22 Ağu 2011

Gün Nasılsa AĞAR'ır

236.DOSYA
Gün Nasılsa AĞAR'ır

Mihrac Ural’ın notu;

Mehmet Yavuz, bir ileti gönderdi. O her zaman ki kısa ve öz söylemiyle derinden vuran, çehreleri açığa çıkaran İtirafçıyı ve ortağı MİT ajanını çılgına çeviren yazılar, bu ahlaksız veledi zinaların polisle ilişkilerini suratlarına vurup duruyor. Son yazsında ise artık bu ahlaksızların senaryolarını tiye almaya başladık. Yalan kurgularla yaptıkları şaklabanlıklar, bizim için iyi bir gülme senası yaratıyor üstelik bedava…
Son iletisinde şunu söylüyor. “Merhaba,
Adamların senaryosunu tiye alan bir yazı yazdım. Bayağı ciddiye almışlar.” İşte bu kadar. Kahve fincanında, beyaz kağıtta gayipten bilgi alan joker medyumları mı dersin, “kızını karısını mezhebini” ödenmemiş faturaları için satan boyacı bozuntusu mu dersiniz seç beğen al bu şebekler artık yılların verdiği iflasların tekrarına muhtaç, sağa sola çamur atmalarının değere bizim vasat için bir komedi sahnesi gibidir. Bu arada 235. Nolu dosyada belirttim tekrar edeyim, dostum, kadim devrimci arkadaşım Mehmet Yuvuz onurlu direngen bir devrimcidir; ayakkabısının altındaki kir, itirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın’ın suratından bin kat daha temizdir. Polise yardımcılıktan itirafçı olanla, MİT’te 1977’den beri bordrolu olarak çalışan bir ajan sadece cezasını bekler o kadar. Kimseyle karşılaştırılmaz.
Alttaki yazıda konusu geçen gizli isimleri Mehmet yavuz bana çıtlattı. Bunlardan bsiri zaten kendi el yazısıyla MİT ajanı olduğunu itiraf etmiştir. Yeni bir şey yok. Ama İkincisine hepiniz şaşıracaksınız. Bunu da Mehmet Yavuz yeri ve zamanı gelince açıklar…
Son komediyi Mehmet Yavuz’un yazısından takip edelim.

Gün Nasılsa AĞAR'ır

Mehmet Yavuz
20 Ağustos 2011

Öyle bir ortam var ki; bunun üzerine bir iki anı yazmazsam uygun düşmez diye düşündüm.
Ne de olsa millet MIRO türü masallara alışkın. Yalan dolana bayılır..
Kaldı ki iddia edilen ilişkiler içerisinde yazacaklarım az bile sayılır.
Başlıyorum...
Nebil olayını araştırırken bazı birimlerle irtibat kurmam gerekti... Çünkü Nebil'in emniyet ifadelerini, gerçek yakalanma tarihlerini, savcılık sorgularını merak ediyordum.
Sorgusu kaç gün sürmüştü ? Gözaltı, tutuklanma tarihleri, fiş numarası neydi ?
Sadece Nebil değil, davadaki diğer bağlantılar da merak ettiğim hususlardandı.
Bu meraklı çabamın nedeni; yazacağım kitabın ayakları yere basmayan abartılar,dozu kaçırılan övgüler yerine belgelere dayanan gerçeklerden oluşmasını istememdi.
Kafamda cevabı verilemeyen onlarca soru vardı ?
Bu dosyaları, dosyalar olmazsa en azından asıl kayıtları mutlaka bulmam gerekiyordu.
Bu belgeler için bana kim vasıta olabilirdi ?
Öyle birisi olmalıydı ki; hem ADALET Bakanlığı'nın, hem de Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kapılarını alabildiğine açtırsın ?
Nihayet Bağlantıyı buldum.
Bir pusulayla arşivler açıldı... Tozlu dosyalar önüme serildi...
Bayağı yararlandım. Dosyaların bazıları SEKA'ya gönderilmişti... Ancak asıl kayıtlar arşiv sicilindeydi.
İçerisinde GİZLİ kaydı bulunan bir kaç bilgi notu özellikle dikkatimi çekti...
Mührü kırılmış bir zarfta saklanıyordu. İki ismin karşısına bilgi notu için şerh düşülmüştü.
GİZLİLİK süresi dolmuş olmasına rağmen görmem istenmedi, ama bir fırsatını bulduğumda zarfı aralayıp baktım.
Osman Nuri Gündeş'in kitabında geçen istasyonu, o belgede görmüştüm...
Günlerce düşündüm...
Sonunda boş ver belgeseli, bir öyküye dök işi dedim..
Böylesinin benim açımdan daha doğru olacağı açıktı.
İşte gözaltı ve yargılama süreci bu ahvalde başladı.
Anladım ki bazı hususların deşifresi istenmiyor.
Bu nedenle o belgeleri, notları neden sakladığım soruldu.
Sanırım bazılarının polisten daha polis, savcıdan daha savcı kesilmelerinin altında yatan gerçek de bu.
Nasılsa bugünler de geçer, bütün sıkıntılar unutulur; ama o bilgiler bir yerlerde hep duracak.