7 Oca 2010

144.dosya : ENGİN ERKİNER’İN İHANETİ VE KIRILMA NOKTALARI


Tarihsel bir süreci çarpıtmak, sürece doğru olmayan pek çok olguyu eklemlemek ve sürecin karakteristik özelliklerini değiştirebilmek ciddi bir yetenek gerektirir. Meslekten yalancı olmak ve geleceğe dönük hiçbir kaygı taşımıyor olmak gerekir. Bu niteliklerinde solla hiçbir alakası yoktur. Bırakınız solu düzgün bir insan olma ile hiçbir alakası yoktur.



Arkadaşlarımız sürekli söylüyorlar bize. Bu düşküne yanıt vermeyin, onlara malzeme sunmayın, cesaret vermeyin ve muhatap almayın diye. Ben buna katılmadığımı her fırsatta söylüyorum. Susarak veya yok sayarak bir tavır asla konulmaz. Eğer bir tavrımız varsa, bir yanlışlık varsa ve biz de onu gördüğümüzü iddia ediyorsak, kesinlikle seslendirmeli ve ifade etmeliyiz. Bu sürece ilişkin diğer bir önemli bir noktada, kesinlikle yararlı olduğu yönünde ki kanımdır.



Bu süreç Acil hareketine ilişkin tarihsel bir sürecin bütün yönleriyle ortaya konmasını, bilinmeyen pek çok yönünün bilince çıkarılmasını ve yıllardır uzakta duran pek çok insanın yeni baştan süreçle bir biçimde ilişkilenmesi sonucunu geliştirmiştir. Acil hareketi tarihindeki üç önemli kırılma noktası yaşanmıştır.



1-Engin Erkiner’in ihaneti,

2-İbrahim Yalçın’ın ihaneti ve tarihsel misyonu

3-Ali Çakmaklı’nın öldürülmesinin üstlenilmesi.



Bu üç olay Acil hareketini tarihinde önemli kırılmalar yaşanmasına neden olmuş ve bedeli ağır sonuçlara neden olmuştur.



Engin Erkiner’in polise teslim olmasına ilişkin her şey ortada. Tartışılacak hiçbir yönü yok. Bu zat ben teslim oldum ama başkaları da teslim oldu türünden, kendini savunmaya dönük uydurma yalanlara sığınarak, kamburundan kurtulmaya çalışıyor. Tam bir döküntü. Sözünün ederi yok.

Hem ben bu örgütü kurdum diyeceksin hem de kurduğunu iddia ettiğin örgütü tek bir tokat yemeden polise teslim edeceksin. Aradan geçen zamanı kurtarıcı gibi görüp tarihi aldatmaya çalışacaksın. Türkiye solu Engin Erkiner gibi yüreksizlerin yönetiminde olsaydı, asla ve asla bir adım atamaz ve devrimci mücadele milim kımıldayamazdı.



Hiçbir gerekçe Engin Erkiner’in örgütü polise teslim etmesi gerçeğini asla değiştiremez ve hafifletemez. O kulvar dışıdır artık. Engin Erkiner’e ilişkin, cezaevinde tavır alınmaması ve gerektiği cezaya çarptırılmamış olması onun tutar bir yönü değildir. Başkalarının yanlışlığı veya eksikliği, koşulların yetersizliği, ihanet gibi bir teslimiyeti asla maruz göstermez. Engin Erkiner’in ihaneti cezasız kalmış ve bu durum ona cesaret oluşturmuştur. Tarihin insafına sığınarak yeniden sol kulvarda varolabilme hamlesine kalkışmıştır. Bunu yaparken de, kendi batağına insan çekerek, aynılaştırmaya çalışmak gibi yine aşağılık bir yöntemi kullanmaktan geri durmamıştır.



Olayları ve sonuçları ayrıştırmak gerek. Engin Erkiner polise örgütü tokat yemeden teslim etmiştir. Bu durum belgeli ve kendisinin bile reddetmediği bir gerçekliktir. Bu teslimiyetin cezasız kalması, onun cezaevi sürecinde ve sonrasında gerekli yaptırımın uygulanmamış olması, başka bir yanlış tavırdır. 1977 Ağustosu sonrasında enkaza dönen örgütün yeniden toparlanması gibi bir zorunluluğun önceliği, bu türden cezai tavırların zamanında alınmaması sonucunu getirmiştir. İhanet asla zaman aşımına uğramaz. O zaman cezalandırsaydınız yaklaşımı, ihaneti masumlaştırmaz. O zaman cezalandırılmamış olması, yapılan şeyin- ihanetin- doğru olduğu veya aklanması gerektiği anlamına gelmez.

Bir karmaşa yaratılarak arada kaynama, bulanıklıkta yeniden var olma arayışı, yalandan benzeşikler yaratarak kendi durumunu çoklaştırma girişimleri ihanet gibi bir gerçeği değiştiremez. Engin Erkiner boşuna çabalamaktadır.



(Engin Erkiner de yalan bitmiyor. Aklıma gelmişken arada yazayım.



İtirafçı Engin Erkiner uyduruk bir sitede şöyle yazıyor;



“Acil örgütü üç kişi tarafından kuruldu. İlker Akman, Yüksel Eriş ve Engin Erkiner.”



Telaşla kendi el yazmalarını karıştırmaya başlıyoruz.



Engin Erkiner polis ifadesi sayfa 3;



“ 1975 yılında üst komitenin görev taksimatını şöyle sıralayabiliriz: İlker Akman, Güneydoğu Anadolu bölgesinde faaliyet yürütecek ve örgüt adına ilişki kurmaya çalışacaktı; Hasan Basri Temizalp Doğu Anadolu bölgesinde aynı faaliyeti yürütecekti, Ben, Engin Erkiner İstanbul da

faaliyet gösterecek ancak çalışmalarımda Süleyman Sadi Somer’e karşı sorumlu olacaktım….”



Engin Erkiner polis ifadesi sayfa 5;



“Önceden de belirttiğim gibi daha önce İstanbul da Süleyman Sadi Somer’e yardımcı olarak çalışmaktaydım….



Hani bu örgüt üç kişi tarafından kurulmuştu, hani sen İlker Akman ile aynı pozisyondaydın, hani sen örgütü kuran üç kişiden biriydin, nasıl böyle bir hata yapıp, herkes kendine bir çalışma bölgesi alırken senin gibi TÜDAS’ı yazmış birine, İstanbul’u sana tek başına vermeyip, bir de başına sorumlu atamışlar. İlker yoldaş bile senin eş durumundan bu örgüte bulaştığının farkında olarak, seni bir anlamda çerçevelemek istemiş olmalı. Bu örgütü kuran çekirdek üç kişi olabilir ama bunlardan birinin sen olmadığın böylelikle ortaya çıkmış olmuyor mu?)