7 Oca 2010

107.dosya : Hakire, tahkir


kimden Mihrac Ural
kime selahattinozudogru@gmail.com
tarih15 Ekim 2009 15:56

konu : HAKİRE, TAHKİR
gönderengmail.com


Mihrac Ural
15 Ekim 2009


Bre korkak,


Başkasının köpekliğini yapıp onlar adına havlama, açık adresini açık kimliğinle yaz, Kendin ol adam ol.


Bu numaralar eskidi, yeni şeyler söyleyin, Özel Harp Daireniz aylıklarınızı kesecek. dikkat ediniz.


Biz Acilciler, örgütünü 19 Ağustos 1977 deki İstanbul yakalanmalarında polise satarak itirafçılık yapan birinin hezeyanlarını, kulaktan duyma bile olmayan üç beş satırını ciddiye almayız, senin gibi adını saklayan köpeklerin iletilerini ise hiç ciddiye almayız. Siz bu kirli cemaat, ebede kadar iflah olmaz satılmışlar olarak kalacaksınız, bunu da iyi biliniz. İtirafçı Engin ve ortağı, kendi el yazısıyla 150 000 TL yi MİT 'ten aldığını söyleyen biri, ağzıyla kuş tutsa da artık bitmiştir. Acilcilik bunların yaşam ve duruşlarının aksi olanıdır. Bunu öğrenin.



Birde zurnanın son deliği ne amaçla bu süreçte yer aldığını kimsenin bilmediği bir paranoyak var. Komik olduğu için ciddiye almıyoruz; hani ABD kuvvetleri Bağdat'a girmişken "onları yeneceğiz" diyen Saddam’ın propaganda bakanı EL SAHHAF vardı ya, işte tamamen öyle biri. Sadece boş gürültü, abartı, akıl almaz yalan…



Söyle ona “Kuş”unu iyi biliyoruz, ilk andan beri de biliyoruz. Kafestedir, babası sorumluluğu alınca affedildi. Psikolojik bunalım, iş bulununca idare ediyor. Müşahede altındadır da. Hata iki kez tekrar etmez. Kardeşi kardeşe düşürmek isteyen bu algı, suçlu cezasını alırken nerde olur dersiniz, gelir göğsünü mü gerer, müdafaamı eder dersiniz, ne biri ne ötekisi, timsah gözyaşları burada da akar



Ulan sen, aile şerefinden mahrum it evet sen,



Kendi adına yazmak varken başkasının yazısına sığıntı olmak nedir bilir misin? Bilmezsin onun için ebede kadar ulaksın…



Adam olsaydın en azından açık adın ve adresinle gönderirdin. Ama adam değilsin senin payına cevap değil hakaret düşer bunu alıyorsun şu an.



Bak adım, adresim, yerim bellidir. Yazılarım, iddialarım açıktır ya sen çömez adam nesin. Korkakları hiç bir zaman ciddiye almadım. Sadece hakir gördüm işte sana bunu iletiyorum…



Polis işbirlikçisi Engin 60'ını aşmanın psikolojik kaosundadır. Kıvranmasının alameti farikası bunlardır, senin gibi itlerde havlamanın yankısından ibaretsin. Yankıların aldatıcı sesi boş tenekenin lakırdısı gibidir; hani Demirel, ANAP genel başkanlığı yapan şu toy adam için demişti ya “ boş teneke çok ses çıkarır” diye, o kadarsın…



Sen, bu iletiyi gönderen çömez,



Engin’in bu çamur atma ısrarını, İbrahim Şahin’in (pardon Yalçın’ın olacak, ama ilginçtir ki MİT ona kod adı olarak “Şahin”i uygun görmüş. Bu hangi çağrışım için takılmıştır dersin bir düşün. İşte öyle, Şahin takma isimle 1. kongreyi ihbara göndermişlerdi) bu ısrarının nedenini bil.



Kamburları gözüktü ve yeryüzünde bu kamburu örtecek bir örtü olmadığı için, zıvanadan çıkan yalan ve kurgularla karalamaya yöneliyorlar. Çaresizler. Birde ahlaksızlar.



En rezil tartışmalarda bile aileler karıştırılmaz, MİT ajanının karısını konu eden soruyu bile biz kaldırdık onlar ne yaptı sıkıştıkları yerde tüm yoldaşların elinden ekmek yediği, yoldaş hanımlarının doğumunda kalkışına kadar yanında olduğu örgüte emek veren, hamile iken turnikelerin altından geçerek gereksiz harcama yapmamaya çalışan, hayatta bilenebilecek en ahlaklı ve en şerefli insana çamur atarak aileler ilgisiz süreçlere sokuşturdular.



Anneler, babalar da nasibini aldı. Böyle şeyi Türkiye tarihi hiçbir kavgada hiçbir düşmanlıkta görmedi. Acilci olmak ahlaklı olmaktır bunlar ahlaksızdır sen gibi. Çünkü sen İbrahim Yalçın’sın, Hasan Balcı’sın bilmediğimizi de sanma.



Bre çömez, yazılanları tek tek incele, ahlak kimde, ahlaksızlık kimde bir öğren…



Onları ömür boyu beni yazmaya mahkum ettim. Bu bir hükümdür. Çünkü ömürleri boyu örtemeyecekleri bir yara aldılar benden. Onları hep yendim. Onları hep arkamdan nal toplamaya mahkum ettim.



Tek tek her olayı al, beni kötülerlerken bile, ne kadar güçlü olduğumu, ne kadar her yere yeterli olduğumun yönetici ve bir lider olduğumu göstermekten başka bir şey yapamadılar. Bir de hedef kitleme o kadar güzel mesajlar verdiler ki, hiç sorma; Mihrac Ural halkının davasının adamıdır tektir deyip durdular. Ahmaklar, çirkinlikleri bu yönüyle suratlarına bir şamar oldu farkında bile değiller.



Dinle bak soytarı MİT ajanı, paranoyak adam,



Sizlere nerelerde nasıl diz çökerttim bunu benden oku,



Birincisi; 77 darbesinden sonra örgütü yükselttim, itirafçı Enginin yıkımını yeniden onardım ve silik adam itirafçılığının altında ezilmekle kalmadı siyasi olarak da yok oldu. Firari bir insanın örgütü ayağa kaldırması nedir bilir misin. Yoldaşlarımla yeniden kurduk yeniden yükselttik Acilciliği.



Bu gün marka olan Acilcilik budur.



Acilcilik, polisle işbirliğine girip itirafçılık yapmak değildir. Bu süreçte neler yapıldı bilmesin çünkü köpeklik yapıyorsun. CEPHE’nin yayımı firari koşullarda nasıl olur bilir misin sor bakayım kendine. “Ver 50 gr CEPHE” öyle mi? dün 50 gr kongre diyordunuz ne oldu onun gölgesine sığınmaktan başka yolunuz kaldı mı. İşte böyle rezilsiniz. TEK YOL DEVİRM dergisini bölgesel ölçekte çıkarmak, ilk kitabım “Kapitalizm mi Sosyalizm mi” bu örgütün Sovyetlere bakış açısını belirlemedi mi? oradan diğer siyasetlerle farklı duruşumuzu bilimsel verilerle algılamadınız mı. “Ulusal Sorun” adlı kitabımdan öğrenmediniz mi Kürt davasını orada temelleri atılan ortak ülkemiz şiarını beyninize kazıyan bu emekler değil mi? binlerce makale onlarca broşür ve kitaplarla örgütü örgüt yapmak nedir bilir misin?



Ya örgütün ihtiyaç duyduğu malzemeler ve kadrolar nereden sağlandı Mihrac Ural olmasa nereden gelecekti bir sorun kendinize ey it soyları… Bir şoförünüz bile yoktu, bir aktif militanınız bile yoktu, kendi talebelerimi kadro olarak gönderdim de İstanbul’da bir varlık oldunuz.



Sor ve öğren, zindanda örgüt adına kim karar veriyordu ve örgütün tüm kadro ve militanları kimin yanına talimat almak üzere ziyarete geliyorlardı. Sor ve öğren.



Bunlar emektir bilmediğiniz, bunlar çabadır örgüt ve devrimci mücadele için. Öyle bedavadan mı on yıllar boyu Mihrac Ural adı ile örgüt adı birleşsin. Sırtımda taşıdım hepinizi, ölmeniz gerekirdi karşı çıktım. Ama hakkettiğinizi bulmakta geç kalmayacaksınız.





İkincisi; yurt dışına çıkış ve örgüte sağladığım olanaklar karşısında ezilişinizdir. Bunun bilançosu buraya sığmaz. CEPHE'nin yeniden çıkarılmasından FKBDC kuruluşuna kadar, Devrimci Birlik Platformundan, PKK ile stratejik ilişkilere kadar, tüm devrimcilere yardım etmekten örgütü kazasız belasız her zorluktan çıkartamaya kadar. Avrupa gidişinizin kararını veren bendim size olanak sağlayan da. İki dudağımın arasındaydınız, siz o koşulunda ne idiniz dönün bunu sorun kendinize. Zaten anlattıklarınız sizin bir hiç olduğunu yansıtmıyor mu farkında mısınız.



Üçüncüsü; THKP-C(Acilciler) 1.Kongresi.



Ne oldu da kongre gölgesine sığınıyorsunuz. “1. Kongrenin seçtiği kişiler” olarak kendinizi tanıtıyorsunuz. Hani kongre bir şey değildi dandik bir toplantıydı, hani örgüt yoktu, hani “polis akademisi”ydi hani “muhabaratın kuklasıydı”. Bir düşün bu çelişkileri ulan soytarı. Düşünde okurun sizin için neler söylediğini anlayın.



Bu kadar saçma çelişkileri kim okur da suratınıza tükürmez ki. Çok alışkınsınız suratınıza sırmay yemeye… (Sırmay, Bush un suratına atılan ayakkabıdır, unutmayın. Layığınız budur)



1.Kongre gölgesine mahkum ettim sizi. Oraya geldiniz. Örgüte küfür ettiniz ama size diz çökerttim, acilcilik revaçta oldu şimdi bunu öğrettim size.



Namusunuz ve şerefiniz olsaydı bu çelişkilerle okur karşısına çıkmazdınız. MİT'in ve itirafçının merhum namuslarını aramak ise abestir, siz busunuz.



Gelelim 1. kongrenin gölgesine. Siz kongre nedir, örgüt nedir, örgüt için kongrenin anlamı nedir bilmezsiniz.



Kongre geçmişi akladı. Aklanmış bir geçmişi kongreye rağmen tartışmak kongreye hakarettir. Yani gölgesine sığındığınız varlığı inkar ve hakarettir. Bu ise kendinize hakarettir. Ama hakir olan bunu bilmez.



Kongrenin gölgesine sığınmak yürek ister. Geçmişi temiz olmak, ser verip sır vermemek gerek, Engin gibi, iki tokat yemeden polise her şeyi itiraf etmek değil, İbrahim Şahin (Yalçın) gibi150 000 TL için MİT ajanı olmak değil.



Bre it soyları,



Karşınızda bir dev var bunu bilmiyor musunuz, İşkencede direnen ser verip sır vermeyen gerçek bir acilci örneği var. Bunun için yapılacak şey çok kolay. Kanıtlı belgeli konuşalım, atmasyonlara duyumlara, kurgulara, ihtimallere yaslanmayalım. Yapılacak şey çok kolay, Herkesin polis ifadeleri ortaya serilsin, bakın bakalım orada nasıl bir şamar yiyeceksiniz, cesaretiniz var mı bunu yapmaya. İşte Halep işte arşın.



Kanıt ve belge deyince içiniz titrer biliyorum. Sizin işiniz korkaklıktır bunun için söylenti, duyum, ölü konuşturmacılığına sığınırsınız. Bu devrimci değil, ilkel bir kin duygusudur. Çıkın bu kirli inlerinizden, çıkın suratınızı görsünler. İtirafçı Engin, yayınlanması halinde polis ifadesine “ön söz” yazacaktı. Polis ifadesini yayınladık, hani nerede ön sözü? Sus pus oldu. Bir daha ifadenin İ’sini bile anmadı. Neden diye sorun kendinize. Cevap açık değimli.



Bre onursuzlar bu kadar açık bir kanıtı nasıl mideniz kaldırır anlamak güç, adam “polise yardım ettim” diyor, örgütün tüm adreslerini verdim diyor, Nebil’i, Mihrac Ural’ı, Ali Sönmez’i, Ali çakmaklı’yı ve daha birçok kadro ve yöneticiyi ilk kez polise teslim eden bir itirafçının polis ifadesi karşısında susmanız suç ortaklığı değil mi? Bu bir duruştur. Ve bu duruş sizin kimliğinizdir, devam ediniz. Zaten 2,5 kişisiniz…



Benim ifadem yarım sayfadır. Ret ettim polisin tüm dayatmalarını, 21 gün işkence gördüm direndim. Ana dilimle şarkı söyledim inadına. Yanımdaydı bu cemaatle dirsek temasında olan bir pişkin sefil, gerçeği bilmesine rağmen susan. Ağzından aldığınız bir cümle üzerine her zaman ki yalan kurgularınızı sürdünüz ileriye, ama sizi yalanladı. Gerçek o kadar çıplaktı ki o bile sesiz kalmadı yalanınıza. Ama doğruda kararlı olamadı.



Bu adam yarın size küfür edecek, burada yazdım, göreceksiniz. Çünkü zayıfı halkalarınız çok onlardan biri de budur: Gerçekleri görecek, sizinle yolumuz uzun bekleyin…



Polise ser verenle, sır veren bir olur mu? Devrimci olmak zor zanaattır. Yetenekli olmadığınız alandan uzak durun. Durmuşsunuz zaten.



Para için, kin için tek adresiniz var, ÖZEL HARP DAİRESİ. Bunun için ihbarcılıkta Doğu Perinçek’i geçtiniz. Bunun için siyasal yazmak yerine kin kustunuz. Bunun için halklarımızın örgütlenmesini değil örgütlü olanları birbirine düşürme yolunu seçtiniz. Ama dönün bakın hep iflas ettiniz. Hep yenildiniz. Bunun ölçütü çok kolay, Dönün örgüt tarihine bakın siz kimdiniz ben kimdim. Dönün kongredeki oylamaya bakın, oy biriliğiyle kim seçildi, sizin “seçilmenizi” ise ne anlama geliyordu. Bunlardan daha büyük bir belge ve kanıt olur mu.



O gün her şeyiniz iki dudağım arasındaydı, ben örgütümü ve siyasal gelişmeyi esas aldım gerekenleri öyle yaptım ve her yaptığımın arkasındayım. Ya siz, 1.Kongrenin gölgesine girdiğiniz ama kongrenin aldığı kararların arkasında mısınız, yoksa yeni mi uyanmış oldunuz. Günaydın beyler, yeni kulvardaki yeni yenilgileriniz için hazır olunuz…Gürültünün geçmişe faydası yoktur..



Bunlar bir yana kongrede fahri MK üyesi seçilen biri, aklına 30 yıl sonra Acilci görünmek mi geldi ne? Müflis bakkal eski defterleri karıştırır ya. Es geçiyoruz adını ağzımıza almayacağız. Sorunumuz kişiler değil duruşlardır.



Ona sözüm, Paris MK toplantısında (Ahmet Kaya’nın da katıldığı toplantı) “MİT’ten her ne amaç ve gerekçeyle para almış biri MİT ajanıdır, İbrahim Yalçın ajandır” sözünün arkasında hala durup durmadığını soracağım. Acilci olmak adam olmaktır, sallama konuşmak değil.



MİT ajanı İbrahim’e yakında açıklayacağım belgeyle suratına bir şamar daha vuracağım. O kongrenin gölgesine sığınsın. Kongrenin aldığı özel bir kararın belgesi yayınlanacak. Bakalım onu kim ve nasıl seçti örgütün kuşatması nasıl yapıldı orada anlayacak.



Kongre ne demek bre it soyu, korkak, anla bakalım, iyi oku da anla.



Kongre geçmişi yorumlar aklar ya da eleştirir. 1. Kongre geçmişi akladı övünçle ve oy birliğiyle beni Genel Sekreterliğe getirdi. Oy birliğini bilir misin sen bre ahmak. Ya Genel Sekreteri oy birliğiyle seçilmiş Kongrenin gölgesine girme ya da gireceksen tüm sonuçlarını üstlen. Ancak senin gibi bir ajan, her iki halde de vebalıdır kabul görmez…



Kongre geçmişe büyük değer biçti. 1.Kongrenin demokratik ortamında, sonsuz söz hakkı verildiği bir koşulda tek kelime konuşmazken şimdi mi aklına geldi. Aklına geldi de kongrenin gölgesine sığınmak ne oluyor. Siyaseti ajanlar yapamaz, itirafçılar yapamaz o erdem ister, Acilci olmak ister.



Kongre uzun tartışmalar ve kararlarla geçmişi aklarken, Her şeyin raporlarını da inceledi. TKEP’e kaçanlar ve itirafçı Engin yerin dibine batırıldı. O zaman neredeydi bu ajan. Kongrenin her delegeyi sonsuz söz hakkı tanıdığı bir ortamda, muhalif olanların bile sonsuz söz hakkını kullandığı bir ortamda çıkıp tek bir cümle dahi söylemeyenlerin bu gün konuşması ne anlama gelir bir sorun kendinize.



Ber ahlaksızlar, bilesiniz ki ajanlık bir kez olunan bir şey, iki kez olunmaz. Yaptığınız paparazi, burjuva renkli medyanın paparazisinden hiçte farklı değil. Saman alevi gibidir. Akılda kalan, kalıcı olan gerçekçi işlerdir sahteleri değil, yalanlar değil. Bunun için tarihi belge ve kanıtlarla irdelerler, duyumlarla değil.



Belge ve kanıt.



Bunları bilmezsiniz siz..



Bakın biz gevezelik etmiyoruz. Birbiriyle her satırı çelişkilerle dolu yazmıyoruz. Sizi, tek cümlelik kişiler ilan ettik. Kendi ağzınızdan çıkanı kendi imzanızı taşıyan belgeleri sunduk, o kadar. İki cümlede işiniz bitti. Biriniz İtirafçı, biriniz MİT ajanı (hala işine devam eden)



Bunları tekrar hatırlatayım sana için açılsın:



Birinci cümle, Polis işbirlikçisi İtirafçı Engin Erkiner’e aittir;



“Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)



İkinci cümle; MİT ajanı İbrahim Yalçın’a aittir;





“Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos 1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150 bin TL’da paralarını alarak vedalaştık… Örgüt bittiği zaman, benim işim de bitecek. Artık devlet arkamda olacak hiçbir sıkıntım olmayacak. " ( İbrahim Yalçın el yazısı İtirafnamesi s:9-10)



İşte sizi buraya kadar indirdik. Sizin sıfatınız, tek cümlede tecelli eden varlığınızdadır.



Bu örülmez gerçekler karşısında, siz ne yapabilirsiniz ?



Yapacağınız tek şey, dedi-kodudur. Tüm kadınları tenzih ederek yaptığınızı “avrat hamamı” diye tanımlamak yanlış değildir.



Duyum, üçüncü kişilerin onayına muhtaç söylentiye sığınmaktan başka yolunuz yoktur. Geçin bunları artık geçin. Bunlar boş ve kof şeyler.



Pol Potçuluk bu yaptığınız dedim size, anlamadınız galiba, siyasi değilsiniz siyasi esprileri anlamamanız normal. Aynen öylesiniz.



Burjuvazi bile, sizden çok dana aklidir ve adildir; kanıt arar, Yargıtay yolunu açık bırakır ya siz, siz faşistsiniz duyum ve yalanla kurgularla şaibe yaratırsınız. Buna ihtiyacınız var. Özel Harp Dairsinin uşaklığını yapıyorsunuz. Bunun için adil olamazsınız. Adil olsaydınız yoldaşlarınızı polise satmazdınız itirafçı olmazdınız. Adil olsaydınız, para için MİT ajanı olmazdınız.



Bunun için her kavgada mağlup olmaya mahkumsunuz.



Birde milliyetçisiniz. Bu ayrı bir olay yakında bunu size anlatacağım.



Siz ırkçı eğilimi ağır basan faşistlersiniz, ortak ülke algınız sıfır, ortak ülkemizin ayrı varlıklarıyla, farklılıklarıyla ilgili algınız sıfır. Siz tek boyutlusunuz. Bu da size yakışır. Bunun için kimlik hakları deyince çılgına dönüyorsunuz. Bir zamanlar devrimcileri “Moskof uşağı” diye suçlarlardı atalarınız, şimdi bizi “muhabarat adamlığı”yla suçluyorsunuz, aynı yoldasınız..



Halkımın kimlik hakları uğruna mücadele edeceğim deyince köpürmenizden belli. Bölücüsünüz, her milliyetçi gibi. Ama çaresi yok, halklarımız demokratik haklarını kazanacak, ortak ülkemizde eşitler olarak, barış içinde yaşayacağız. Siz ve emsalleriniz o gün nerede olacaksınız bilir misin ? Size öyle bir sürpriz beklettim ki, hayret edeceksiniz.



Daha ne söyleyeyim. Korkaksınız ve siyaset bilmiyor, yazma konusunda fukarasızın. Sizin ortaklarınız sadece belden aşağı küfür bilir. Nedense de erkeklik cinsel organını ağzınızdan düşürmezsiniz. Alışmışsınız çirkefe, bu nedenle çirkefin aletleriyle oyalanırsınız. Kimliğiniz bu.



Yazdıkça batıyorsunuz. Sitelere sol hareketlere şikayetler yapıyorsunuz gönderimlerde bulunuyorsunuz. “ya o ya ben” diyorsunuz ama hep kaybediyorsunuz. Her ilişkiye girdiğiniz aynı anda bilgisini iletiyor ve çapsızlığınızı, yazılarımı sitelerinde yayınlayarak size şamar gibi cevap vererek gösteriyor.



Siz, onursuzsunuz, siyasal mücadelede adam yerine bile koymam sizi.



Kişinin iç ve dış dünyası aynı olmalı. Siz bozuksunuz ve ikiyüzlüsünüz. Şehitlerimizi şaibeli yaparsınız ama bulunduğunuz ortamda, evinizde ne devrimcilik adına ne şehitler adına bir tek iz yoktur. Gelin evime girin, duvarlar konuşsun. Şehit yoldaşların fotoğraflarını taşıyan duvarlar size şamar indirir. On yıllardır taşıdığım, birçoğunu zindandan alıp geldiğim, sırtımda sınırlar aşıp getirdiğim kitaplarım size tokat vurur. Evimin her tarafını kaplayan ve binlerce kitaptan oluşan kütüphanemle bıyık altından gülerim perişan hallerinize.



Son söz mü, hiç olmayacak ama bir söz var söylenecek dinle bre ahmak,



Lümpen aleminin en kirlileri, mafyacılar bile vefat eden bir anneye “mekanı cehennem olsun” demez (Engin Erkiner).



Bu anne, herkesin annesi gibi. Örgütte elinden yemek yememiş, evini ve sofrasını açmadığı bir yoldaş kalmamış bir anne… İtirafçı bunu poliste de itiraf ediyor, Annemin ellerinden yemek yediğini şu cümlelerle ifade ediyor .” ALİ İle birlikte MİHRAÇ’ın evine gittik. 4-5 gece burada kaldık. MİHRAÇ’ın evinde kaldığımız müddetçe örgütü, durumu ve Türkiye’deki genel siyasi ortam üzerinde konuştuk…” (Engin Erkiner polis ifadesi S. 10-11). Ahlaksız itirafçı sana evini, sofrasını açmış, misafir etmiş bir anneye bu söylenir mi,



Bre ahlaksız sürüsü, bre insanlık dışı yaratıklar bunun ülkemiz tarihinde bir eşi benzeri var mı. hele bir yüz yüze gelelim sonrası kolay…



Bunun intikamı ne olur sanıyorsunuz, bekleyin de görün. Hesap garsona mı kesilecek dersiniz, birlikte göreceğiz.



Bu hakaretlerden sonra göndereceğin iletiler, okunmadan layık olduğu yere, çöpe gidecek. Bilesin…


**************************************


2. Selahittin Özüdoğru



kimdenselahattin ozudogru

kimeMihrac Ural



tarih15 Ekim 2009 19:47

konuRe: HAKİRE, TAHKİR

gönderengmail.com

imzalayangmail.com



ayrıntıları gizle 19:47 (17 dakika önce)





Bravoooo bildinizzz ismimi ..



Adım selahattin



Soyadim Özudogru



Samandağın yeşil yazı köyündenim



türkiye komünist partisi işçinin sesi geleneğindenim



seni ve senin gibi ahlaksız godoşları iyi bilirim.



**********************************





3. Mir



kimdenMihrac Ural

kimeselahattin ozudogru



tarih15 Ekim 2009 19:56

konuRe: HAKİRE, TAHKİR

gönderengmail.com



ayrıntıları gizle 19:56 (9 dakika önce)





İnsan olarak seni sadece ayıplıyorum.



Bilmediğin ve paylaşmadığın bir tarih hakkında bu kadar kin taşımanı anlamak mümkün değil.



Yalan söylüyorlar: bunu bil. Bunlar milliyetçiler bunu bil. Bir Antakyalının yükselişini kaldıramadılar bunu bil. İşçinin sesi geleneği onurlu insanların geleneği. Bunu iyi biliyorum. Yörükoğlu’yla uzun yazışmalarım var, Emine Engin'le de Sana cevap vermeyecektim. Ama aynı yörenin insanı olarak belirdin, cevapsız bırakmam yerinde olmaz. Sadece gerçeği bire bir bilerek olaylara yaklaşmanı temenni ediyorum.



Yazdıkları hiç bir şey doğru değil. Hayatımızı bu yola koyduk. Her şeyimizi vermeye devam ediyoruz. Buna saygılı olmadan bir yazışmanın anlamı olmaz. Tek tek her olayı gel gözünle gör. Misafirim ol. Samandağı’nda ablam bulunuyor öğretmen, akrabalarımın yarısı Zubarilerden, Antakya’da evimizi ziyaret et Dirdyak mahallesinde. Sana bir ton yazı gönderdim gerçekten İşçinin sesi geleneğinden gelmişsen onları oku öyle karar ver. Sonra bu karar neyin nesidir Allah aşkına, bire bir yaşanların verdiği hükmü izle.



Bütün bunlar bir yana halkımızın kimlik hakları için ortak ülkemizde demokrasi mücadelesi için kim ne diyor ona bak.



Tanımadığım şahsına yönelik hiç bir kasti sözüm olmaz bunu da bil.



Mihrac Ural



15 Ekim 2009



*********************************************************



4. Hasan Balcı



paranoya sardı bedeni vah mihrac vahh..‏

Kimden: balci hasan (balciogluhasann@gmail.com)


Gönderme tarihi: 15 Ekim 2009 Perşembe 16:56:29

Kime: mirimece (mirimece@hotmail.com)

Seni de paranoya sardı heryere saldırmaya başladın. deli danalar gibi



ben kendi isimi ile yazan biriyim kendi isimim ile ne yazdımsa sana yazdım.



Beni ve uslubumu bilirsin. Başkasının ismi ile yazmayacak kadar cesur olduğumu bilirsin.



benden hesapmı soracaksın gel



buradayım...



selahattin özüdoğruyu da tanırım



senin topraklarından biri.



***********************************

5. Selahittin Özüdoğru



kimdenselahattin ozudogru

kimeMihrac Ural



tarih29 Ekim 2009 20:53

konuRe: ÖNCÜ DİNAMİK VE TARİHİ YAKALAMAK

gönderengmail.com

imzalayangmail.com

Bu kişiden gelen resimler her zaman gösterilir. Artık gösterme.

ayrıntıları gizle 20:53 (20 saat önce)





mihrac ural, nasılsın?





İbrahim Yalçın tarafından yazıldı

Perşembe, 29 Ekim 2009 19:23

Merak ettim. Son günlerde hoş olmayan gelişmelerin girdabında kıvrandıgını duyuyorum. Benim gibi senin de çok ciddi kilo sorunun…





********************************************





6 Mir



kimdenMihrac Ural

kimeselahattin ozudogru



tarih30 Ekim 2009 17:39

konuRe: ÖNCÜ DİNAMİK VE TARİHİ YAKALAMAK

gönderengmail.com

Bu kişiden gelen resimler her zaman gösterilir. Artık gösterme.

ayrıntıları gizle 17:39 (11 dakika önce)





Mihrac Ural çok iyi. Halkıyla sürekli buluşmaktan, MİT ajanlarını hiç bir zaman muhatap almamaktan çok çok iyi. Sen önce gerçek kimliğini söyle Söz konusu köyde bu isimdi kimse yok ama seni çıkartacağız merak etme.



Sana söyleyim sahiplerine söyle.



"yemin ettim elime geçireceğim sizi. O zaman söylediğiniz tüm yalanları gerçek kılacağım üzerinizde, bu gün bulamadığınız tüm belgeleri o zaman size yaşatarak vereceğim." Bu söz Mihrac Ural'a ait. Bu sözün gerçekleşmesi hiç uzak değil. Bulunduğunuz yerde acı sonuçla yüz yüze kalacaksınız. Halkım Avrupa'da ilk konferansını örgütlüyor. Bu konferansın başında, senin de bulunduğun yerde olacağım. Bekle beni.



Elime düştüğünüzde söylediğiniz hiç bir şeyi yutmayacağınızı ilan edin göreyim. Kimlik hakları ve özgürlüğü için yola çıkan dev bir halkın tokatları altında nereye kaçacaksınız o zaman göreceğim. Evleriniz bile size barınak olmayacaktır. Zamanı hakem koydum bekleyin.



Okunmadığınızı bildiğiniz için yazı gönderme zahmeti yapmaya mahkumsunuz. Mihrac Ural'ın ezici kişiliği karşısında tek yazı kaynağınız odur. Size hüküm verdi Mihrac Ural yazacaksınız diye. Bundan çıkamazsınız. Bir tek gün yazmayın, bitmişliğinizi resmen ilan etmiş olursunuz. Bunun için size emir verdim yazacaksınız. Siyasetle değil şahsı kinlerinizle boğulana kadar yazacaksınız.



Sen ise kendini istediğin kadar gizle, bu yörenin insanı asla değilsin. Aşağılık bir hainsin halkına siyasal özgürlük ve haklarına karşı uzanan milliyetçi paçavranın aletisin. Huruksun, münkirsin, bu halk senin gibilerini 1938'lerde de çok gördü.



MİT ajanlarının beyhude çırpınışlarına ilişkin ajandamı herkes bilir. Payı ne ise onu alacak. Bu kez şansı da olmayacaktır.



Konu sıkıntınız var onu halledin, belge kanıt sıkıntınız var onu halledin, üçüncü kişilerce doğrulanmasını bekleyen iddialarınız var onu halledin, ölü konuşturmacılığıyla düştüğünüz kaoslar var onu halledin. Geliyorum.



Mihrac Ural.
30 Ekim 2009