24 Ağu 2010

184. DOSYA

1979 OPERASYONLARININ SORUMLUSU KİM?

Acil hareketi tarihinde önemli bir kırılma noktası olan 1979  yakalanmalarının sayfalarını aralıyoruz. Biraz dikkatlice bakıldığında hiçbir şeyin bilindiği gibi olmadığı ortaya çıkıyor. Yakalanma tarihlerine dikkat eder k süreci izlediğimizde karşımıza ilginç bir sonuç çıkıyor.

Günay Karaca 12.12.1979 tarihinde yakalanıyor ve 25.12.1979 tarihide tutuklanıyor.  H. Yılmaz, G.Karaca’nın yakalanmasından tam 18 gün sonra 30.12.1979 tarihin de, G.Karaca’nın bilmediği bir evde yakalanıyor. 04.01.1980 tarihinde ise tutuklanarak cezaevine konuyor. Diğer bir ifade ile 1979 İstanbul operasyonu Günay Karaca ile başlamıyor.  Bir bütün olarak 1979 operasyonu da G.Karaca ile başlamıyor. Ankara da İ. Köylü 08.12.1979 tarihinde yakalanıyor. Kayıtlara yakalanmanın nereden geldiğine ilişkin hiçbir bilgi  düşmüyor. İddianamede geçen ifade  tam olarak şöyle;

“08.12.1979 tarihinde, Acilcilerin Ankara sorumlusu olarak bilinen sanık İdris Köylü Akdere Mutlu Mahallesindeki evinde yakalanınca A.Vasfi Yılmaz’ın da yeri tespit edilip, 08.12.1979 tarihinde yakalanmıştır.” Yani İ. Köylü’yü veren birileri veya polisin birden öğrendiği bilgi vb. bulunmuyor.

İdris Köylü yakalandıktan bir gün sonra,  09.12.1979 tarihinde Kayseri de ki örgüt evi basılıyor. Ve Ayhan Yavuz çıkan çatışmada yaşamını kaybediyor. Ayhan Yavuz öldürüldüğünde daha Günay Karaca yakalanmamıştır. Kayseri de ilk yakalanan B.Doğan, 04-05.12.1979 tarihinde bir yol kontrolünde yakalanıyor. Üzerinden  örgütsel yayınlar ve silah çıkıyor. Normal bir semt karakolunda 4-5 gün kalıyor. B.Doğan’ın babası adliyede katip olarak çalışmakta. Oğlunun savcılığa çıkarıldığında serbest kalacağını düşünüyor. Bunu da kız kardeşi aracılığıyla, arkadaşlarına iletiyorlar. A.Yavuz, F.Yalçın’a karakolu basıp, B.Doğan’ı kaçırsak mı diye soruyor. Kız kardeşinin getirdiği haber üzerine bu işten şimdilik kaydıyla vazgeçiliyor. Ancak Şato denilen  evin boşaltılması ve yeni tutulan, kimse tarafından bilinmeyen başka bir eve taşınmaları gerektiği konuşuluyor. F.Yalçın A.Turan ve A.Yavuz’un hemen diğer eve geçmesi konusunda anlaşıyorlar. Bu görüşme Şato denilen ve AYHAN Yavuz’un çatışarak kaçmaya çalıştığı ve yaşamını yitirdiği evde yapılıyor.  Aynı akşam saat 7-8 sularında polisler B.Doğan ile birlikte eve geliyorlar. B.Doğan arabada bekletilirken, polis evi sarıyor ve çatışma başlıyor. Çatışmada AYHAN Yavuz yaşamını yitirirken, A.Turan kaçmayı başarıyor. Ancak Kayseri’yi çok iyi bilmemesi nedeniyle birkaç sokak sonra yakalanıyor. 09.12.1979  tarihi gecesinde operasyona devam ediliyor.

Sabaha karşı 10.12.1979 tarihinde, İ.Altuntaş, F.Yalçın, E.Kasar, S.İplikçi, N.Şener, G. Baştaş, F.Yarkın, Ö.Has, A.Kaya, L.Doğan, H.Doğan, N.S.Çetiner, F.Kaya, E.Akgün, yakalanıyor. Ve sonrasında operasyonlar bir süre daha devam ediyor.

B.Doğan “ben evin boşaltıldığını düşündüğüm için, yakalandıktan 4-5 gün sonra o evi verdim diyor. Kendisinin polis tarafından örgüt ile ilişkilendirilmesini ise Ankara’dan verilen  kod isimler bağlıyor. Tam beni serbest bırakacakları zaman, polis benim ve  yönetici durumunda olan arkadaşların tümünün kod adlarını vererek, bu kişileri  yakaladıklarını söyleyince bende direnemedim” diyor.  B.Doğan, 13 kişiyi aynı anda veriyor ve  Banka soygunu dahil olmak üzere  pek çok eylemi üstleniyor. A.Yavuz’un o evde çıkmasına ihtimal vermediğini,ısrarla  ifade ediyor. Yaşı o zaman daha 19 ve Kayseri il komitesinde.

F.Yalçın bu konuda B.Doğan’ı doğrular nitelikte açıklamalar yapıyor. Şato denilen evin boşaltılası gerekiyordu. Neden boşaltmadılar, bilmiyorum diyor. Aynı gece yarısına doğru F.yalçın ve diğer bir grup arkadaşı yakalanıyor.

Kayseri yakalanması Ankara’dan geliyor. İlk yakalanan kişi B.Doğan. Sonrası bilinen bir süreç. Kayseri operasyonundan bir gün önce- (daha önce de olabilir, çünkü iddianamede ki tarihler bu konuda sağlıklı bilgi vermemektedir.) İ.Köylü Ankara da yakalanıyor.


Kayseri yakalanması Günay Karacadan önce başlıyor. Kayseri  ve İstanbul yakalanmalarının sorumlusu G.Karaca değildir.   G. Karaca, nerden verildiği bilinmeyen bir bilgi ile İstanbul’da öğrenci yurdunda 12.12.1979 tarihinde yakalanıyor. Yurttaki dolabında silah, örgütsel doküman ve bir miktar para çıkıyor. G.Karaca evlerine gidip kaldığı, kimi insanlarla buluştuğu yerler olarak  birkaç ev veriyor. C.Çelik ve birkaç kişi bu evlerde yakalanıyor. Bu insanlar sempatizan durumundadır. Asıl İstanbul  darbesi H.Yılmaz’ın yakalanmasıyla başlıyor. H.Yılmaz  30.12.1979 tarihinde G.Karaca’nın muhtemelen bilmediği bir ilişkinin evinde yakalanıyor. H.Yılmaz yakalandığında  G.Karaca, tutuklanmış ve cezaevine konulmuştur..  G.Karaca her fırsatta H.Yılmazı kendisinin yakalatmadığı  ısrarla söylüyor. Yakalattığı kişileri de isim isim vererek kabul ediyor.

G.Karaca kısa bir süre sonra İstanbul’dan alınarak, uçak ile Kayseri’ye sorguya götürülüyor. Kayseri de yakalan arkadaşları ile yüzleştiriliyor. Daha sonra uçak ile Ankara’ya kayseri  de yakalanan arkadaşları ile birlikte getiriliyor. Ankara dal da sorguda, 10 gün kadar diğer arkadaşları ile birlikte kalıyor. Burada H.Yılmaz ve İ.Köylü ile yüzleştiriliyor ve tanıyıp tanımadığı soruluyor.Tanıdığını kabul ediyor. Sonrası cezaevi.

Bir önemli bilgi, G.Karaca yakalanmadan 15 gün kadar önce Genel komite üyeliğinden alınıyor. Bu durum Niğde Cezaevine  giden F.Yalçın’a deklare ediliyor. F.Yalçın Kayseri’ye dönüşü sonrasında,  G.Karaca’nın bu durumunu  il komitesinde ki arkadaşlarıyla paylaşıyor. Kayseri ve çevre örgütlenmeleri, Genel Komite de temsil edecek kişinin belirlenmesi sürecine giriyorlar. Sonrasında yakalanmalar başladığı için süreç tıkanıyor.


Haydar Yılmaz’ın kaldığı evi kim verdi?

Aynı tarihlerde tahliye olan sızıntı İ.Yalçın’ın bu süreçteki rolü nedir? 

Haydar Yılmaz yakalanmadan önce İ.Yalçın ile görüştü mü? Haberleşti mi?

Günay Karaca’yı kim polise verdi?

Tüm bu soruların yanıtı, bir tarihsel sürecin açıklığa kavuşturulması açısından önemlidir. Bu yönde ki çalışmalarımız devam etmektedir. Ulaştığımız bilgileri paylaşacağız.

Sürecek…

Öner Ödemiş
24 Ağustos 2010

 

183. DOSYA TIKANIŞ

TIKANIŞ
İtirafçı Engin, MİT İbrahim ve Joker Haydar’ın
YALAN SENARYOLARDAN BİRİ DAHA BAŞLARINA YIKILDI

Mihrac Ural
24 Ağustos 2010
Milletvekili dedeme taktılar. Her zaman yaptıkları gibi, yalan senaryolarına ne belge ne kanıt getirme ihtiyacı duydular.  İtham, karalama, şaibe onların işi. Oysa basit ve herkese gerekli olan kural iddiayı ispat iddia sahibine aittir.
İbrahim Yalçın MİT ajanıdır dedik, el yazılı belgeyle bunu kanıtladık; MİT’le olan ilişkisini detayıyla anlatan itirafnamesini yayınladık. Bir eksik kaldı MİT’le ne zaman ilişkiye geçtiğidir. Bunun cevabını da ortaklarından bekliyoruz. Verilen uç farklı ve çelişkili tarihi netleştirmelerini bekliyoruz.
Engin Erkiner itirafçıdır dedik, kendi imzasıyla, polisteki itirafnamesini yayınladık. Şimdi yeni sorular var, 12 Mart 1971’de tutuklanmaktan onu koruyan gücü ve İlkerlerin katledildiği Beylerderesini nasıl ihbar ettiğini soracağız. Beklesin.
Şimdiki tıkanmalarını merhum dedem sağladı. Ona sataştılar, laneti enselerine yapıştı.
24 Ocak 1977’de ölen dedem Suphi bedir Uluç’u, önce karalayıp sonra yaşıyor sanarak, benim tutuklanmalarıma, mahkemelerime müdahale edip koruduğunu yazdılar.
Oysa benim polise afişe edilmem, İtirafçı Engin’in polisteki itiraflarıyla başlar, 19 Ağustos 1977. Yani dedemin ölümünden çok sonra.  
Yakalanmam ise 10 Mart 1978, merhum dedemin kemikleri biletoprak olmuştu.  Kişi hesapsız sallayınca öyle olur.
Suratlarında bir tokat gibi patlayan, dedemin ölüm tarihini açıkladım (24 Ocak 1977). Yalan kurgu senaryolarından birini daha başlarına yıktım.
Dillerine bu kadar doladıkları edemin adını bile doğru yazmayı beceremeyen bu insanlar, gerçekle yüz yüze kalınca ne okurlarından özür dilediler ne de kendileri utandılar. Her ahlaksızın durumu ne ise öyle kaldılar.
Böyle olacağı belliydi.
Bu nedenle onlara şunu söylemiştim: “Bir akıllı çıksın da bunlara ‘bu kadar kaba yalanla bir şey olmaz’ desin ve yazılarına yeniden balans ayarı yapsınlar diye tavsiyede bulunsun, derim. Joker ararken joker olmak bu olsa gerek.” (182. DOSYA. Aptallıkta Rekora Koşan Muhbir Şebekesi)
Önceki yazımda Joker Haydar “adam değildir”, dedim. Sinir krizi geçirmiş zavallı.

Adam olsa, yaptığı bu ahlaksızlıktan dolayı en azından okurlarından özür dilerdi. Adam olmayınca okuru da kendi gibi sanıyor. Bu ufaklığı geçiyorum.
Jokerin imdadına İtirafçı Engin Erkiner yetişti. Ama ne yetişme. Kılavuzu karga olanın hali…
Balans ayarları bile ağza yüze bulaşan cinsten bir komiklik. Deden ölmüşse seni korumaları için arkadaşlarına devretmiştir. Eh bu kadarcık da olacak yani….
Ama bunu önceden söylemek gerekti, yalan açığa çıkıp, senaryo başlarına yıkılınca değil. Bunu da git külahıma anlat derler…
Dedem Suphi bedir Uluç (Bedii değil), Milletvekilidir, demokrattır, DP iktidarına ve Menderes’in sivil diktatörlüğüne karşı direnmiştir, zindana atılmış, süründürülmek istenmiştir (Milliyet Gazetesi Arşivi; 27 Nisan 1960). Devletle işi yoktur, bir halk adamı olarak yaşadı bir halk adamı olarak öldü. Cumhuriyet ve laiklik ilkelerine bağlı olması, CHP’de emek vermesi kendi kimliğini inkar anlamına da gelmiyor.
Bu demokrat insanı kirletmek için onu karalamak, devlet adamı yapmak utanç verici haysiyetsiz bir çabadır. Bu ahlaksızlık Özel harp dairesi insanlarının işidir. İtirafçı Engin bu işin müptezelidir.
Görüleceği gibi, yalanın ipi kısadır. Öyle oldu. Joker haydar hızını almayıp sallamalarını hızlandırıp risklerini  yüzde yüzden, yüzde bine çıkarıp kalıbını basınca” yıkımda felaket oldu; adamlar borsada oyun oynadıklarını sanıyorlar ya…
Ya herro  ya merro…
Söylemiştim joker Haydarı ciddiye almıyorum. O, “bu bataklıkta ben de varım, beni de görün diyor”. Görmüyorum…
Yazılarına, iki de bir balans ayarı yapacaklarına, işledikleri cürümlerin, yaydıkları kirliliğin hesabını yapsınlar ve sonuçlarına nasıl katlanacaklarını düşünsünler.