7 Oca 2010

63.dosya : Tarih İkircimli Yazılmaz



Mihrac Ural
5 Şubat 2009


1. Mir (Sadık Varer’in bir yazısı üzerine direk ona yazılan ileti)



Değerli Sadık Varer,


Bir arkadaşımın ilettiği ve Engin Erkiner blogunda yayınlanan bir yazınıza ilişkin kısa bir not yazmak istedim. Tanışık olmadığımızı sanıyorum. Bir dönem aynı siyasal kulvarda yer aldığımızı bile yeni öğrendim. Akılda isim tutmamak eski alışkanlıktır… Ama şimdi bir kez daha dönüp baktım zaman zaman yazılarımız aynı sitelerde tesadüf olarak bir arada çıkıyor.


Konu tarih yazımı üzerine dikkat çekişinizdir. Yazınız haklı ifadelerle dolu. Tarihe bir arkadaş sohbeti, kin saikları ya da uydurma şetareti olarak bakmak ile tarih çok farklı olsa gerek. H. Carr'ın malum "Tarih Nedir ?" kitabı farklı tarih ve tarihçiler üzerinde isabetli duruşlara sahip. Ayşe Hür ise “tarihi tarihçi yazar” diyerek önemli bir gönderme yapar.


Tarihi “hareket halindeki geçmiş” olarak kavramıyorsak, çok dikkatli olmamız gerektiğini sizde belirtiyorsunuz. Bu iyi. Ama sorun Mihrac Ural noktasına gelince bu titizliği göstermemeniz sanırım yerinde olmuyor.


Görüşünüze saygı duyarım ama ortalıkta öylesine yalan ve öylesine abartma ve öylesine akıllara ziyan bir söylem var ki okurlar bunu hazmediyor mu? Bilmem. Ancak buna ne tarih ne de bu amaçla atılmış bir adım olarak bakılmayacağını sizde belirtmişsiniz. Buna çok şey ekleyebilirim, kanıtsız belgesiz konuşmanın bu mücadele sürecinde özel harp dairesiyle düştüğü paralellikten bahsetmem, en azından siyasal bir tespit olarak mümkündür derim. Akademik bir tarih yazımı olmasa da.


Birkaç yılı kapsayan bir alanda (1980-1982) süren tartışmalar için net kanıt, belge, el yazılı orijinal ifadeler ortaya koyduk. Bu konularla ilgili eleştiri dışında bir yönelime sapmadan. 61 dosya oluşturduk. Bu dosyalarda da “o söyledi, bu dedi, oradan duydum” da var ama bu dosyalarda el yazımı, kanıt belge ve altı imzalı tarihe açık ve net bilgi veren gerçek tarih yazımı için gerekli olanlarda yer alıyor. Bunları okumadan, isimlere gönderme yaparak suçlama yapmak bence konu üzerine yaptığınız yaklaşımın ruhuyla da terstir.


Bu meyanda tehdit olayları ve eski çatışmalı şiddet ve baskı dönemlerini terk etmemiş olarak eleştireceğiniz insanlardan önce, şu tehdit yalanının belgesini ve kimden geldiği ve nerede yapıldığının açıklanması gerekirdi. Bunlar yapılmadan birileri “bizi tehdit etti” diyerek tehdit edilmiş mazlum rollerine bürünmek çok ahlaklı değildir sanırım. Bunlara prim veren araştırmasız kabullerde olumlu olmasa gerek.


Ama ben söyledim oldu gibi, Bektaşi’nin namaz hikayelerine düşmemek gerek. Bu tarih değil siyaset bile olamaz. Hiç bir zaman olmamış, kanıtsız belgesiz tek taraflı söylemlerle, burjuva hukukunun bile kabul etmeyeceği iddialarla, üstelik savunma hakkı olamadan insanları kıyıcı, biçici olarak yorumlamak abestir derim. Bu tarih yazıcılığı değil, tarih okutmacılığıdır.



Tek kelimeyle yalan söylüyorlar, kurgu yapıyorlar hayatını devrimci mücadeleye özgürlük ve demokrasi mücadelesine, halkları için çabalara vakfetmiş insanları karalıyorlar. Bu insanlardan İbrahim Yalçın gibi birinin tek bir yerde tek bir satır siyasi yazını bile yoktur. Bu adam için çevreden bilgi almayın, tarih anlayışınıza uymaz. Ama el yazılı 12 sayfa belgesini, kendi sözlerini okuyun MİT’le ne yapmış nasıl yapmış bir düşünün.


Engine itirafçı dedim, çözüldü de denebilir. Kendimden bir şey katmadım polis ifadesini ortaya koydum. Tarihe başka nasıl bakılacak, bu temel maddi hissi deliler olmadan?



Benim için onlar, şunun, bunun söylediği ve kendi yalan ve kurgularla irade beyan ediyorlar. Tek kanıtları, tek belgeleri yok. Pol Pot’çuluktur bu.


Haklı olarak ve önemsememeniz dolaysıyla da beli ki takip etmiyorsunuz. Bu ikilinin bir araya gelişinin derin mahiyeti bir yana, yazılarının tek tek tıklanma sayılarına bir göz atın, kendileri veriyor bunu; 5 tıklama 10 tıklama 17 tıklama en kabadayısı 150 tıklama üstelik bu da aylardır yayın yapan bir site. Bu nedir ve bu ne anlama gelir. Tek anlamı kimsenin bu boş yalanlarla, kurgularla ilgilenilmediği anlamına gelir. Sol burada kendini katletmiştir, birbirini katletmekten de öte.


Ondan sonra, kapı bekçileri biri itirafçı ve biri MİT işbirlikçisi olan devrimci bir mahalleyi kafalarında kurgulayarak, falanı sokmayalım, filanı yasaklayalım, filancayı itelim gibi vehimler içinde olmak sizce komik değil mi? Bunun neresi devrimci mücadele. Bırakın tarihi bir kenara, bunun neresi devrimci harekete hizmet olabilir.



Bu satırda farklı etnik köken ve inançtan olmamın işin içinde temel bir rol oynadığını söylemeyeceğim. Derin milliyetçi tepkilerin bu sisli ortamda bir safra olarak döküldüğünden de bahsetmeyeceğim. Ortak ülkemizin özgürlük ve demokrasi mücadelesine katılabilir her dinamiği katmak gerektiği gerçeğine işaret etmeyi hazmetmeyenlerin milliyetçilikleri bu tartışmalarda bir veba gibi sürdüğünü görmeyi ise okurun kendisine bırakacağım.

Değerli Sadık Varer,


Size linkini vereceğim belge ve kanıtları okuyup bunlara dayanarak tarih yazımı olmasa da düşüncenizi açıkça ilan edebilir misiniz diyeceğim. Bu açıdan her yazar yazdığının arkasında dik durmalıdır derim.


İki belgeye yetineceğim. Biri Engin Erkiner’in polis ifadesi. Diğeri, İbrahim Yalçın’ın MİT’le resmen ilişki halinde ve 150 000 tl ön ödeme alarak Acilcilerin 1. Kongresini MİT hesabına izlediğini belirten el yazısıdır. Bir göz atın http://tarihselhainler.blogspot.com/


Bu tartışmalar benim ve katılımcı arkadaşların yazdığı 61. dosyadan oluşmaktadır. Yüzlerce sayfa içinde önemli belgeler anılar ve kanıtlar sunulmaktadır. İsterseniz arşivinize konması için 61 dosyayı da gönderebilirim. Siz sadece tarihe yararlı olan belgeleri okuyun; zaman zaman yazarını çok sindiremediğimiz bir kitabı okurken daha çok yaptığı alıntılara baktığımız gibi.


Bunları bilmenizi istedim. Bana ilişkin kanaatlerinizin değişip değişmemesiyle hiç ilgili değilim.


Tarih yazımını nispeten doğru tanımladığınız için size teşekkür edeceğim sadece ona sadık kalın diyeceğim. Yüksel hocayı lütfen yanlışlıkla da olsa başkalarıyla karıştırmayın…

Baki başarı dileklerimi iletiyorum.
Mihrac Ural
05 Şubat 2009
*******************************************************


2. Sadık Varer’in cevabı


kimden :sadık varer
kime :Mihrac Ural
tarih05 Şubat 2009 Perşembe 16:50
konuRe: kısa bir bilgi

gönderengmail.com
ayrıntıları gizle 16:50 (9 saat önce) Yanıtla


Tarih nedir- ne değildir bilirim, ama elbette tarihçi değilim, 'devrim mahkemesi' savcısı falan da değilim.Buna karşın, yıllardır, ortalama ayda bir kez görüştüğümüz Ali'nin kardeşinin yaptığı titiz araştırmanın sonuçlarını, dolayısı ile Ali Çakmaklı cinayetinin 'arkasını ve önünü' yeterince bildiğimi sanıyorum.


Engin ve diğerleri ile ilgili 'uçuşan bilgiler' hakkında söz etmek ise, bana düşmez.

Sadık Varer


*********************************************************


3. Mir’in cevabı

kimden: Mihrac Ural
kime: sadık varer


tarih 06 Şubat 2009 Cuma 01:42
konuRe: kısa bir bilgi
gönderengmail.com
ayrıntıları gizle 01:42 (15 dakika önce) Yanıtla


İletinizi aldım. Teşekkür ederim.


Ali Çakmaklı'nın kardeşi dırek benden de duysun. Bir araştırma konusunu birincil ağızdan duymak, sanırım eldeki bilgilerle en gerçekçi sonuca varmak için önemlidir; bu önceden varılmış kanaatleri hiç değiştirmeyecek olsa da. Ön yargılarla gerçekler hiç bir zaman bire bir örtüşmez.


Resim sanatçılığınız sonradan dikkatimi çekti. Tablolarınızı izledim. Notlar aldım. Sürrealizm, Kubizm üzerine söyleyeceklerim olacaktı. Bunu iletmeyi ise sonralara bıraktım.
Mihrac Ural
***************************************