9 Haz 2010

THKP-C (Acilciler) Basın açıklaması no:16

THKP-C(Acilciler) Basın Açıklaması
6 Haziran 2010 / No: 16
SİYONİST İSRAİL  
BÖLGE VE DÜNYA BARIŞINA BİR TEHDİTTİR

Bölgemizin bütün savaşlarını Siyonistler başlattı. Bunun öylesi akıl zorlaması gerekçelerle yaptılar ki, insanı, doğayı katletmek İsrail için bir tür inanç haline gelmiştir.
Bölgeyi düşmanlar ringine çeviren yönelim, İsrail’in güvenlik algı ve güvenlik doktriniyle yakından ilgilidir. Siyonistlerin güvenlik doktrini, her şeyi düşman görmek üzerine kurulmuştur. Çünkü siyasal erkleri, başka milletlerin toprakları üzerinde kurulmuştur. kendilerine ait olmayan toprakları istila ederek devlet kuranların korku ve kaygılar üzerine bindirilmiş yaşamlarında, farklılıkları hazmetmeleri, demokratik olmalarının mümkünü yoktur.
Siyonist devletin üzerine kurulduğu topraklar Filistin topraklarıdır. II. Dünya savaşında Yahudi halkının uğradığı kıyımın bir kefareti olarak batılı güçlerce bölgemize oturtulan bu devlet, tarihsiz bir devletti. Bu devletin dün gibi bu gün de varlığı, başka varlıkların konjonktürsel konumlarına bağlıydı; bunlar İngiltere’sinden ABD’sine uzanan emperyalist güçlerdi. Bölgedeki çıkarlarının ileri karakolu olarak Siyonist İsrail devletine destek veren emperyalist ülkeler, aynı zamanda İsrail’in Nazi yöntemleriyle sürdürdüğü ırkçı, yayılmacı, istila ve gaspçı tutumlarının da kışkırtıcısı konumundadırlar.
Kendine ait olmayan topraklarda hüküm sürmek, gerginliğin ve korkuların baskısı altında yaşamı ikame etmek, yalnızca düşmanlık ve savaş üzerine kurulu dengelerle mümkündür. İsrail’in güvenlik doktrini bu temel üzerinde yükselmektedir. Bu algılarla bölgede savaş halinde olmadığı bir komşu, kıyım ve yıkıma uğramayan bir halk yoktur. İsrail açısından bölgemizin her farklı varlığı bir düşman cephesidir.
İsrail devleti adı altında bir hükümranlık kazanan Siyonizm, bir emperyalist kültürdür ve bu kültürün anavatanında üremiştir. Bölgemize II. Dünya savaşının bir kefareti olarak yerleşirken beraberinde emperyalizmin her türden insanlık karşıtı ilişkisini de getirmiştir; savaş, yayılma, işgal istila, suikast, yıkım ve kıyım. II. Dünya savaşının en tecrübeli Siyonist askerleri, İsrail devleti ordusunu oluşturmuş ve ikinci dünya savaşı artığı silahlarla donatmıştır. Kuruluşuyla birlikte bölgemizin güç dengesini alt üst eden bu adım, bölge ve dünya barışına indirilen ağır bir darbe olarak belirmiştir.
Siyonizm bu gün İsrail devleti adıyla vardığı yer Nazizm’dir; ırkçılık Güney Afrika Apartheid yönetimini de aşmıştır.
Siyonist İsrail, eli kanlı bir korsan devlettir, terörizmi, resmi bir devlet politikası olarak ikame eden dünyanın ilk ve tek pervasız yönetimidir; yeryüzünde, kirli amaçlarla işlediği suikastları muhalefetiyle ve iktidarıyla, üst yönetimde oy usulü karar bağlayan bir başka devlet yoktur.
Siyonizm’in bölgemizdeki ortakları İran şahı ve gerici Türkiye yönetimleridir. Yarım asır bölge halklarına karşı düşmanlık üzerine kurulu ortaklıkları İran devrimiyle bozulmuştur. Ülkemizde demokratik arayışlar, halkın etkin özgürlük ve demokrasi mücadelesi yükseldikçe bu kirli ortak süreç değişmeye yüz tutmuştur.
Ülkemizle İsrail arasında kopuş hala köklü değildir. Ancak önemlidir. Aynı güvenlik doktriniyle gidilemeyeceğini gören ve halklarımızın demokratik baskısı altında eksen kaydırma zorunda olduğunu gören devlet bölgemizle bir bütünleşme içine girerek bölge barışına önemli katkılar da sunmaktadır. Sorunlarını demokratik adımlarla aşmaya yönelen Türkiye, her adımında İsrail’in güvenlik doktriniyle yüz yüze kaldığı görülecektir. Bu ise bölge halklarının gerçek çıkarlarına bir adım daha yakın olmaktır.
Mavi Marmara gemisine yapılan baskın ve 9 Türk vatandaşın hunharca öldürülmesi, İsrail’in komşuluk ve dostluk ilişkisinde nasıl bir, sığlık içinde, tek boyutlu bakışa müptela olduğunu yeterince göstermiştir. Gazze’ye insani yardım konvoyunun uluslararası sularda maruz kaldığı İsrail korsanlığı, Türkiye- İsrail arasında gerçek anlamda bir yol ayrımı olarak belirmiştir. Devlet düzeyinde ciddi değişimler belirmese de halkın vicdanında bir kez daha düzelmesi mümkün olmayan biçimde bir kırılma olarak belirmiştir.
Halkımızın demokratik kanaatleri siyasal bir duruşa yöneldikçe, ülkemiz bölge barışına daha etkin bir tarzda katkı yapmaktadır. Bu ise, İsrail’le yarım asırdır sürmekte olan kirli ortaklığa son veriyor.
Ülkemiz ve bölgemizde her sorumlu tutum, bu ayrımı köklüce derinleştirmeyi gerektiriyor. Bu aynı zamanda, Yahudi halkını esir almış ırkçı Siyonist siyasetleri de mahkum ediyor. Siyonizm bu yanıyla barışçıl yaşam arzusu içinde olan Yahudi halkının da çıkarına olan bir yönelimdir. Bu süreçte atılacak her adım, ülkemizin iç barışı, bölgemiz ve dünya barışı için de sorumluca bir katkıdır.
Örgütümüz THKP-C(Acilciler) Siyonist İsrail devletinin deniz korsanlığını ve katliam girişimlerini şiddetle protesto ederken bu mücadelenin bir parçası olarak bölge halklarının saflarını sıkıştırması için gereken tüm yükümlülüklerini yerine getirme kararlılığındadır.

THKP-C (Acilciler)

5 Haziran 2010