23 Oca 2011

THKP-C (Acilciler)

THKP-C (Acilciler) Basın Açıklaması    

24 Ocak 2011 / No: 25


ŞEHİTLERİMİZ VE BÖLGE SAFLAŞMASI


26 Ocak 1976 Kurucu liderlerimiz İlken Akman, Hasan Basri Temizalp ve Yusuf Ziya Güneş’in, Malatya Beylerderesi’nde katledilişinin yıl dönümü.  Bir yıl sonra da Yüksel Eriş hoca şehit oldu (24 Ocak 1977).

Şehitlerimiz, halkımızın haklı davası uğruna verdiğimiz en değerli varlıklarımız, sunabileceğimiz özverinin yaşamla ödenmiş bedelidir. THKP-C (Acilciler), dün olduğu gibi bu günde halkının haklı davası için her özveriyi üstlenme kararlılığıyla şehitleri önünde saygıyla eğilir.

Örgütümüz, ülkemizde halkımızın hak mücadelesinde şehitler verdiği gibi, Filistin halkıyla dayanışmasında da bölgenin bir devrimci gücü olarak şehitler sunmuştur. Merkez Komite üyesi Hanna Maptunoğulu yanı sıra Süleyman Kılıç, Kuvvetin Külekçi, Vedat Erdal, Selahittin Kaya yoldaşlar, örgütsel özverilerimizin yaşamla ödenmiş bedelleri olarak tarihe geçti.

Bölge saflaşması ve mücadelesinde sunduğumuz şehitler, bölgedeki gelişmelerle ilgili duyarlılıklarımızın da önemli bir nedenidir. Bu duyarlılık, bölgemizdeki gelişmelerin daha çok dikkatle izlenmesi gerektiğine işaret ediyor.

Bu gelişmelerin en çarpıcı unsuru, Tunus halkının 21. Yüzyılın bir hediyesi olarak insanlığa sunduğu büyük armağanı “Yasemin devrimi”dir. Bu devrim, domino taşı etkisiyle bölgeye yayılma ihtimalini belirlemek gerek. Bölgede süren özgün gelişmelerle birlikte Tunus devrimi, halklar için bir umut kapısı olmuştur.

Örgütümüz, Tunus Arap halkının bölgeye olduğu kadar, insanlığa sunduğu bu armağanın daha çok demokrasi ve özgürlük olarak ikame edilmesi dileklerini belirtir; halkın diktatörlükler karşısındaki duyarlılığını selamlar.

 2011 yılının ilk ayı bitmeden, bölgemizde kızılca kıyamet işareti, savaş tamtamları çalmaya devam etmektedir. Bu gerginlik içinde, bölge hızla saflaşmaya yönelmektedir. Bu gelişmeler, ABD-İsrail ve Arap gericiliğinin yarım asırdır bölgemizde sürdürdükleri ölüm denklemlerinin devamı olarak gündeme geldiği de açıktır. Bu aynı zamanda, Büyük Orta-doğu Projesinin (BOP) ikame edilmesi için çabaların sürmeye devam ettiğini göstermektedir; oysa bu proje, sahiplerinin en güçlü olduğu dönemde, İsrail’in 12 Temmuz 2006 tarihinde Lübnan’a açtığı savaşın ardandan aldığı ağır hezimetle tarihe gömülmüştü.
Ancak bu karanlık güçler, bin bir yol ve yöntemle, bölgemizi talan etmek, ülkeleri ve halkları birbirine düşürmek için komplolar örmeye devam ediyorlar. Varoluşlarını, başkasının haklarını ve imkanları gasp etmek üzerine kurmuş olanlar, bu gün bir kez daha bölgemizi kanlı bir arenaya çevirmeye çalışıyorlar.

Lübnan’da patlak veren gelişmeler bunun bir işaretidir. Direnme güçlerini yıpratmak üzere oraya atılan yalan itham ve kurgular bunun bir parçasıdır. Hariri suikastının tek karlı tarafı olan İsrail ve destekçileri, suçluluk psikolojisiyle bu cürümü, direnme güçlerinin sırtına yıkmak için evrensel ölçekte akıl zoru çaba sürdürmektedir. Tek amaç bölge halklarının direncini kırmak, direnme kararlılığı gösterenleri kirletmektir.

Bu gelişmeler, Lübnan kadar bölgenin her ülkesini ve siyasal her varlığını ilgilendiriyor. Gelişmeler, bölgemizi patlamak üzere olan bir volkan haline gelmiştir. Bu da doğal olarak bölgede yeniden büyük bir saflaşmayı dayatmıştır. Bu saflaşma aynı zamanda, her siyasal etkinliğin bölge olaylarına karşı duruşunu da sınava çekiyor.

Bu verilerin ışığında örgütümüz, devrimci kamuoyunu ve halkımızı bölgemizdeki gelişmeleri yakından takip etmeye ve önlem almaya davet ediyor. Bu görev, aynı zamanda bölge saflaşmasında halkların çıkarı safında yer almak için sorumlu bir duruşa çağrıdır. Bu çağrı aynı zamanda, ortak ülkemizin özgürlük ve demokrasi mücadelesine omuz verme yükümlülüğüne de bir işarettir.


THKP-C (Acilciler)

24 Ocak 2011