediye başkanıdır. Babamı faşistler, devrimci mücadelemizden intikam almak için şehit etmiştir. Annemi yaralamış, yeğenlerimi kalıcı sakatlığa maruz bırakmışlardır Tüm akrabalarım devrimci siyasi davalardan hüküm giymiş ve hala demokrasi mücadelesi yürüten sorumlu insanlardır. Yapacağım her yanlışı önce devrimci-demokrat ailem ve devrimci siyasi çevrem yargılar, sıra Engin adama gelene kadar kırk denetim uğrağım vardır. Ya onu kim denetler, örgütlü olmadığına göre geride onu denetleyecek kim var soruyorum.



Bu soruyu öncelikle Acilci eskilerine, eski Acilcilere ve devrimcilere açıkça soruyorum.



Varsayalım ki, bu adamın özel harp dairesi, derin devlet maşası olma olasılığını engelleyecek denetim unsurları nedir? Bilen varsa bize de söylesin.



Her örgütsüz ve denetimsiz olan, önüne gelene her türlü yalanı ve çirkefi suçlama olarak söyleme hakkını kendinde nasıl bulabilir? Devrimci güçler buna nasıl seyirci kalır.



Bu suçlamalara muhatap olanlar nereye kadar bu şahsa vebal ödetmekten kendilerini tutabilir. Bunun da düşünülmesini istiyorum. Kimse kimseyi şiddet yanlısı olmakla suçlamasın sadece sakince oturup bir düşünsün, doğru yolu bulmak zor olmayacaktır.



Kimse de yanlış anlamasın, aile ve çevre olayını dile getirmemin tek nedeni, tüm ailemiz ve çevremiz devrimci harekete kitlesel katkı yapmışken böylesi çamur atmaların ancak çevresiz insanlardan geleceğini göstermek içindir.



Kişi yalnızsa, bir çevresi, bir akrabalık ya da sosyal ilişkisi yoksa kolay suçlar, zira sorumsuzdur hele örgütsüz ise zıvanadan çıkar, onu dizginleyecek ne bir akraba ne bir sosyal ne bir siyasal çevresi vardır ağzına geleni söyler.



Bu ise devrimcilik değildir.



Nice güçsüz, çözülmeye açık ve hatta çözülen insanı, çevresi devrimci ise rahatlıkla dizginleyebilmiş, yeniden tutarlı olmasını, kimseye zarar vermemesini sağlamıştır. Bu anlamda akrabaların da sosyal çevrenin de komşularında devrimci süreçte olmasının önemi küçümsenmeyecek kadar büyüktür; bunlar birer oto denetim mekanizmasıdır. Enginin böylesi bir konumu hiç yoktur ve olmamıştır. Bunun için sorumsuzdur.



Engin hakkındaki bu soruları hiçbir ön yargı ve bildiğim bir şeyi ima etmek için değil sadece bu şahsın bilinmezlik üstündeki bilinmezlik örtüsünü aralamak için ve kişi başkasını suçlarken çevresiyle birlikte düşündüğünde daha dikkatli olması gerektiği için soruyorum.