1 Oca 2011

ENGİN EKİNER İTAFÇISI KÖTÜ YAKALANDI

216. DOSYA

İTİRFÇI ENGİN ERKİNER KÖTÜ YAKALANDI

Yalancının ipi kısadır dedim, bu kadar da kısa olduğunu tahmin etmedim. Henüz kuyuya inmeden kendini ele verdi. Gerisini hak getire…




Mihrac Ural
1 Ocak 2011

El yazılı mektuplarını yayınladım, yalan söylediğini belge ve kanıtla ortaya koydum.

Adam şaşkına döndü, gerginlikten ne yapacağını, neyi savunup, neyi alaya alacağını anlamaz oldu.

Acilcilik mi? yapacak TKEP’li olduğunu mi? hatırlatacak bilmez oldu.

Tarihi kaydırarak dün söylediklerini bu gün farklı söyleyebileceğini sandı. Tutmadı. Belge ve kanıtlar, el yazılı mektuplar konuştu, şaşkına döndü. Bir yalancının suratına vurulabilecek en okkalı şamar böylece bu itirafçının suratına aşk edildi.

Sorumsuz herif kendi mektubunu bile korumamış bir ahlaksız itirafçı. Ortağı MİT ajanı İbrahim yalçın’a vermiştir, oda mensup olduğu daireye. Bu nedenle tanımadığı küçümsediği örgüttün arşivinden medet umuyor. Güler misin ağlar mısın?

Kongreyi alaya alırlar küçümserler sonra jokeriyle ajanı ona sığınır “ kongrenin seçtiği adamlarız” diye ortaya çıkalar. CEPHE dergisine etmedik söz bırakmazlar, küçümser  50 gramlık dergi” derler sonra onun gölgesine girmek için çırpınırlar.

Bütün bu davranış bozukluğu, sorumsuzluğun, bir yere ait olamamanın, kimlik bunalımının sonucudur. Bir itirafçının, bir MİT ajanının  kimlik sahibi olması mümkün mü ? Asla…

Konumuza dönelim,


Hatırlayın, daha iki gün önce 29 Aralık 2010’de ne demişti,


“Haziran 1982’de toplanan Birinci ve Leninist adı verilen (aşağısı kesmiyordu anlaşılan) K
onferansa pasaportum henüz olmadığı için katılamadım. Bunun yerine Konferans’a Mihrac Ural’ı kariyeristlik, üç kağıtçılık, örgüt işleyişinden habersiz bir kişi olarak suçlayan uzun bir mektup yazdım.


Mihrac Ural gereken belgelerin bir türlü bulunamadığı arşivine yeniden baksın. Belki bu mektubu da bulur!(Engin Erkiner “mihrac ural'a kin duymak...”)


Ben de 215. DOSYA’da cevabını verdim (30 Aralık 2010). 1982’de gönderdiği üç mektuptan alıntılarla beni ve örgütü öve öve bitirmediğini belge ve kanıtıyla ortaya koydum; el yazılı iki mektup yanı sıra daktilo yazısı “AÇIK MEKTUP” başlıklı yazılarını aktardım. Bu yazıların orijinalleri örgüt arşivinde bulunuyor ve daha önce de (25 Ağustos 2008) 15. DOSYA’da etraflıca aktarılmış yazılardır.


Adam şaşkına döndü, beklemiyordu, elimde olmadığını sanıyordu onun için sallıyordu; “Mihrac Ural gereken belgelerin bir türlü bulunamadığı arşivine yeniden baksın. Belki bu mektubu da bulur!(Engin Erkiner “mihrac ural'a kin duymak...”)


Sadece aradığı mektubu değil üç mektubu da el yazılı olan ikisiyle birlikte suratına şamar gibi indirdim.


Bir daha veriyorum iyi okusun;


1. Mektup el yazılıdır;


 Yoldaş (Mihrac Ural),

Mektubunu aldım. Toplantıya gelmek için o sırada olanaklar uygun değildi O zaman bazı şeyleri atlatıp gelebilirsem bile geri dönmem olanaksız olurdu. Şuanda bu sorunlar çözümlenmiş durumda.

Örgütümüzün çeşitli organlar seçmesi ve işbölümüne gitmesi olumlu bir adımdır. Zaten bu son bir yıllık gelişimin doğal sonucu sayılır…

Buradaki çalışmalara ilişkin raporumu birkaç gün sonra göndereceğim.
(Engin Erkiner, 24.5.1982 tarihli Genel Sekreter yoldaşa hitaben gönderilen mektubundan, el yazması orijinal, Örgüt Arşivi, GS’e gelen mektuplar bölümü)


Bu özel mektup yanı sıra. söz konusu toplantıya hitaben gönderdiği mektupta da şunları yazmış,


2. Mektup el yazılıdır;

“Yoldaşlar,

Örgütümüz son bir yılda her alanda önemli aşamalar yaptı. Bir yıl önce iyi tanınmayan ve hatta genellikle de muhatap alınmayan bir örgüt iken, bu gün demokrasi güçleri arasında tanınan, çizgisi ve görüşleri bilinen bir örgüt durumuna geldik Gelişmemiz çok olumlu olmakla birlikte henüz önümüzde aşılması gereken önemli engeller bulunduğu da bir diğer gerçektir…”
(Engin Erkiner, 1-5-1982 tarihli MK’ya hitaben gönderilen mektubundan el yazması, orijinal, Örgüt Arşivi, MK’ya gelen mektuplar bölümü)

3. Mektup daktilo yazılıdır;


Birlikte uzun bir yol yürüdük. Birçok şeyi birlikte yaşadık. İyi ve kötü günleri birlikte geçirdik. Ancak siyasi mücadelenin bir ciddiyeti ve ilkeleri vardır. Çelişkiler belirli bir boyuta ulaşınca yol ayrımına gelinir. Bu benim için kolay bir şey değil. On yıllardır bu hareketin içindeyim… her kademesinde, ideolojik, politik, örgütsel, askeri her çeşit mücadelesi içinde yer aldım. Başka arkadaşların yaptıklarını da küçümseyecek değilim… komünist selamlarımla”
( Engin Erkiner “Açık Mektup  9. Ağustos.1982 )


Aptal itirafçı, kendi yazdıklarını bir daha okusun, örgütü ve dolaysıyla beni övmekten başka bir şey yapmamış, bunu öğrensin. Söz uçar ama yazı kalır, belge ve kanıt kalır.

Hani bana etmediği laf kalmamıştı; “Başka arkadaşların yaptıklarını da küçümseyecek değilim… komünist selamlarımla” (Yukarıda Ag.Mektup, No:3)

Kuyruklu yalancıların işi böyledir, ipleri kısadır. Belge ve kanıt her şeyi ortaya koymaya böyle yetiyor bilen bilmeyenlere söylesin bunlara ayıracak zamanım yok.

Benim yaptığım, bu insan olma yönünde evrimini tamamlamamış polis organizesi kişilere karşı, kendilerini nasıl tanımlamışlarsa onu dile getirmekten ibarettir; iddialarımı, kanıt ve belgelerle ispat ettim. Daha fazla ilgili olmadım.

Onlar ise konumlarının ahlakıyla, benden alıntı yapmadan,  belge ve kanıt koymadan, yalan kurgularla yazmaya devam ettiler. Ancak, üçüncü yıllarında bile aynı karalamaları yaptıklarına göre başarısızlıklarını da ilan etmiş oldular. Hadi oğlum Ferhat, dağı delmek üzeresin, çoğu gitti azı kaldı…

Ama yenilen doymaz ya, bu kez bildik oyunlarını sergilemeye başlıyor; Kelimeler üzerinde oyun oynamaya. Neymiş “Hazirandaki konferans”tan söz ediyormuş muş…

Ulan eşek, yaşın 60’ı geçmiş, bunak adam, örgütümüzü bilmiyorsun, bari sus ilgili olmadığın yerde susarak seni adam sansınlar. Sen TKEP ‘lisin, sıkışınca da TKEP’li çehreni ortaya koyuyorsun, örgütümüz Acilcilerin konferansıyla ne ilgin olabilir ki? Böylesi bir konferansın olup olmadığını bilmek sana düşmez, bak “Haziran ayı ortaları” diyorsun, sallama kuyruklu yalan söylemekten utanmıyorsun.

Bir de Genişletilmiş Merkez Komite toplantısını hafife almak için kırk dereden kırk su getirmeye çalışıyorsun.

 Hemen belirteyim.

Birincisi; Örgütümüz 1982 tarihinde 1-7 Mayıs 1982’de yapılan Genişletilmiş Merkez komitesi dışında üst toplantısı olmamıştır.

Bu toplantı, önceki Merkez komitesine, bölgeden seçilmiş temsilcilerin katılımıyla birlikte, gerçek seçimlerin yapılacağı 1. Kongre kararını almak, o döneme kadar siyasi faaliyetimiz de boşluk olmaması için de örgüt mantığı ve kaygısıyla geçici temsilcilikleri seçmek için toplanılmıştı.

Bu toplantıya, ilk kez katılan MK düzeyindeki yoldaşlar hazır bulunmuştu.

Bilindiği gibi, illegal bir örgüt Kongre yapana kadar atanan insanlarla toplanır. Bu çok doğaldır.  Bu dünyanın tüm devrimci örgütleri, hatta yasal partiler için bile öyledir; bir araya gelen ve getirilen insanlarla gerçek seçimlerin yapılacağı kongreye kadar görev bölümü yapılır. Bu görev bölümü ilgili siyasi hareketi, kongreye kadar götürür.

İtirafçı bu gerçeği bile ters yüz ederek kendi sıkıntısını dışa vuruyor. Bun zavallıyı anlıyorum. Kendini bir şey sanan, ama tek tokat yemeden itirafçı olan birinin elimizin tersiyle itilmesi kadar da doğal bir şey olamazdı.  Nitekim öyle oldu; uzun süre dışlanmış olarak aramızdaydı, bir siyasi çevresi yoktu militan bile örgütlememiş, yaptığı bir MİT ajanını örgüte sızdırmaktan öte değildir.

Bizler de (Özellikle Günay Karaca yoldaşın ısrarlı tutumlarıyla), itirafçıya, örgüt yönetiminde pratik değeri olabilecek bir yer bırakmadık, olduğu yerde de bilgisiz kıldık kuşattık; bu tutum örgütümüzü koruma refleksiydi ve haklıydık.

İşte olanların özü budur. Bunun kinini 28 yıldır kusuyor, bu günkü gerginliği de bundan başka bir şey değildir.

İkincisi; Örgütümüz konferansı yaptı. Ama bu konferans 15 Mayıs 1991’de yapılmıştır. Yani itirafçının TKEP’li olması üzerinden 9 yıl geçtikten sonra.

Biz örgütsel yükümlülük ve sorumluluk adına, 2. Kongreye hazırlık olarak bu konferansı bağlamıştık.

Konferansın adı da THKP-C (Acilciler) Konferansı’dır. Başka bir adı yok. Leninizm o günkü temel kaynağımızdı bu nedenle, Leninist olmak ve bunun vurgusunu yaparak pankartlarla ifade etmek kadar doğal hiçbir şey olamazdı. Leninist demek isteniyorsa da bu o günün algısıyla bir şerefti. Biz bu şerefli geçmişi taşımaktan asla geri durmadık, durmayacağız da.

Bu konferansın tüm belgeleri büyük boy 139 sayfa olarak yayınlınmış, kapsamlı araştırma ve belgelerin yer aldığı, basında örgüt haberleri diye de resimli bir bölüm ekledik. Örgüt tarihinden kesitlerin ve 2. Kongreye yapılacak önerilerin yar aldığı bu kitap, Cephe yayınları no: 52 olarak, 2 baskı yapmıştır.

Aptal itirafçı kuyruklu yalanlarından birini daha yaparak, “örgütün 1982 Haziran’ında konferans yaptığını” iddia ediyor. Bilmeden konuşmak, bu serserinin işidir zaten.

İtirafçı, TKEP’li, bir de TKP saflarına katılma kararı almış bir örgütün akıntısına kapılmış biri. Nereden nereye… Böylesi biri Acilcilerle neden ilgili olur?  Bu soruyu kendinize sorun; böylesi bir adam, ya akılsız bir aptaldır ya da bir görev ifa etmektedir  (MİT ajanı İbrahim Yalçı’nı aklınıza getirin, para için neler yapmadı neler…)

İtirafçının yapması gerek, gerçek örgütü olan TKEP’le ilgili olmaktır.

Üçüncüsü; İtirafçı büyük ihtimal, 1 Haziran 1982’de kurulan Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi (FKBDC) Kuruluşunu, bunaklığı nedeniyle karıştırıyor. Türkiye devrimci tarihinin bu en kapsamlı ittifakında örgütümüz kurucu üyedir (ayrıca farklı ülkelerdeki birimlerinde kuruculuğunu tek başına üstlenmiştir)

Sözü geçmişken, okurla bu konuyla ilgili olarak önceki yazılarımdan kısa bir bilgi aktarmak yerinde olacaktır.

“..12 Eylül faşist rejimine karşı ülkemiz devrimci hareketinin duyarlı duruşu ve Cephe girişimidir.
1 Hazira1982’de Şam şehri civarında Filistin Halkı için Demokratik Kurtuluş Cephesi (FDHKC) kampında toplanmıştık. Bu toplantıda gözlemcilerle birlikte 10’u aşkın Türkiye devrimci hareketinden örgüt temsilcisi bulunuyordu; Mihri belli, Abdullah Öcalan, Mihrac Ural, Taner Akçam, Teslim Töre gibi bilinen isimler bir araya gelmişti. Birkaç gece birlikte uzun siyasal sohbet ve anekdotların verimli havası vardı. Sonuçta Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi (FKBDC) kuruluşun ilan Ettik.

Kurucu üyeler: Devrimci Yol, PKK, “EMEKÇİ”, SVP, TKEP; TKP/ML, THKP-C(Acilciler), DEVRİMCİ SAVAŞ, “İŞÇİNİN SESİ” Olarak yola çıkılmıştı. Tüm devrimci demokrat güçlere ve etkinliklere bu Cephe’ye katılma çağrısı yapılmıştı. 

FKBDC’nin kuruluş bildirgesinin girişi: ”tüm siyasal hakları gaspedilmiş, kendi kaderini tayinden yoksun, emperyalist sömürü ve baskı altındaki halklarımızı, holdinglerin, bankaların ve onların müttefiki toprak ağalarının çiftliği haline getirilmiş ülkemizi, Milli Güvenlik Konseyi adlı Askeri faşist cuntanın esaretinden kurtarmak ve demokratik halk iktidarını gerçekleştirmek için FAŞİZME KARŞI BİRLEŞİK DİRENİŞ CEPHESİ kurulmuştur.

1 Haziran 1982
FKBDC GENEL KOMİTESİ”
 (FKBDC kuruluş bildirgesi. Örgüt arşivi ve THKP-C (Acilciler) merkez yayın organı CEPHE, sayı 9-10. Mayıs-Haziran 1982) ( Bkz.Tarihte Bugün. http://mirural.blogspot.com/ )


İtirafçının kuyruklu yalanlarıyla ilgili bu kadar bilgi yeter sanırım.

Ne demiştik;

Alıntısız, belge ve kanıtsız yazı yazmak ahlaksızlıktır. Bu ikili hep bu duruma düşmektedir.
İkili dedim de MİT ajanı hala fare gibi kaçıyor onu hatırladım.

İbrahim Yalçın, MİT’ten 150 000 TL alarak 1. Kongremizi ihbar etmek için görevlendirildin. El yazılı itirafnamende (s:9-10) bunu açıkladı, ama bu açıklama buz dağının sadece su üstünde görünen küçücük bir kısmıydı. MİT’le ne zamandan beri çalışmaya başladığını ise açıklamaya yanaşmadın.

Seni örgütümüze itirafçı Engin sızdırdı. Örgütü 19 Ağustos 1977’de polise top yekun teslim ettiniz. İkili olarak ne zaman ve nerede bir araya geldiyseniz, orada bir pislik bir tasfiye işi ortaya çıktı (Bu ikili TKEP’e katıldıklarından sonra, TKEP’in  tasfiye edilmesini okura hatırlatmak isterim). Bir de kongre öncesi örgüt merkezine gelip gidişini MİT’in organize ettiğini, MİT Adana bölge temsilcilerindenUFUK” adlı irtibat subayıyla yaptığını el yazılı itirafnamende ortaya koyduk. Her şey belgeli ve kanıtlı.

Bu süreçte ne tür bilgiler verdi belli değil, bir tek bizim örgüt mü hedefteydi, başka örgütlere ilişkin görevi neydi? Bu sorular hala cevapsız. Bu gibi yüzlerce soru açıkta duruyor. Bu nedenle tümünün cevabı olabilecek bir sırat köprüsü sorusu sorduk, ona vereceği cevabı bekliyoruz. Acilci sabrıyla da bekliyoruz.

 İbrahim Yalçın, MİT’le ne zaman işe başladın?
 
28 YILLIK TKEP’Lİ NE YAPMALI?

Tekrar edeyim,
Karşımızda, siyasi olaylara ilişkin yazım performansımın arkasından delice koşturmasına karşın, kıytırık birkaç paragraflık, magazin yazılarıyla nal topladıkça gerginleşen bir klinik vaka var. Bu haliyle arkadan nal toplayabileceğini sanıyor, oysa bu bile ona birkaç gömlek büyük gelir. O dönsün, itirafçılığının sırtına yıktığı kamburu temizlemeye çalışsın, sonra örgütü TKEP’le ilgilensin 28 yıllık bir TKEP’linin anlatacağı, Acilciliği bir iki yıl sürmüş, üstelik itirafçı olması dolaysıyla dışlanmış birinin anlatacağından çok daha fazla olmalıdır. Ondan sonra gelsin benimle boy ölçüşsün…
Yazılarımız ortada, kapsam, içerek, çerçeve, amaç ve hedefleriyle dik duran yazılar kimin okur karar versin. Son iki üç yılın yazılarını tümden bir araya getirelim, okuma sorunu olan sadece başlıklara ve soptalara göz atsın, kimin neler yazdığını çok iyi görecek. Olaylara kim, hangi tanıları koymuş, çözüm önerileri ne olmuş onlara baksın, aradaki uçurumu görmek zor olmayacaktır.
Benim önerim yazılarımı iyice okusun, alacağı çok bilgi olacaktır.  Onun, buna şiddetle ihtiyacı bulunuyor. Ama yaş 60’ı geçmiş bir itirafçının hacca gitmekle temizleneceğini de kimse sanmasın.
Diyeceğim o ki, “kedi ulaşamadığı ciğere murdar” dermiş.
Sıkışınca alay eden, kıvırtınca TKEP’liliğini hatırlayan bu itirafçı, o günün koşullarında inanılmazın başarılması olarak kayda geçen, 12 Eylül rejimine, karınca kadarınca  bir meydan okuma ve mücadelede kararlılık göstergesi Genişletilmiş Merkez Komite Toplantımız, elbette ki bir itirafçınını algılarıyla kavranamazdı; o kesitte itirafçı nereye gidebileceğini bile kendisi belirleyecek durumda değildi.
Örgüt Merkez Yayın Organı CEPHE’yi yayınlama kararlılığı göstermek, ülkeye sokup imkanlar ölçüsünde dağıtmak da 12 Eylül faşist askeri rejimine karşı bir kararlı duruştu. İtirafçı, böylesi duruşların adamı değildi. O,  tek tokat yemeden her şeyi itiraf etme dışında becerdiği şey bu gün ortaya koyduğu ihbar ve kin performansıdır.
ÜÇ YIL, AMA BİTMEZ…
Üç yıldır canlarını dişlerine katmış, Mihrac Ural’ı karalıyorlar. Bu bile üç yıldır bir şey başaramadıklarını göstermiyor mu? Bu gün kala kala bir elin parmak sayısı bile olmayan çirkin insanla varılacak yer,  Özel Harp Dairesinin  Doğu Perinçek misali bir muhbiri olmaktan öteye geçmez.
Utanmaz adam, bir de sosyalist hareketten ve içinde yar aldığından söz ederek övünmeye çalışıyor; bu adam önce kaç örgüt değiştirmiş onun sayısını hatırlasın. Sonra, Frankfurt okulu çömezi olarak “Yeni Sol” gibi yerlerde sürünmekten kurtulsun. Müflis bir eskinin cilalanmaya çalışılan, cilaladıkça da eriyip yok olan, metropollerde bile marjinal olamayan bir solcuk ülkemiz için ne işi yarar onu düşünsün. Buna rağmen, “sosyalist hareket”e gelince, dönsün baksın, kimin yazıları hangi alanlara kadar ulaşıp ilgi görmektedir? Kimin yazıları aynı anda hangi sitelerde yayına geçmektedir?
Üstelik, yazılarımız ve altındaki imza örgütümüzü temsil etmektedir. Kişi olarak bir yere yamanmaya çalışan yazılar değil.
 Aradaki farkı okur düşünsün, gerisini anlamak zor olmaz.
Geceler gündüzlere katılarak, geçmişi onurla taşıyıp siyasal evrimimizi ilerletiyoruz. Yazdığım teorik yazılar ilgi ve tartışma yaratıyor. Sosyalizm üzerine, işçi sınıfı üzerine, sınıf mücadelesi, yabancılaşma üzerine yazdıklarım, itirafçıyı birkaç gömlek aşan yazılardır.
Son kez burada tekrar edeyim, İtirafçı Engin, benim için artık bir çerezdir. Böylesi, bir yere yamanmadan ve üç yıldır anlına yazılı bir kader gibi Mihrac Ural’ı yazmadan varlık bile olamaz.

BİZ ACİLCİLER NE YAPIYORUZ
Biz Acilciler, oldum olası orijinalliğimizle yolumuza devam ediyoruz. Sayılara takılmadan, yüz binleri sokağa döken siyasi hareketlerin buharlaşıp yok olmasına karşı, biz Acilciler olarak yolumuza devam etme kararlılığı gösteriyoruz.
Teorik alanda, yayınlarımızla, internet ortamındaki etkinliklerimizle geliştirdiğimiz tezleri tartışmaya sunuyoruz. Uzun ve kapsamlı tartışmalar yarattık ve bunları derli toplu okura ulaştırmaya çalışıyoruz. Bir siyasi evrimin orta yerindeyiz, bunu kararlılıkla sürdürüyoruz.
Güncel siyasi gelişmeleri ise aksatmadan yorumluyor okurlarımızla yoldaşlarımızla paylaşıyoruz.
Pratik açıdan ise faal bir süreçteyiz. İstisnasız her siyasal olayda, protesto, yürüyüş ve mitingde devrimci güçlerle omuz omuza meydanlardayız. Bir yıllık bilançomuz aktivitemizin etkisini göstermeye yeterlidir. Bu dik duruşu örgütlü devrimcilik algısıyla yerine getiriyoruz. Ortak ülkemizde özgürlük ve demokrasi arayışı zemininde milliyetçiliğin her türüne, bölücülüğün her rengine karşı duruş sergiliyoruz.
Acilciler örgütü, kongre bağlamış bir örgüttür. Kurum ve kuruluşların örgütüdür. Öyle devam etme kararlılığı hiç değişmeden sürecektir.
Hayatları boyunca süren sorumsuz duruşlarıyla, birey olmayı aşamamış, bir yerlere yamanarak renk kazanmayı kader edinmiş, sırtlarındaki kamburu açığa çıkarmamız nedeniyle de lağım gibi kin kusmayı meslek edinmiş bir ihbar çetesinin, örgütlü mücadelemize saldırısını normal görüyoruz.
Okura bilgi verme dışında, muhatap almamaya devam edeceğiz.