21 Ağu 2010

BOYKOT KİMLİKTİR

Mihrac Ural
17 Ağustos 2010

Bu referandum, tek seçenekli anti demokratik bir referandumdur. Farklı alternatifler için oy verme hakkı tanımayan bir referandumdur. Ya eskiye devam ya onun devamına devam demektedir. Bu yanıyla referandumda oy kullanma çağrısı, halkı, kendini aldatmaya çağırmaktır. Bu aldatmacada taraf olmak, hiçbir yönüyle demokrasi çabalarına katkı anlamına gelmez. Bu koşulda oy kullanmak siyasi kimliğini yitirmek demektir. Tutum değil, sayı olmaktır.
Bu referandumda seçme hakkı yoktur; seçme hakkı mantığına ters, tek alternatifli önerisiyle seçmenin her tercihini kendisi için bir onay anlamına getiren sistem, seçmeni kimliksizleştirmek istemektedir, özgürlüğünü kullanma şansını elinden almak istemektedir. Bu fasit dairenin bir parçası olmak, gerçek anlamda “kolaya kaçmak” demektir.
Zor olan, bu ağır dayatmalara karşı özgür olmak, kimlik sahibi olmak, kendini ifade etmek ve siyasal farklılığını korumaktır. Bu veriler içinde bunu özgürlüğü BOYKOT sağlar.
Kolayına kaçmak var olana ya da dayatılana boyun eğmektir, zor olan bunlar karşısında farklılığın var oluş dinamiklerini ifade edebilmektir, kendini olduğunu yansıtmaktır; bir tarafa angaje olmadan tek boyutlu öneriyi ret etmektir. Bu ise ancak BOYKOT’ta ifadesini bulur.
***

Anayasa paketi bir referandumla oylanıyor. Oylama tek seçenekli.
Darbecilerin 82 anayasası yürürlüktedir, HAYIR çıkarsa yürürlükte olmaya devam edecektir. Referanduma sunulan yeni anayasa paketi ise eskinin kimi yerleri değiştirilmiş halidir, özü, temel parametreleri ise aynıdır. Bu anlamda oylar hangi tercihe gidersi gitsin sonuç aynı kökten gelen anayasanın lehine olacaktır.
Bu bir kısır döngüdür. Buradan çıkmak için farklı olmayı gerektirir. Dayatılan ve nitelikçe farklı olmayan verilerin onayı anlamına gelecek EVET ya da HAYIR tutumu, birbirinden farklı bir sonuç üretemez; her iki tutum aynı madalyonun iki yüzüdür. Buradan çıkmak için, geride kalan yol BOYKOT’tur.
Referandumda boykot, sisteme angaje olmamış özgür iradelerin, kendine özgü kimliklerin tutumudur.
Sistem kendini yeniden üretirken ortaya koyduğu alternatiflere baktığımızda iki seçenekle karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz.
EVET dediğimizde onaylanacak anayasa paketi, gerçekte darbecilerin 82 anayasasının temel parametreleriyle oluşmuş bir anayasayı onaylamak anlamına gelecektir.
Önerilen anayasa paketinin temel mantık algıları, önceki anayasaların milliyetçi devamıdır; tek milletli olmanın değiştirilmesi bile teklif edilemez maddelerle korunmuş tek milletli bir anayasadır. Bu anayasa paketi iddiaların aksine, “kanunlar geriye işlemez” örtüsü altında 12 Eylül darbecilerini koruyan, yargılanmasını engelleyen bir anayasa önerisidir.
EVET cephesinde yer alan güçler, önerdikleri anayasa paketinin “yetersiz olduğu, daha demokratik bir anayasa için bir giriş olduğu”nu dile getirirler. Bu yaklaşım bile başlı başına, ortaya konan paketin handikabını göstermeye yeterlidir. Gerçekten demokratik bir anayasa yapmak varken, neden geçici olduğu yetersiz olduğu söylenen bir anayasaya EVET demek için çağrı yapılsın, bunun mantığı olamaz. Varsa bir mantığı, referanduma kadar halkı yeni ve daha demokratik bir anayasa hayaliyle oyalamaktır. Sonuçta, onaylanacak bu paketle yenileceğidir. Bu anlayış, onaylandığı an ölü doğan bir anayasayla karşı karşıya kalacağımızı gösterir.
HAYIR dediğimizde ise farklı bir yerde olmayacağız. Bu tavrın ilk adımdaki sonucu, 12 Eylül anayasasının yürürlükte kalmasına evet demektir. HAYIR diyenlerin bu referandumda bilinen ya da oylanmaya sunulan bir alternatifleri yoktur.
Bu referandumda iki ayrı anayasa önerisi yok. Verilecek oy EVET olsa da HAYIR olsa da sistemin ortaya koyduğu sınırlara kabul oy verilmiş olacaktır.
Bu referandumda farklı anayasal tercihler yarışmıyor, tek seçenek bulunuyor. Diğer seçenek ise yürürlükte olan darbe anayasasıdır.
Bu referandum, tek seçenekli anti demokratik bir referandumdur. Farklı alternatifler için oy verme hakkı tanımayan bir referandumdur. Ya eskiye devam ya onun devamına devam demektedir. Bu yanıyla referandumda oy kullanma çağrısı, halkı, kendini aldatmaya çağırmaktır. Bu aldatmacada taraf olmak, hiçbir yönüyle demokrasi çabalarına katkı anlamına gelmez. Bu koşulda oy kullanmak siyasi kimliğini yitirmek demektir. Tutum değil, sayı olmaktır.
Bu referandumda seçme hakkı yoktur; seçme hakkı mantığına ters, tek alternatifli önerisiyle seçmenin her tercihini kendisi için bir onay anlamına getiren sistem, seçmeni kimliksizleştirmek istemektedir, özgürlüğünü kullanma şansını elinden almak istemektedir. Bu fasit dairenin bir parçası olmak, gerçek anlamda “kolaya kaçmak” demektir.
Zor olan, bu ağır dayatmalara karşı özgür olmak, kimlik sahibi olmak, kendini ifade etmek ve siyasal farklılığını korumaktır. Bu veriler içinde bunu özgürlüğü BOYKOT sağlar.
Kolayına kaçmak var olana ya da dayatılana boyun eğmektir, zor olan bunlar karşısında farklılığın var oluş dinamiklerini ifade edebilmektir, kendini olduğunu yansıtmaktır; bir tarafa angaje olmadan tek boyutlu öneriyi ret etmektir. Bu ise ancak BOYKOT’ta ifadesini bulur.
Anayasalar oluşturulurken sonuçta elde edilecek toplumsal uzlaşma, sorunlarının aşılması anlamına gelir. Oysa bu referandumun mantığında böylesi bir zemin, böylesi bir ilgi de yoktur. Bu referandum, coğrafyamızın mozaik dokusunun sorunlarına çözüm önerilerini seçmenin önüne koymamıştır. Tek boyutludur. Referandumu AKP ve diğerleri arasında bir seçim rekabetine dönüştüren de budur. Farklı anayasa önermelerini içermediği için, siyasi partilerin bir yarışı haline gelmiştir.
Bu da referandumu kim kazanırsa kazansın, sistemin anti demokratik yapısını onaylama anlamına gelecektir;  siyasi partilerin seçmenleri paylaşma savaşı olmasının nedeni de budur.
Bu yanıyla EVET demek AKP’ye kan taşımaktır. HAYIR demek de CHP ve MHP’ye kan taşımaktır; tarihlerinin hiçbir döneminde demokratik hiçbir anayasaya eğilim göstermemiş milliyetçi-ulusalcı güçlerin yörüngesinde olmaktır.
Bunlardan birini tercih etmek, öncelikle özgür siyasal tutumu yitirmektir, yörüngeye takılmaktır.
Oysa bu dönem, her zamandan daha çok demokrasi güçlerinin kimlik sahibi olarak halkın karşısına çıkma dönemidir.
Seçmen böylesi süreçlerde kimliksiz bırakmak, akıntının sürüklenişine esir etmek, bağımsız kararını öteleyerek çıkarının olmadığı siyasal tercihlere angaje etmektir. Devrimcilerin görevi bu olamaz.
Solun kafa karışıklığı bir ölçüye kadar burada yatıyor. Seçimlerde oy kullanmakla, bu referandumda oy kullanmayı aynı kıstaslarla ölçüyor.
Seçimlerde oy hakkının kullanılması demokratik bir tutumdur; çünkü önünde kişi ya da siyasal parti tercihi birçoktur, en kötü koşulda bağımsız adayları bulunabilmektedir.
Çok seçenekli seçimlerin sonucu, olumlusuyla olumsuzuyla seçmenin hanesine yazılır. Doğru tercih doğru sonuçları imkanlar ölçüsünde de olsa üretir. Yanlış tercih ise bir sonraki seçimlerde gözden geçirilme şansına sahiptir. Oysa bu referandumda seçme hakkı yok, hatayı düzeltme şansı da. Seçmenin oyu, EVET-HAYIR denilen iki ağızlı keskin bıçak gibi, öncelikle seçmeni kesecektir.
Ülkemiz tarihinde bu güne kadar 5 anayasa yapılmıştır. Bu anayasalar onlarca değişiklikle kalbura çevirmiştir. Ancak yüzleri aşan değişikliklere karşın hiçbir zaman ülkemiz gerçeğini yansıtan demokratik bir anayasa oluşturulamamıştır. Bu anayasalar ve değişikliklerinin ortak çizgisi ülkemiz gerçeğinin tam aksine, tek milletli bir dayatma anayasaları olarak yürürlükte olmuştur. Üstelik bu çizgi tüm anayasalarda “değiştirilmesi bile teklif edilemez” diye yer almıştır.
Bu anlamda tüm maddeleri değişse de değişmesi mümkün olmayan bu maddeler var oldukça demokratik bir anayasa oluşturulamaz.
EVET ya da HAYIR’dan oluşan iki ana eğilim, boş teneke misali çok ses çıkaran çatışmasına rağmen, sistemi yeniden üretme açısından aynı kulvardadır. Bu eğilimlerin içinde kendi özgün yapısı ve farklılığıyla yer alıp orijinalitesini koruyabileceğini sananlar yanılmaya mahkumdur. Bu kulvardaki her tutum aynı yanlışa angaje olmakla sonuçlanır.
Bu ise demokratik anayasa için bir çıkış kanalı olamaz. Tersine sistemin önümüze koyduğu, birbirinin devamı olan anayasala boyun eğmek anlamına gelir. Sol bunun sorumluluğunu ne kendi açısından ne de tarih karşısında taşıyamaz. Tarihiyle yüzleşmesini yapmamış bir solun yeni handikaplarla sırtındaki yükü artırması mantıklı değildir.  
Oysa etkisi ne kadar güçsüz olsa da bir özgürlüğü, bir bağımsız tutumu, bir kimliği ifade etmesi itibariyle BOYKOT gerçek anlamda sistemden çıkışı ve gerçek anlamda demokratik bir anayasa için kapı açma anlamına gelecektir.
Boykotta yatan özgür davranış, kendine ait olmayan tutumlar içinde kaybolmadan, kendi orijinalitesiyle var olma hakkını kullanmaktır. Bu hakkı kullanırken birilerine göre azınlığa düşmenin hiçbir önemi yoktur. Kimliğini korumak kimliksiz olmaktan daha büyük bir çoğunluk anlamına geleceği açıktır.
Bu referandumda BOYKOT’u anlamlı kılan, halka gerçekçi mesaj taşıyan tutum da budur.
EVET ya da HAYIR tutumuyla sayı olabilirsiniz.
BOYKOT ise kimlik kazandırır.