228.DOSYA
DOĞAL SAFLAŞMA
Mihrac Ural
28 Mart 2011
Halkına sunduğu siyasi, ekonomik ve toplumsal reformu zaman kaybı olmadan ikame eden, demokrasi ve özgürlükleri genişleten, vatandaşı Kürt halkının haklı taleplerini teslim eden, fiilen ve ikircimsizce teslim eden, Filistin halkının yanında sürdürdüğü dayanışmada kararlılığını yitirmeyen, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve benzer emperyalist-Siyonist planlara karşı duran ve çökmesine katkı yapan, Suriye’den yana olmak bölgenin tüm devrimci güçlerinin bir görevidir.
İbrahim yalçın gibi MİT ajanlarının, Engin Erkiner gibi itirafçıların bunu anlaması eşyanın doğasına aykırıdır. Bu polis organizesi ikilinin sahip çıkacağı hiçbir değer yoktur olamaz da. Yaşadıkları bölgeyi bilmemenin, devlet ajanı olmanın kaçınılmaz sonucu olarak Suriye düşmanlığı yapmaları ise normaldir.
Direnen tüm Filistin örgütleri, direnen tüm Lübnan örgütleri ve aralarında örgütümüzün de olduğu, tüm bölge devrimci güçlerinin açık tutumlarla Suriye halkının ve yönetiminin bu süreci başarıyla atlatmasını için saf tutuğunu ilan etmiştir. Bunu bir kez daha buradan da belirtirim.
Suriye’nin “Alevi azınlığının yönetiminde bir ülke” olduğu yalan iddiası, bu ülkeyi direnme çizgisinden uzaklaştırıp yalıtma amacını taşıyor. Arap gericiliğinin kendine benzetmek istediği bu ülkeyi çökertmek için ortaya atılan bu iddianın geçerli hiç bir yanı yoktur. Bölge devrimcilerinin ortak görüşü de bu yöndedir.
Yalan ve abartmalardan oluşan bu iddialar, Filistinli Sünni direnme örgütlerine, Lübnanlı Sünni direnme örgütlerine ve aynı tarzdaki tüm Arap devrimci örgütlerine, Iraklı Kürt devrimci örgütlerine ve ülkemiz Kürt özgürlük hareketine sunulan özveri ve yapılan desteklerle iflas ettiğini bir kez daha buradan ifade ederim.
Bilindiği gibi, Suriye’nin düşmanı pek çoktur.
Bunların başında Arap gericiliği gelir. Yıkılan Arap diktatörlüklerinin yarattığı rüzgardan en çok yararlanacak olan, direnen Suriye’nin önünü kesmek için, bu ülkeyi karıştırmak üzere dört bir yandan ve özellikle İsrail kaynaklı müdahaleler bitip tükenmeden sürüyor.
Suriye’nin düşmanları bellidir. Bu ülkenin çökmesini isteyen açık ve nettir; Emperyalist-siyonist güçler ve onların dolaysız ortağı Arap gericiliğidir. Bunlar arasında MİT ajanlarının ve itirafçıların olması kadar doğal hiçbir şey yoktur.
Bu ahlaksızların, bu halk düşmanlarının aynı zamanda THKP-C(Acilciler)’in de dolaysız düşmanları olması kadar normal bir şey olamaz.
Bu saflaşma, dün olduğu kadar bu gün de öyledir.
***
İbrahim Yalçın adlı MİT ajanı, kimden yana ?
Bu soru çok abes. Adı üstünde, sorusuna gerek bile yok.
Buna rağmen, kimin kimden yana olduğunu belirtirken bunu sormam gerek.
Uzatmayacağım,
Kendisi, kimden yana olduğunu söylüyor;
“Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos 1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150 bin TL’da paralarını alarak vedalaştık… Örgüt bittiği zaman, benim işim de bitecek. Artık devlet arkamda olacak hiçbir sıkıntım olmayacak. " (İbrahim Yalçın el yazısı İtirafnamesi s:9-10)
Tek tokat yemeden, kendi el yazısı 12 sayfalık itirafnamesinde bunları dile getiriyor.
Bu belli.
Bu güne kadar devlete karşı tek bir satırlık muhalif siyasi yazısı yok.
Görevine de devam ediyor.
227. DOSYA’da, MİT İstanbul Bölge Başkanı O. Nuri Öndeş, “İhtilaller ve Anarşinin Yakın Tanığı” adlı kitabında, örgütümüzün İstanbul yakalanmalarıyla ilgili olarak aktardığım alıntılar da bu gerçeği tüm yönleriyle ortaya seriyor;
“MİT İstanbul bölgesi ilgilileri bu soygun kararını önceden haber almıştı ve bu soygun ekibinin hareketleri kontroldeydi ve nihai olarak Akbank Taksim şubesini soymaya karar verdiler… Emniyet Müdür yardımcısı Şükrü BALCI’ya, soygun yapılmadan bir gün önce soygunun sabah saatlerinde yapılacağı haberi iletilmişti… Olay MİT elemanları tarafından izleniyor ve devamlı olarak koordinasyon sağlanıyordu… Operasyon Şefi çalınan paranın saklandığı yeri ve adresinin belli olduğunu, şu anda Engin ERKİNER’in biri erkek diğeri kız, iki arkadaşıyla Şişli’de bir restoranda, kuru fasulye ve pilav yediklerini kendisine söyledi…” ( O.Nuri Öndeş, “İhtilallerin ve Anarşinin Yakın Tanığı” s:283-85)
Burada MİT’in bilgi kaynağı olarak işaret edilen İbrahim Yalçın adlı ajandır.
Nokta.
Bu ahlaksız ajan, beni Suriye’yi desteklemekten dolayı suçlayabileceğini sanarak, açık adımla bloğumda yayınladığım yazıyı, sanki gizli bir şey bulmuş gibi malum kirli karakteriyle “belge” diye sunuyor.
Dinle lan hayan, dinleyin lan itirafçı ve MİT ajanları şebek sürüsü.
Mihrac Ural, hayatında yaptığı her şeyi halkı için ve halkların yararı için yapmıştır. Buna ömrünü vermiş vermeye de devam etmektedir. Bunun aksi bir milimlik bir kaymayı kimse gösteremez. Yalan ve kurgularınızla bile bunu üç yıldır beceremediniz. Bir tek siyasi yazısı olmayanların, MİT ajanı olarak kendi el yazılarıyla belgelenmiş aşağılık konumlarıyla karşılaştırılacak ya da muhatap alınacak bir şeyim yoktur olamaz da.
Buna karşılık, makalenin konusu gereği sorup cevaplıyorum.
Mihrac Ural kimden yanadır?
Bu sorunun cevabı açık ve nettir.
Binlerce siyasi yorum, makale, onlarca broşür ve kitapta ifadesini bulan siyasal görüşlerimle, ülkemin özgürlük ve demokrasi mücadelesinden yana yerimi belirlemiş bulunuyorum.
Yaşamımın tüm safhalarını, 1 kongresinin oy birliğiyle seçtiği THKP-C (Acilciler) örgütünün başında, dün olduğu gibi bu gün de mücadeleme devam ediyorum; işkence de ser verip sır vermeyen, zindanlarda bitip tükenmez sürgünleri alnının akıyla aşan, firarla özgürlüğünü elde eden ve sürgün yaşamına karşı mücadelesinde, yoldaşlarıyla birlikte bir anlık bir boşluk bırakmayan sürecin devamındayım.
Özel olarak Suriye konusunda ise,
Tutumum çok daha açık ve nettir.
Dost düşman bilsin,
Komşu ülkemiz Suriye’nin ülke içinde halkının demokratik ihtiyaçlarını vakit kaybetmeden karşılaması kaydıyla,
Kürt halkının haklarını ikircimsizce yerine getirmesi ve 24 Mart 2011 ‘da açıklanan reform programını ikircimsizce ikame etmesi kaydıyla,
Dünden bu güne gelen bölgede emperyalizme karşı duruşu, Filistin halkının yanında sonuna kadar en fedakar ülke olarak yer alması, Saddam diktatörlüğüne karşı mücadele eden Kürt halkına ev sahipliği dahil her türlü imkanı tanıyarak yardım yapması, 12 Eylül 1980 Askeri faşist darbesine karşı ülkemiz devrimci hareketine ev sahipliği yapması, Kürt özgürlük hareketinin atağa kalkması için hiçbir fedakarlıktan çekinmemesi, Irak işgaline karşı her tehlikeyi göze alarak karşı durması, direniş güçlerini desteklemesi, 12 Temmuz 2006’da, 33 gün savaşında İsrail’in, Lübnan’a saldırısına karşı durması ve Lübnan direnişine her türden desteği vererek Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) yenilgiye uğramasını sağlanması, Gazze savaşında direnme güçlerinin devlet bazındaki tek Arap ülkesi olarak oynadığı rol ve direnme örgütleri merkezinin güvenlik limanı olması, “Yaratıcı Anarşi”nin, bölgemiz halkları için ördüğü tüm planlara karşı, direnişin ve direnme kuvvetlerinin vatanı olarak mücadele etmesiyle belirlenen konumuyla komşu ülkemiz Suriye’nin yanında olduğumu bir kez daha, bin kez daha ilan ediyorum.
Suriye üzerine medyada çıkan kurgu, yalan ve abartma haberlere bu günlerde tek tek belgeleriyle, bunu yapan TV kanallarındaki spikerlerin itiraflarıyla ortaya konmaktadır; başka ülkelerin gösterilerini “Suriye’de yapılan gösteriler” diye servis etmek dahil, senaryo video çekimlerini gerçek gibi yayınlamak, ses ve görüntü farklılıklarıyla tersi haberler üretenler tek tek ortaya çıkarılmaktadır. Lazkiye’de yaşananların canlı tanığı olarak bu satırların yazarı olarak, şehrin her köşesinde ve her siyasal görüşten olan dostlarıyla yaptığı görüşmelerde, abartmalara, yalan ve uydurmalara inat halkın direnen, halkın demokratik haklarını verme çabasında olan Suriye’nin yanında olduklarını ifade ettiler.
Sorduğum bir soru üzerine bu dostların verdiği cevap, bu yöndeki tüm sorulara bir cevaptı; “ Yarın, 29 Mart 2011 Salı günü itibariyle Suriye halkı yönetimine ve alınan reform kararlarına verdiği desteği meydanlarda milyonların haykırışıyla gösterecektir. Bu, ülkemiz üzerine oynanmak istenen tüm oyanlara bir cevap olacaktır. Uydu kanallarından bu gösterileri canlı yayından izlemek zor değil. Uluslararası tekellerin medya haberlerini değil, canlı yayından gerçekleri görmek, gerçek belge ve kanıtlara dayanmaktır” Bu cevabı, bu soytarılara, polis organizesi karşı devrimci ajanlara ve itirafçılara da aynıyla iletirim.
Suriye halkının ezici çoğunluğuyla yönetiminden yana ve alınan reform kararlarına destek verdiğimi bir kez daha iddiayla buraya not düşüyorum.
Muhalif güçlerin, ne sayısal ne de siyasal olarak hiçbir abartılı yanları olmadığı, gerici söylemlerle boğulmuş, ilerici muhalefeti dışlayan, camileri korunak alarak halkı aldatmak isteyen, dış güçlerin etkin kışkırtması altında olan bu güçlerin öncelikli amacının özgürlük olmadığını, Suriye’nin direnen bir ülke olmaktan çıkarılmak istediğini, bir kez daha iddiayla belirtiyorum.
Direnen tüm Filistin örgütleri, direnen tüm Lübnan örgütleri ve aralarında örgütümüzün de olduğu, tüm bölge devrimci güçlerinin açık tutumlarla Suriye halkının ve yönetiminin bu süreci başarıyla atlatmasını için saf tutuğunu ilan etmiştir. Bunu bir kez daha buradan da belirtirim.
Suriye’nin “Alevi azınlığının yönetiminde bir ülke” olduğu yalan iddiası, bu ülkeyi direnme çizgisinden uzaklaştırıp yalıtma amacını taşıyor. Arap gericiliğinin kendine benzetmek istediği bu ülkeyi çökertmek için ortaya atılan bu iddianın geçerli hiç bir yanı yoktur. Laik Suriye yönetiminde mezheplerin ayrıcalıklı bir hukuku yoktur, Lübnan’da Alevilerin özerk, yarı-resmi “Yüksek Meclis”leri olmasına karşın, Suriye’de böylesi bir ayrıcalık bulunmamaktadır. Ordu yüksek kademesi, hükümet, devlet görevleri ve milletvekilleri oranlamasında Alevilerin oranı nüfus oranlarına göre de oldukça geridir. Bölge devrimcileri bu gerçeklerin bilincinde direnen Suriye’nin yanındadır.
Yalan ve abartmalardan oluşan bu iddialar, Filistinli Sünni direnme örgütlerine, Lübnanlı Sünni direnme örgütlerine ve aynı tarzdaki tüm Arap devrimci örgütlerine, Iraklı Kürt devrimci örgütlerine ve ülkemiz Kürt özgürlük hareketine sunulan özveri ve yapılan desteklerle iflas ettiğini bir kez daha buradan ifade ederim.
Bilindiği gibi, Suriye’nin düşmanı pek çoktur.
Bunların başında Arap gericiliği gelir. Yıkılan Arap diktatörlüklerinin yarattığı rüzgardan en çok yararlanacak olan, direnen Suriye’nin önünü kesmek için, bu ülkeyi karıştırmak üzere dört bir yandan ve özellikle İsrail kaynaklı müdahaleler bitip tükenmeden sürüyor.
Suriye’nin düşmanları bellidir. Bu ülkenin çökmesini isteyen açık ve nettir; Emperyalist-siyonist güçler ve onların dolaysız ortağı Arap gericiliğidir. Bunlar arasında MİT ajanlarının ve itirafçıların olması kadar doğal hiçbir şey yoktur.
Bu ahlaksızların, bu halk düşmanlarının aynı zamanda THKP-C(Acilciler)’in de dolaysız düşmanları olması kadar normal bir şey olamaz.
Bu saflaşma, dün olduğu kadar bu gün de öyledir.
Bu dosyayla da kimin kime destek verdiğini bir kez daha el yazılı altı imzalı bir belge olarak tarihe bırakıyorum.
Buna ek olarak, polis organizesi ikilinin diğer ayağı olan, itirafçı Engin Erkiner’i de anmak gerek.
MİT ajanı İbrahim Yalçın’nın ortağı.
12 Mart tutuklamalarından nasıl sıyrıldığı hala bilinmeyen.
İlker akman ve arkadaşlarını ihbar ederek, 26 Ocak 1976 Malatya Beylerderesi katliamına yol açan bir “katil muhbir “ olan,
Ankara örgüt birimini diri ölü tasfiye eden,
Örgütümüzün İstanbul birimini, örgüte sızdırdığı MİT ajanı İbrahim Yalçın’la 19 Ağustos 1977 darbesinde tasfiye etmeye çalışan ve tek tokat yemeden poliste itirafçı olarak “Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16) diyen.
İtirafçı Engin Erkiner’in, siyasi bir değeri olmayan, sadece bu tür dosyalarda anılması yeterli olan, Mihrac Ural nedeniyle ve Kürt hareketine yaranıp yalanma amacıyla gösterdiği, Suriye düşmanlığının çirkin ve bir o kadar ahlaksız ırkçı-milliyetçiliğini not düşüyorum.
Egemen ulus milliyetçisi bu çirkin insanların, ülkemizde farklılıklar konusunda ortaya koydukları milliyetçi tutum ile Suriye düşmanlıkları arasında paralele olduğunu, bu çirkin tartışmaların bir dosyasında not düşmekle yetiniyorum.
Herkesin yeri bir kez daha belli olmuştur.
Herkesin belge ve kanıtla ortaya konmuş, altında imzaları olan yazılarla tutumları açıktır.
Burada bunları bir kez daha aktardım.
Bu belgeler, özgürlüklerden ve demokrasiden yana olan bizlerle
MİT ajanlığı ve itirafçılığıyla kirlilik saçmaya devam edenleri açık ve net olarak ortaya koymuştur.