11 Şubat 2011 / No: 26
MISIR ARAP HALKININ DEVRİMİ
DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK İÇİN
YOLA ÇIKAN HALKLARIN YOL HARİTASIDIR.
Mısır halkı tarihinin derinliklerinde yatan uygarlığın gücüyle, güç uygarlıklarını yenilgiye uğrattı. 40 yıllık diktatörlüğü barışçıl bir şekilde, kitlelerin haklı talepleri ve gücüyle tarihe gömdü.
Bilindiği gibi, Mısır tarihi Firavunların mezarlarıyla dolu. Bir sonuncusu da aynı mezarlığa gönderildi. Hüsnü Mübarek diktatörlüğü yıkıldı.
Mısır Arap halkı, bölgenin kaderinde onarılması güç hataların, dış güçlere kuklalığın, bölgemizdeki her kirli komplonun kaynaklarından biri olan bir diktatörlüğü yıktı; İsrail siyonizminin temel destekleyicisi, Amerika ve şürekaları batı emperyalizminin bölgedeki ileri karakolu, Arap gericiliğin en büyük güvencesi olan bu diktatörlük artık sona ermiş oldu. Bu adım Mısır için olduğu kadar, bölge halkları için ve dünyanın tüm mazlum halkları için bir yol haritası olarak tarihe geçti. Ölümü göze alan 150 gençle 25 Ocak 2011 tarihinde başlayan ayaklanmanın arkasında milyonlar milyonlara eklenerek durdu. Mısır halkı 18 gün kararlıca, ısrarla hedefine varmak için meydanlara indi, gece demedi gündüz demedi, tekrarla insan dalgaları halinde demokrasi ve özgürlük talebi için direndi. 11 Şubat 2011’de Diktatör istifa etmesiyle devrim birinci raundu kazanmış oldu.
20 Mart 2003 tarihi itibariyle Irak’a saldıran Amerika, bölgemizi arka bahçesi haline getirecek Büyük Orta-doğu Projesiyle (BOP), dünyanın da düzenini yeniden dizayn edeceğine inanıyordu. Soğuk savaşın bitimiyle birlikte başlayan bu projenin mimarı olan "karanlıkların prensleri" ve yeni muhafazakarlar İsrail siyonizminin de çıkarlarını koruyan 1000 yıllık bir imparatorluk hayalindeydi. Bu pervasızlık kendinden başka herkesi köle gören algı, pervasızlığıyla ölümden başka bir şey üretmeyen çılgınca saldırılarıyla bir ölüm ve yıkım dayatmasıydı. Roma bir kez daha, Amerika olarak doğdu diye insanlığı aldatmak isteyenlerin karşısında halkların direnmekten başka yolu yoktu.
Ancak bu girişimler, arkalarında yeryüzünün tüm askeri aparatı ve lojistik desteğini almalarına karşın, vatanlarında bin yılların yerleşikliğiyle yaşayan halkları yenilgiye uğratamıyordu. Bu emperyalist girişimler, tarihler boyu bölgemizi tehdit ede durmuştur; Roma, Bizans, Haçlılar, Moğollar ve Osmanlılar bu amaçla bölgemizi istila etmişti. I. Dünya paylaşım savaşıyla İngilizler ve Fransızlar da aynı amaçla bölgemizi istila etti. II. Dünya savaşıyla birlikte Amerika, batılı emperyalist müttefikleriyle aynı kirli amaçlar için bölgemizi kanlı süreçlere yöneltmişti. Hala devam da ediyor. Ancak bunların hiç biri, kanlı denklemlerle örülü girişimlerini başarıya ulaştıramamıştı. Kalıcı olamamıştı. Bu amaçla, ileri sürdükleri yerli işbirlikçiler, kuklalar, beşinci kollar da iflas etmişti. Mısırın baltacıları, kendi halkına çok çektirmesine rağmen egemenlikleri uzun sürmemişti. Dönüp tarihe baktığımızda, bunların hiçbir artık bölgemizde rahat at koşturma durumunda değildir. Tarihe karışanların ise, izi bile kalmadı.
Bu güçler, Irak savaşını tarihin en büyük yalanıyla, Birleşmiş Miletler topluluğunun alnında bir kara leke olarak kalacak kararların örtüsüyle başlattılar. Buna rağmen hezimetle sonuçlanan kaderlerinden kurtulamadılar. Bu sürecin son halkasında, Lübnan’ın direnen güçleri bölge halkı adına kirli amaçları kesin bir mağlubiyete uğratmıştı. Böylece, son nefeslerini Lübnan'da vermiş oldular; 12 Temmuz 2006’da İsrail’in Lübnan’a saldırısı sonun başlangıcı oldu.
Bu kirli savaşta, Lübnan'ı yakıp yıktılar. Yeni dünya düzeni diye bölgemize dayatmak istedikleri Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) İsrail’in aldığı ağır yenilgiyle tarihe gömülmüş oldu. Bu sonuç da bölge tarihindeki tüm değişimlerin başlangıç noktasıdır
Bölgede gerçek değişim, bu başarıyla birlikte başladı. Ardından gelen gelişmeler, bu sürecin halklar lehine bir zaferle kapanacağının mesajlarını taşıyordu. Tunus devrim ve ardından gelen Mısır devrimi işte böylesi bir bütünün halkaları olarak ortaya çıktı. Tarih tesadüflerin tarihi değildi, zalimler hak ettikleri cevabı mazlumlardan alıyordu.
Mısır devrimi bu halkaların en önemlisiydi; tüm insanlığı etkileyecek, bölgemizin kaderini tamamıyla değiştirecek, halklar lehine demokrasi ve özgürlüğü ikama edecek bir devrim oldu.
Bu devrim hepimizin devrimidir. Mısır halkına şükran borçluyuz, hepimize kutlu olsun. Bizlere zulmü karşı sesiz kalınmayacağını, halkın hak ve hukuk talebinin geçerli tek meşruiyet olduğunu gösterdi. Bu bir yol haritasıdır.
Tüm diktatörler, halkların özgürlük ve demokrasi talepleri karşısında kağıttan kaplandır. Mısır devriminin insanlığı 21. Yüz yıl adına armağanı budur.
Mısır devriminin önünde daha birçok engel duruyor. Mısırın uygarlık sembolü halkı tüm engelleri zorlanmadan aşacaktır.
Örgütümüz THKP-C(Acilciler), bölgenin bir devrimci gücü olarak, Mısır halkını tebrik ediyor, şükran duygularını iletiyor.
THKP-C(Acilciler)
11 Şubat 2011 Cuma.