245. DOSYA
BOYACI
CAHŞ
Mihrac Ural
- 10 Aralık 2011
Okurlarımdan bir kez daha özür dileyerek yazıyorum. Aile
terbiyesi almamışların mide bulandıran karalamalarına cevaben, kullandıkları
argümanları aktararak onları tanımlamaya çalışacağım.Bunun içinde üzgünüm.
Yanılmıyorsam dünyanın hiçbir devrimci hareketinde böylesi
bir karalama süreci yaşanmamıştır. Tartışmaya küfür bulaştı mı, çirkinlik ve
şahsi karalama girdi mi, orada ahlaksızlık başlamış demektir. Bunun, okuyarak-görerek
kazanılmış bir kültür düzeyi olmamakla ilgili olduğunu sanmıyorum. Bu öncelikle
bir aile terbiyesidir. Sonra ne derseniz deyin, ama önce evinde terbiye
edilmemişlik varsa bu tablo için yeterli zemin var demektir.
Ama benim için işin bir başka boyutu var. Bu karalamalar
gerçekte, ne kin ne de intikam işi.
İtirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın
ikilisinin bir polis organizesi olduğunu, yaptıklarının başka türlü izah
edilemeyeceğini söyledim, durdum. Bunun için her birinin kendilerini nasıl
tanıttıklarını gösteren kendi el yazılarıyla altında imzalarının olduğu iki
belge ortaya koydum. Gerisini hiç önemsemedim. Analarına, bacılarına,
kızlarına, mallarına, mülklerine tek bir söz etme gereği duymadım; beni
ilgilendiren siyasal süreçte işlevleriydi onu yazdım. İki cümle yetti.
Engin Erkiner kendini anlatıyor;
“Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)
“Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)
İbrahim Yalçın’ın el yazılı itirafı;
“Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos
1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150
bin TL’da paralarını alarak vedalaştık… Örgüt bittiği zaman, benim işim de
bitecek. Artık devlet arkamda olacak hiçbir sıkıntım olmayacak. " (İbrahim Yalçın el yazısı İtirafnamesi s:9-10)
Bu ikili, görevlerine son 3,5 yılda çok hız verdiler.
İhbarları ihbarlara ekleyerek, ilgili ilgisiz herkesi polis ağına düşürdüler.
14 yoldaşa yapılan operasyon ve Özel Yetkili Mahkemede yargılanma bunun sonucu
ortaya çıktı. Buna hala devam ediyorlar. İhbarla yetinmediler, ötesini de yaptılar;
vefat etmiş ebeveynleri, karıları, kız kardeşleri, evlatları aklın almayacağı
yalan senaryolarla belden aşağı küfürlerle dillerine doladılar. İşte bu kısmı,
siyasal tarihin hiçbir belgesinde yer almayan bir ek olarak bu ahlaksızlardan
geldi. Ama bu tarzı tüm devrimciler iyi bilirler; Özel Harp Dairesi işi…
235. Dosya’da bu ahlaksızları tek tek belgeleriyle tarihi
seremoni içinde polis şebekesi olduklarını ispatladım. Tekrara gerek yok…(Bkz. http://acilciler-thkpc.blogspot.com/)
Bu ikili polis şebekesi etrafında sürüklenen Aptal ve
Joker gibileri ise hakir görerek küçümsedim, muhatap almadım. Zaten
Aptal, anıldığı an adını bilen biriydi. Joker ise sallamaların uzmanı olarak,
dedemi öldükten sonra bile yaşattığını gösterince beli kırıldı, benim için de
yok oldu. Esasında olay şudur, sahibi varken köpeklere dönüp bakılmaz;
Asillerin yolunu takip ettim. Hiçbir asil, sahibi varken kölesine bakmaz,
sahibin suratına konuşarak mesajını iletir…
Bir de Kılçık Haydar diye biri olmalı. Hayatta
görmediğim, bir anımın bile olmadığı, “polisle el ele vererek devrimcilerden
silah toplamış” biri, adımı kutsal kitaplarda arayacak kadar sapıtmış. Bu
cehennemi ilgiye karşı, gösterdiğim ilgisizliğe ise bu gün bile hayret eder
dururum.
Tanımadığım bir köpek, hepsi bu olsa gerek. Tek bir satırımı
heba etmedim, görmezden gelmekle yetindim. Bu kin ve intikam denizinde, bu
uydurmalar okyanusunda, devlete mesajdan başka anlamı olmayan ve sonuçta tek
hedefi ihbarcılıkta anlam bulan çırpınışlara prim vermedim.
Aradan, adını hayatımda duymamış olduğum, kendi söylemine göre
ilk tokattan sonra devrimi de devrimciliği de bir kenara atıp, bu işe
bulaştığına bin küfür etmiş biri aniden karalamalara başladığına tanık
oldum. İlgisizliğim o kadar ki, adını dahi doğru yazmayı beceremiyordum; Cahş
mı? Cihat mı? Cahit mi? Her ne bok ise, Boyacı olduğunu kendi ego
sergisinden öğrendiğim biri çıktı birinin şalvarından…( “Şalvardan çıkma”
bir deyimdir, bilen bilir)
Adam
ırkçı, milliyetçi, Alevi, Kürt ve Ermeni düşmanı bir faşist., Yani insanlık
düşmanı, herkese düşman herkese karşı kinli. Yüksel Eriş Hoca’nın kardeşine,
ailesine karşı bile pervasızca ağza alınmayacak karalamalar yapan biri. “Üç
beş kuruşluk” biri, her şeyi kin ve nefretle, yeteneksizliğinin,
cehaletinin, bilgisizliğinin altında ezilmişliğinin gözüyle gören biri. Yazdığı
her şey yalan, abartma ve karalamadan ibaret bir alçak. İlk ve Son Test
yazılarımla bu veledi zinayı, bir izmarit gibi ayakkabımın altına alarak,
çiğneyip attım (bkz. 211. ve 212. DOSYA http://acilciler-thkpc.blogspot.com/ ).
Benim için bu pislik de bitmişti.
Boyacı
Cahş, sahipleri gibi, hayatında tek bir satır siyasi yazı yazmamış, böyle bir
kaygısı olmamış, işi gücü, bilinçaltına işlemiş, kim tarafından “kendisine,
kızına, karısına, baldızına ve de annesine bir telefon ya da elektrik faturası
karşılığı” ne yapılmışsa yapılmış olmanın sendromuyla yazıp duruyor.
Homoseksüellerde görülen refleksle, ilk kez iğfal olmanın ardından bir
sürükleniş yaşıyor. Bu yüzden, faşistlerin katlettiği genç insanlara “Kazma”
diye hakaret ederken, Kazma sapının çağrıştırdığı fantezilerle gecelerini
süslüyor. “Anasını, bacısını, Kızını, baldızını, karısını” satan biri olarak da
herkesi kendi gibi algılamaya çalışıyor, karalıyor….
Önüne gelene karalama yapan Boyacı Cahş, son alarak onurlu
dostum Mehmet Yavuz’a yönelik karalamalara kalkışmış.
Kimi karaladıysa cevabını fazlasıyla almaya devam ediyor.
Mehmet Yavuz da iki satırla hakkını vermiş
Birlikte okuyalım…
HURDA çelik
Mehmet Yavuz - 10 Aralık 2011
Cahit isimli hurda Çelik'i
muhatap bile almıyordum.
Kendisini mıro masallarıyla
başbaşa bırakıp mastürbasyon fantazilerini görmezden gelmiştim..
Lakin Hasan Balcı'nın
sürekli vurgu yaptığı bu hurdanın yazılarına bir göz atma
gereği duydum. İyi ki de duymuşum.
Bu iftira makinası,
hiç tanımadığı şahsım hakkında eleştiri sınırları
aşıp '' karısını kızını satan'' gibi onur kırıcı ithamlarda
bulunmuş.
Ulan hurda; nerede tanık oldun bu
iğrençliğe ?
Aç kulaklarını; onurumu
zedeleyen bu iftira ve hakaretlerini ispatlaman için yasal yollara
başvuruyorum.
Ya söylediklerini mahkeme
huzurunda kanıtlarsın, ya da elin karısını, kızını diline
dolamanın bedelini bir şekilde ödersin..
Buna hazır ol..