30 Ara 2011

245. DOSYA BOYACI CAHŞ


245. DOSYA
Tüm dosyaları sırasıyla http://acilciler-thkpc.blogspot.com/ linkinden okuyabilirsiniz
BOYACI CAHŞ

Mihrac Ural - 10 Aralık 2011

Okurlarımdan bir kez daha özür dileyerek yazıyorum. Aile terbiyesi almamışların mide bulandıran karalamalarına cevaben, kullandıkları argümanları aktararak onları tanımlamaya çalışacağım.Bunun içinde üzgünüm.

Yanılmıyorsam dünyanın hiçbir devrimci hareketinde böylesi bir karalama süreci yaşanmamıştır. Tartışmaya küfür bulaştı mı, çirkinlik ve şahsi karalama girdi mi, orada ahlaksızlık başlamış demektir. Bunun, okuyarak-görerek kazanılmış bir kültür düzeyi olmamakla ilgili olduğunu sanmıyorum. Bu öncelikle bir aile terbiyesidir. Sonra ne derseniz deyin, ama önce evinde terbiye edilmemişlik varsa bu tablo için yeterli zemin var demektir. 

Ama benim için işin bir başka boyutu var. Bu karalamalar gerçekte, ne kin ne de intikam işi. 

İtirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın ikilisinin bir polis organizesi olduğunu, yaptıklarının başka türlü izah edilemeyeceğini söyledim, durdum. Bunun için her birinin kendilerini nasıl tanıttıklarını gösteren kendi el yazılarıyla altında imzalarının olduğu iki belge ortaya koydum. Gerisini hiç önemsemedim. Analarına, bacılarına, kızlarına, mallarına, mülklerine tek bir söz etme gereği duymadım; beni ilgilendiren siyasal süreçte işlevleriydi onu yazdım.  İki cümle yetti. 

Engin Erkiner kendini anlatıyor;

Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)

İbrahim Yalçın’ın el yazılı itirafı;

Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos 1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150 bin TL’da paralarını alarak vedalaştık… Örgüt bittiği zaman, benim işim de bitecek. Artık devlet arkamda olacak hiçbir sıkıntım olmayacak. " (İbrahim Yalçın el yazısı İtirafnamesi s:9-10)

Bu ikili, görevlerine son 3,5 yılda çok hız verdiler. İhbarları ihbarlara ekleyerek, ilgili ilgisiz herkesi polis ağına düşürdüler. 14 yoldaşa yapılan operasyon ve Özel Yetkili Mahkemede yargılanma bunun sonucu ortaya çıktı. Buna hala devam ediyorlar. İhbarla yetinmediler, ötesini de yaptılar;  vefat etmiş ebeveynleri, karıları, kız kardeşleri, evlatları aklın almayacağı yalan senaryolarla belden aşağı küfürlerle dillerine doladılar. İşte bu kısmı, siyasal tarihin hiçbir belgesinde yer almayan bir ek olarak bu ahlaksızlardan geldi. Ama bu tarzı tüm devrimciler iyi bilirler; Özel Harp Dairesi işi… 

235. Dosya’da bu ahlaksızları tek tek belgeleriyle tarihi seremoni içinde polis şebekesi olduklarını ispatladım. Tekrara gerek yok…(Bkz. http://acilciler-thkpc.blogspot.com/)

Bu ikili polis şebekesi etrafında sürüklenen Aptal ve Joker gibileri ise hakir görerek küçümsedim, muhatap almadım. Zaten Aptal, anıldığı an adını bilen biriydi. Joker ise sallamaların uzmanı olarak, dedemi öldükten sonra bile yaşattığını gösterince beli kırıldı, benim için de yok oldu. Esasında olay şudur, sahibi varken köpeklere dönüp bakılmaz; Asillerin yolunu takip ettim. Hiçbir asil, sahibi varken kölesine bakmaz, sahibin suratına konuşarak mesajını iletir…
Bir de Kılçık Haydar diye biri olmalı. Hayatta görmediğim, bir anımın bile olmadığı, “polisle el ele vererek devrimcilerden silah toplamış” biri, adımı kutsal kitaplarda arayacak kadar sapıtmış. Bu cehennemi ilgiye karşı, gösterdiğim ilgisizliğe ise bu gün bile hayret eder dururum. 

Tanımadığım bir köpek, hepsi bu olsa gerek. Tek bir satırımı heba etmedim, görmezden gelmekle yetindim. Bu kin ve intikam denizinde, bu uydurmalar okyanusunda, devlete mesajdan başka anlamı olmayan ve sonuçta tek hedefi ihbarcılıkta anlam bulan çırpınışlara prim vermedim.

Aradan, adını hayatımda duymamış olduğum, kendi söylemine göre ilk tokattan sonra devrimi de devrimciliği de bir kenara atıp, bu işe bulaştığına bin küfür etmiş biri aniden karalamalara başladığına tanık oldum. İlgisizliğim o kadar ki, adını dahi doğru yazmayı beceremiyordum; Cahş mı?  Cihat mı? Cahit mi? Her ne bok ise,  Boyacı olduğunu kendi ego sergisinden öğrendiğim biri çıktı birinin şalvarından…( “Şalvardan çıkma” bir deyimdir, bilen bilir) 

Adam ırkçı, milliyetçi, Alevi, Kürt ve Ermeni düşmanı bir faşist., Yani insanlık düşmanı, herkese düşman herkese karşı kinli. Yüksel Eriş Hoca’nın kardeşine, ailesine karşı bile pervasızca ağza alınmayacak karalamalar yapan biri. “Üç beş kuruşluk” biri, her şeyi kin ve nefretle, yeteneksizliğinin, cehaletinin, bilgisizliğinin altında ezilmişliğinin gözüyle gören biri. Yazdığı her şey yalan, abartma ve karalamadan ibaret bir alçak. İlk ve Son Test yazılarımla bu veledi zinayı, bir izmarit gibi ayakkabımın altına alarak, çiğneyip attım (bkz. 211. ve 212. DOSYA http://acilciler-thkpc.blogspot.com/ ). Benim için bu pislik de bitmişti. 

Boyacı Cahş, sahipleri gibi, hayatında tek bir satır siyasi yazı yazmamış, böyle bir kaygısı olmamış, işi gücü, bilinçaltına işlemiş, kim tarafından “kendisine, kızına, karısına, baldızına ve de annesine bir telefon ya da elektrik faturası karşılığı” ne yapılmışsa yapılmış olmanın sendromuyla yazıp duruyor. Homoseksüellerde görülen refleksle, ilk kez iğfal olmanın ardından bir sürükleniş yaşıyor. Bu yüzden, faşistlerin katlettiği genç insanlara “Kazma” diye hakaret ederken, Kazma sapının çağrıştırdığı fantezilerle gecelerini süslüyor. “Anasını, bacısını, Kızını, baldızını, karısını” satan biri olarak da herkesi kendi gibi algılamaya çalışıyor, karalıyor…. 

Önüne gelene karalama yapan Boyacı Cahş, son alarak onurlu dostum Mehmet Yavuz’a yönelik karalamalara kalkışmış. 

Kimi karaladıysa cevabını fazlasıyla almaya devam ediyor. Mehmet Yavuz da iki satırla hakkını vermiş
Birlikte okuyalım…

HURDA çelik

Mehmet Yavuz - 10 Aralık 2011

Cahit isimli hurda Çelik'i muhatap bile almıyordum.
Kendisini mıro masallarıyla başbaşa bırakıp mastürbasyon fantazilerini görmezden gelmiştim..
Lakin Hasan Balcı'nın sürekli vurgu yaptığı bu hurdanın yazılarına bir göz atma gereği duydum. İyi ki de duymuşum.
Bu iftira makinası, hiç tanımadığı şahsım hakkında eleştiri sınırları aşıp '' karısını kızını satan'' gibi onur kırıcı ithamlarda bulunmuş.
Ulan hurda; nerede tanık oldun bu iğrençliğe ?
Aç kulaklarını; onurumu zedeleyen bu iftira ve hakaretlerini ispatlaman için yasal yollara başvuruyorum.
Ya söylediklerini mahkeme huzurunda kanıtlarsın, ya da elin karısını, kızını diline dolamanın bedelini bir şekilde ödersin..
Buna hazır ol..