240. DOSYA
(Konuyla ilgili
olanlar http://acilciler-thkpc.blogspot.com/ linkinden sırasıyla tüm
dosyaları takip edebilirler)
DOKUNAN YANAR
Mihrac Ural’ın notu;
İtirafçı Engin Erkiner ve ortağı MİT ajanı İbrahim Yalçın,
polisliğe devam ediyorlar. İhbar üzerine ihbara, çirkef üzerine çirkefe,
siyaset dışı her çirkinliğe devam ediyorlar. İlgili ilgisiz herkesi devlete
ispiyonluyorlar. İşler bu. On yıllar önce devrimcileri karalayan, ihbarlarla
polis baskınlarını organize eden Doğu Perinçek’in yeni versiyonları el yazılarıyla
MİT ajanı olduklarını, polisle işbirliği içinde olduklarını itiraf etmelerine
rağmen, hayasızca aynı işi devam
ettiriyorlar. Sonra, alt bezi gibi kullandıkları kişilerle de it dalaşına giriyorlar.
İşte bu ikilinin ihbarlarıyla mahkemelere sürüklenin
devrimcilerden, hayatı boyunca halkı için tutarlıca mücadele eden Mehmet Yavuza
karşı sürdürülen ahlaksız karalama kampanyası da bu çabaların bir uzantısıdır.
Bunlar Özel harp dairesi yöntemleridir ve kaynağı belidir.
Onurlu bir devrimci olan Mehmet yavuz, bu şebekeyi ve
işbirlikçilerini her defasında yerden yere vuran açıklamalarıyla ilgili okura
mesajını iletiyor. Özetle de şunu söylüyor, birlikte okuyalım…
“pehlivan tefrikasına dönüştürülüp herkese bir kılçık
atılıyor.. Aslında seslendikleri devrimci kamuoyu falan değil..
Mesajlarının muhatabı tamamen Mehmet Ağar...
Ona diyorlar ki;
'' Bir devrimci aranıza sızmış,
bizleri deşifre ediyor.. Buna engel olun..''
Ben, verilen mesajları tersinden
okumayı severim.. Maskeleri indirmenin en güzel yöntemidir.
Yine haklı çıktım..
'' Dokunan Yanar '' demişti
Ahmet Şık..
Evet, dokunan yanıyor..”
Mehmet Yavuz – 3 Ekim 2011
Fethullahçı gladyoyu deşifre edenlerin akibetini
böyle özetlemişti Ahmet Şık..
Gerçekten de dokunan yanmıyor mu ? En çarpıcı
örneğini de Hanefi Avcı ile görmedik mi ? Eğer sadece Hanefi Avcı'nın kimliği
üzerine yoğunlaşıp ''Oh oldu ite'' noktasında durursak, madalyonun
gerçek yüzünü hiç göremeyiz.
Gladyoya dokunursan başına her şey gelir.
Muhatap olduğum her türlü iftira ve çamurun
ana nedeni budur.
Ama sonucu ne olursa olsun; dokunmaya devam edeceğim...
2006 yılındaki parti üyeliğinden yola çıkıp 1977'lere
varmak sadece zaman makinasıyla değil; Engin ve İbrahim Yalçın'ın
FİNOSU oldukları yalan makinasıyla da mümkünmüş..
Bunu da gördük çok şükür..
Birkaç gündür, başkanı olduğum nakliye
derneğinin bütün üyelerine'' DEVRİMCİ KAMUOYUNA '' başlıklı postalar
göndererek ÇAMUR ve İHBAR kampanyasını sürdürüyorlar..
Lakin bu aptalların hiç bilmedikleri bir
gerçek var: Başkanı olduğum dernek, devrimcilerdenoluşmuş bir fikir kulübü
değil.. Adı üstünde; nakliyecilerin sektörel birliği. Yani aramızda her düşünce
ve inançtan hacısı, hocası, musevisi, dinsizi, imansızı , lazı, kürdü, arabı
var..
Yani sizin osuruk reyalı yalanlarınız
kimsenin kılını titretmez..
Çünkü sektörümün insanı; sarraftır; veliyi
de bilir deliyi de...
Muhbiri gözünden tanır..
Yargı sürecinden bahsedeyim..
Hasan'ın da ifade ettiği gibi hiç kimse ne geçmişini
ne de bugünü inkar etti.. Geçmişimizi de bugün yaptıklarımızı da gururla
savunduk.
Bu elbette ki dik duruştur.
Mahkemede üstlendiğimiz fiiller suçsa; cezasına
razıyız.
Ama bu iftira ve ihbarcı başlarının dışkı
kokan mesajları; onların künyesi olarak tarihe çoktan yazıldı.
Ben; '' GÜN NASILSA AĞARIR ''
demiştim, dostlar '' GÜN NİCEDİR AĞARMIŞ '' dediler.
Ne kadar doğru..
Aslında madalyona tersten bakmak lazım.
Hakkımdaki çamurun arkasında yatan gerçek neden; ulaştığıma ikna oldukları
belgeler nedeniyle içine düştükleri derin endişedir..
Kendilerinde panik depresyon hali var..
Hani depreme hazırlık çalışmaları
vardır... Binanın çatlayan, patlayan yerleri güçlendirilir.. Bunların
yaptıkları da bu..
Depreme hazırlık yani..
Olası büyük depremden en az zararla yırtmak
için kendilerince tedbir alıyorlar..
Mehmet Ağar hikayesi bu nedenle pehlivan
tefrikasına dönüştürülüp herkese bir kılçık atılıyor.. Aslında
seslendikleri devrimci kamuoyu falan değil.. Mesajlarının muhatabı
tamamen Mehmet Ağar...
Ona diyorlar ki;
'' Bir devrimci aranıza sızmış, bizleri
deşifre ediyor.. Buna engel olun..''
Ben, verilen mesajları tersinden okumayı
severim.. Maskeleri indirmenin en güzel yöntemidir.
Yine haklı çıktım..
'' Dokunan Yanar '' demişti Ahmet
Şık..
Evet, dokunan yanıyor..
Daha önce de yazmıştım; bir kişinin nerede
olduğu değil, kim olduğu önemlidir. Bazı sabit fikirleri
kırabilmenin yoludur aslında bu.. Devrimci teori; en gerici partilerde bile
çalışabilmeyi gerekli kılar.
İki günde il yöneticisi olunmaz
diyorlar... Aslında kendileri de inanmıyor buna...
Bal gibi olunur.
Burjuva siyaseti günlük getiriye
bakar..
Bu nedenle rüzgar senden yana eserse; iki
günde değil il yöneticisi, milletvekili bile olursun partinin yolunu
bilmeden.
Burjuva siyasetinin insana bakışı budur...
Devrimcilik ilkeli bir duruştur demiştim..
Kimliği ve sıfatı ne olsun; hukuksuzluktan mağdur olanın yanındayım. Bu
nedenle ergenekon, estergon masallarıyla dolduruşa gelmem.
Biraz da emniyet ifadelerimizin
sızdırılmasından söz edeyim. Anlıyorum ki; suç duyurusu başvurumuzun
muhatapları bayağı tedirgin.. Kendilerini kurtaracak yalancı şahitleri
aynı mahalde bulmaya çalışıyorlar.
Ama nafile.. Gerçeği biliyoruz.
Gereğini yaptık..
Bu konuda yanlış yönlendirmeye yönelik mesajlara
karnımız tok
Bu boku yiyen, faturayı öder...