2 May 2010

İŞTE BİZ BURADAYIZ

Mihrac Ural
1 Mayıs 2010, saat: 14.00

ORTAK ÜLKEMİZ ADINA TAKSİM MEYDANINDA
EMEKÇİ-DEVRİMCİ DAYANIŞMASIYLA OLUŞAN TABLO
KADİM ROMA KENTİ ANTAKYA’DA DA AYNIYLA TECELLİ ETTİ
DEVRİMCİ SİYASAL DURUŞUN MERKEZİNDE
HALKIMIZLA OMUZ OMUZA
DÜNDEN DAHA YOĞUN VE DAHA KARARLICA
GEÇMİŞİ BU GÜNE TAŞIYARAK
ŞEHİTLERLE, HAK TALEPLERİYLE
ONUR ve ERDEMLE ELLERİNDE KIZIL BAYRAKLARLA
1 MAYIS’TA MEYDANLARA AKTILAR


On yılların devrimci emekleri yeniden ve her defasında daha güçlüce haklarımızı talep ediyor. Meydanlarda en gencimizle en yaşlımız bir arada 1Mayıs bayramını kutluyor. Bu mücadele demokrasi ve özgürlük alanlarını genişletme mücadelesidir. Geleceğin temel unsurlarını, bir hak olarak kazanma mücadelesidir. Bu mücadelenin karelerinde 99 yaşına dayanmış bir militan var; hak için yürüyen. Bu militan URUBA'da başladı devrimci yoluna. Uruba bir halk hareketidir, demokratik hakları için çarpışan. Uruba Hareketi, Fransız işgaline karşı bir ulusal hareket olarak doğdu, ilhaka karşı da direndi, laik cumhuriyette devrimci güçlerin. sosyalistlerin yanında saf tuttu; dünüyle bu günüyle yükselen mücadeleyi üret değerlerin zemini oldu. Tarihe meydan okuyan bu militan, 1 Mayıs'ta ikinci ve üçüncü kuşak evlatlarıyla omuz omuza olmayı yeğledi, yanımıza geldi, moral ve ruh verdi. Elini öptük topluca yanımızda olmasında onur duyduk umutlu olduk. Bu militan Zeki Ural’dır. Kadim Roma kenti Antakya halkının en eski devrimcisidir. Halkıyla omuz omuza demokratik haklarını haykırmak için oda meydanlardaydı. Hepimiz gibi her zaman olduğu gibi. Bu topraklar, bu tarihi kişiliklerle, geleceğe ilişkin umutlarımızla ilgili mesajı yeterince açık vermektedir.

***


Bu duruş, kararlı siyasal bir iradenin duruşudur. Bu duruş, demokrasi ve özgürlükler uğruna gerekli olan bir duruştu.
Bu duruş işkencelerde ser verip sır vermeyenlerin, dünü bu güne kararlılıkla taşımasıdır. Bu bir inançtır, sömürü düzenine, ona ait devlete ve derinliklerine, Özel Harp Dairelerine ve uşaklarına, MİT’e satılmış köpeklere, İtirafçı ahlaksızlara, ölü konuşturucularına, yamaklara karşı devrimci ısrarın duruşudur; halkımızın, yükselen hak taleplerine ve onun siyasal öncülerine karşı çamur atanlara bir cevaptır, daha da ötesi ağır bir şamarıdır.
On yıllardır, özverilerle, işkence, zindan, sürgün ve iltica koşullarının amansızlığına karşı direnişle, bu günlere geldik. Halkımız için okuduk, halkımız için yazdık, dünü onurla taşırken en öndeydik, bu günü yükseltirken de en ön saflarda olduk. Gücümüzün sunabileceği tüm enerjiyi karşılıksız verdik. Bunu sürdürme kararlılığında da ısrarlıyız. Bu yol engebeli, sarp ve dolambaçlıdır, bunu bilerek yollara koyulduk durmadan yürüdük.
Kendi çirkefliklerini, itirafçılıklarını, satılmışlıklarını örtmek isteyenlerin, benzer arama kurguları ve senaryolarına, halkımız arasında çalışarak cevap verdik. İhbar çeteleriyle boğuşarak gözaltına alındık. Ama yılmadık, kırılmadık dik durduk, çünkü biz halkız ve halk için vardık.
1 Mayıs’a hazırlanırken geleceği düşündük; halkımızı, toplumumuzu ortak ülkemizi ve sorunlarını düşündük. Bunun için çalıştık, demokrasi ve özgürlük alanlarının genişletilmesi için çaba harcadık. Karınca kadarınca katkımız ne ise onu yaptık. Az demedik, sayılara önem vermedik. Belirleyici nitelikleri öne aldık, örgütlü olmayı seçtik. Kararsızlık göstermedik, karasızlık örtüsü altında seyirci olmadık. Taraftık, bunun bedelini ödemeye hazırdık.
Bundan sonrası daha kolay daha güçlü daha olumlu olacaktır. Herkes buna hazır olsun.
İşçi sınıfının, emekçilerin, tüm renkleriyle devrimci güçlerin Taksim’de ortaya koyduğu kararlılık tablosu bir yeniden başlangıç olarak tecelli etmiştir. Farklılaşan algılarımızla, 1 Mayıs bayramının ifade ettiği mücadelenin rahminde, gelecek toplumsal düzene ait dinamikleri öne çıkartarak ufuklarımızı açtık. Demokrasi ve özgürlük alanlarının genişletilmesinin gerçek devrimci mücadelenin zemini olduğunu bir kez daha bilince çıkardık. Ortak ülkemiz adına Taksim’deki tabloyu bulunduğumuz her alanda ikame ettik. Antakya’da kızıl bayraklar bu algılarla dalgalandı.
Milliyetçiliğin ve onun sonucu olan bölücülüğün her türüne karşı birlik için, ortak ülkemizin zenginliği olan farklılıklarımızın ötekileştirilmemesi için meydanlara inildi. Haklı talepler için, bunun geleceğe uzanan kazanımları için sesler yükseldi.
Bu gün 1 Mayıs 2010, farklı bir bayram algısı olarak tarihe düştü; emekçi sınıfların sistem içi hak kazanımları kadar, bu sistemden çıkış için gerekli olan demokrasi ve özgürlük alanlarının genişletilmesi için bir mücadele günü oldu. Bu gün bir gerçek daha tüm çıplaklığıyla da ortaya çıktı. O da devlet müdahale etmedikçe ne bir provokasyon ne de sorun olurdu. Toplu gösterilerde de toplu kıyımlarda da devletin parmağı olduğu tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı
Gelecek bu algıyla, her mücadelenin içindeki geleceğe ait alan ve etkinliklerin öne çıkmasıyla kurulacaktır.