1 Mar 2011

221. DOSYA
ÜÇÜ BİR ADAM ETMİYOR


Bir itirafçı, bir MİT ajanı, bir joker üç maymun her biri yarım adam. Yarım adamların toplamı hiç bir zaman bir adam etmiyor.

İtirafçı Enginin "katil muhbir" olduğu kesinleşti, herkes filmin karelerini 19 Ağustos 1977'den itibaren  gerisin geriye sarsın. Örgütü polise teslim ettiği andan,  İlker Akman ve arkadaşlarını ihbar ederek katlettirdiği ana kadar. Daha ötesi de var. 12 Mart kovuşturmalarından bu itirafçıyı kim sıyırdı, onun sorgusu yeni  başlıyor. Her şey çıplak görülecektir. Bu adamsadece itirafçı değil ayrıca da "Katil muhbir"dir. MİT ajanıyla bu gün de bir arada olmalarının başka bir anlamı yoktur.

MİT ajanı İbrahim Yalçın, el yazısıyla itiraf etti; MİT'ten 150 000 TL alarak örgütümüzün 1. Kongresini ihbara etmeye gönderilmiş. Ama ötesi var. MİT'le ne zaman çalıştığını gizliyor bu sorunun cevabı bekleniyor. Püf noktası burada. Her şeyin evveli ve ahiri bu sorudadır. Bu ajanın sırat köprüsü de burasıdır.

İbrahim Yalçın polisliğe devam ediyor.

Joker Haydar'ı bir şey söylemeye değer görmüyorum. Adam olmayana bir baytlık bir çaba bile gereksiz.


Üçü bir adam etmezken, herzamanki polisiye yöntemle yoldaşı yoldaşa kırdırmaya çalışıyorlar. Önceki oyunları suratlarında bir tokat gibi patladı. Şimdi de Tacettin Sarı yoldaş adından medet umuyorlar. Etmedikleri söz, yapmadıkları karalama kalmayan bu yoldaşın adını kulanmaya çalışıyorlar. Tacettin Sarı'nın  mesajı kısa ve öz, iki cümleden ibarettir, "itlere iletilir";

 "İtirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın ahlaksızları bir polis organizesi olarak yüzleri açığa çıktıkça yaptıkları yalan kurgularda boğulmaya devam ediyorlar. Yaptıklarının hesabını ayaklarından asıldıkları zaman daha iyi ödemiş olacaklar. TKEP sığınmacıları bu şerefsizler, Acilcilerin sert tokatları suratlarına bir tükürük yağmuru olarak yağıp, patlamaya devam edecektir."





Mihrac Ural
1 Şubat 2011


Artık yazılarını, üçü aynı anda alt alta imzalamak zorunda kalıyorlar. Tek tek inandırıcı olmadıkları  açığa çıktı.

Polis şebekesinin yalan kurgu senaryolarına sığınmaktan başka çareleri kalmayınca  bu yöntemi deniyorlar. Başkası adına, yalan kurgularla yazma aptallığının kaçınılmaz sonu budur. 

İtirafçı Engin Erkiner, MİT ajanı İbrahim Yalçın Özel Harp Dairesi yöntemleriyle yalan üretimine devam ediyor.

Uzun bir süre MK üyesi Salih Hoca'dan medet umdular. Yoldaşa tek söz bile söylemediler, "yumuşakça" davrandılar, kışkırtmaya çalıştılar. Olmadı.

Salih hoca, suratlarına öylesi tokat aşketti ki, neye uğradığını şaşırdılar. O, Mihrac Ural'la birlikte başladığı devrimci mücadeleye, birlkte paylaştığı devrimci değerlere bağlıydı. Cevabı ağırdı, bunu ilan etti. Halkımız için her şeyimizi özveriyle sunduk bundan sonrası da hep oöyle olacaktır dedi. Hainlerin, itirafçıların, ajanların  karanlık emellerini bir kez daha deşifre etti. Kısaca örgüt tarihini onlara anlattı, örgütünü değerlerini savundu.

Yıkıldılar, küfrün her türünü savurmaya  başladılar. Yoldaşa akıl zorlaması yalan kurgularla çamur atmaya kalkıştılar;  salih yoldaş o sakin haliyle tekmesi pek duruşuyla  gerçekleri haykırdı ve iflas etmelerine yol açtı. Her birine hakkını verdi elinin tersiyşle itti.

Karanlık amaçlar ve karalamalar bu adamların işiydi. Ne siyaset ne mücadele ne örgütlenme  ne ülke diye bir dertleri yoktu bunun için kukla olmayı tercih ettiktlerini ortaya koydu. Muhat alınmaz düzeyde çirkin insanlarla işim yok dedi. Bitirdi.

MK üyesi Zafer yoldaştan hiç bir zaman umutlu olmadılar ama yine denemek istediler. Çağrı yaptılar. Vicdanına hitap ettiler. O da cevap verdi. Öyle bir cevap ki, ruhları sarsıldı. 1979 Konya cezaevinde tanışıp mücadele birliği içine atıldığı günden bu güne Mihrac Ural yoldaşıyla omuz omluza olmaya devem ettiğini bunun devrimci bir duruş olduğunu onur ve gurur duyduğunu söyledi.

Bir kez daha yıkıldılar. Şaşkınlık içinde idiler. Zafer yoldaşı karalamak için yerin altından bahane üretip yalan kurgulara yöneldiler. Akıllara ziyan ithamlara başladılar. Özel harp dairesinin elemanları olarak her çirkefi dillerine dolayıp saldırdılar. Ama faydasızdı. Zafer yoldaş bu örgütün emektarı, MK üyesi  özverileriyle  dik duran biriydi. Bunları muhatap almayı bile gerek görmedi kısaca yazdı ve susturdu.

Dikkat edilirse bu güne  kadar bu örgüte ihanet etmiş, kaçmış kendileri gibi TEKP'e sığınmış olanlar dışında kimseyi bulamadılar. Üstelik buldukları da kaçkınların % 1 bile değil. Bir elin beş parmağı bile olamadılar.

Kendi aralarında ise MİT ajanına sorduğumuz sırat köprüsü sorusuna cevap bulamadılar. "İbrahim Yalçın MİT'le çalışmaya ne zaman başladın ?" sorusu hep açıkta kaldı.

Cevap veremezlerdi, cevapsız soru ortada duruyor hala. Zira verilecek cevap onları da MİT ajanının bir kuklası  olduklarını göstercekti.Korku dağları bürümüş kaçıp duruyorlar ama elimize düşmekten kurtulamayacaklar; örgüt olarak söz verdik, ayaklarından asılı haleriyle netten canlı yayın yapacağız. Sanal örgüt o an somut örgüt olduğunu gösterecektir. Çoğu gitti azı kaldı...

İtirafçının sıkıntısı açığa çıkan katil muhbirliğiydi. İtirafçılık hafif kalmış anlaşılan. Önsöz de yazdı ama yetmez ötesini talep edeceğiz, ihbarı nasıl yaptı bunu açıklayacak er ya da geç.

"Puşt oğlu puşt" (kendi sözü) İtirafçı Engin'in Malatya Beylerderesi katliamının muhbiri olması bardağı taşıran son damlaydı. Bunu kendi tepkileriyle de ispat ettik. Karsı İlker Akmanın ablası "İkeri ve arkadaşlarını ihbar eden katil muhbir sensin" diyerek suratına tükürüp boşamıştı. İtirafçı, ağır bir kriz geçirdi. İşi boşanma tarihi, boşanma süreci tartışmalarıyla sulandırmak istedi, ama  olmadı. Refleksler siyasetin psikolojisini dile getiriyordu.

Son numara ise açıkça yazıdığımız gerçekleri sanki kendileri bulmuşlar gibi kullanıpyalan senaryo üretme taktikleridir. Üçü bir araya gelip altına imza attıkları yalan senaryoları artık böyle üretecekler. Birinin imzası güven vermiyor, üçü bir arada olacak zavallılar Sıfatlarını unutmuş, yalan kurgularla senaryo yazıp insanları bir birine düşürebileceklerini sanıyorlar.

Bu kez can simidi Tacettin Sarı. Teccettin Sarı yoldaşın, Mehmet Yavuz'la yaptığı konuşmayı özberleyip, sanki birileri onlara vermiş gibi yeni bir senaryo yazarak piyasaya üçlü imzayla servis ettiler. Hani o "internet operasyonu" üflemesi var ya aynen onun gibi. İşleri bu polisiye oyunlar. Bir de "Tacettin'in kardeşi Kürt Hüseyin" olduğu uydurması... Yalan kurgunun sonu budur. Umutları Taccetin Sarı 'da, bu iyi bir aşama. Bir son çırpınış. Tacettinin tokatı da öyle olacak.

Sarhoş olmuşlar kayalara vuruyor  başları...

Tecettine aktardım, "bu hale düştüler demek ki" dedi. "Suratlarına tükürdü, MİT ajanı ve itiraffçıdan başka ne beklenir ki dedi. Bunlar milliyetçi birer köpektir, düşmanlıklarının merkezinde  karanlık kinler bulunuyor, çırpınışları muhatap alınmaya değmez " dedi. "Onurlu yaşadım onursuzları muhatab almam" dedi. "Şerefsizleri kim okuyor ki,  bu oyunlarla kimi ikna edebilirler ki, rezil hele geldiklerinin farkında değiller mi? " dedi. "Kardeşi kardeşe, yoldaşı yoldaşa kırdırmak için yaptıklarını yanlarında asla bırakmayacağız" dedi ve sonuçta;

 "bu itirafçı Engin Erkiner ve MİT ajanı İbrahim Yalçın ahlaksızları bir polis organizesi olarak yüzleri açığa çıktıkça, yaptıkları yalan kurgular da boğulmaya devam ediyorlar. Yaptıklarının hesabını ayaklarından asıldıkları zaman daha iyi ödemiş olacaklar. Bu TKEP' sığınmacıları Acilcilerin sert tokatları suratlarına bir tükürük yağmuru olarak yağıp patlamaya devam edecektir." diye sözlerini bağladı. Bu kadarı yeter,  bu tokat ta kara  hanalerine yazılsın....   

Okur önemli bir şeyi bilmeli, bu MİT ajanı İbrahim Yalçın, yalan kurgular üzerine senaryo yazmak üzere MİT'ten eğitim aldığı kesin. bu günde aynı işi sürdürdüğü açık.

3 yıl değil 300 yıl da geçse yapabileceği tek şey, yalan kurgu üzerinde yazmaktır. Buna işi derler. Kin değil iş...

Yanılmıyoruz, herkes işini yapıyor...

Tekrar ediyorum, bu polis organizesinin yazılarının tıklanma sayısı 150 bile değil. Bunun için, sitelerinin sol ikonunda, "Bütün yazılar" butonuna taklayın, orada her yazının kaç tıklama aldığını göreceksiniz. Tıklama demek okuma demek olmadığını ayrıca hatırlatmamam gerek yok...

Adamlar altı üstü bu kadarcık.

Artık siyasi yazılarını sormayacağım çünkü yazma kabiliyetleri yok. Düzeyleri perişan, ilkel takıntılarla bu günün siyasi ilerlemesi karşısında tökezlemiş bulunuyorlar. Polis organizesi olanlar siyaseti de takip edemez. Bu çirkinlik uzun süre yerinde duran çöplüğün  kesif kokusudur, lağım suyudur.

Yazılarımız altında imzalarımızla kendi siyasi evrimimizi ortaya koyuyoruz. Eleştirmek düzey ister, onların işi değil, bu onları bir kaç gömlek aşar. Okur, yazılarımızı karşılaştırsın, aradaki uçurumları kendi kendine görecektir. Bizim bir şey söylememize gerek yok.

TKEP'e kaçanları bile bir araya getiremeyen bu soysuzlar, mücadelenin her alanına gücü oranında örgütlü olarak koşan devrimcilerin azmi altında ezilmekten başka şansları olmayacaktır.

Kullandıkları yöntem çok basit. Kişiler adına yalan söylemek, "kimse inananmasa da  kafalar bulansın bu da yeter" diyorlar. Bunlar sorumsuz insanlar, görevleri budur. Ama bu çırpınışlar kendilerine ne bir benzer oluşturuyor ne de sırtlarındaki kamburu örtecek bir örtü veriyor.

Üçü alt alta toplanmalarına rağmen bir adam bile etmiyorlar.

Ne demiştim, yaraları akıllarından büyüktür.

Ne demiştim, yarım adamlar  bir yere yama olmaya mecburlar

Ne demiştim, adam değiller sözlerinin arkasında durmayacak kadar ödlektirler.

Ne demiştim, her kapışmada ağır bir yenilgiye uğradılar, Kongrede alkıştan ellerini patlattılar, çünkü işleri  ihbarcılıktı gizlenmek istediler.

Acilcilere gelince, halkının hak ve talepleri uğruna bir direme örgütüdür. Bu ülkenin yerlisidir, orijinaldir bağımsızdır mücadeleye ülkemizin her köşesinde  emekleriyle katkı yapmkaktadır.

Acilciler, yeni kadrolarıyla, öncü militanlarıyla sorumluluğunu yerine getirmeye çalışıyor. Bu örgüte emeği geçen her yoldaş adına, tarihine ve değerlerine sahip çıkıyor.

Karanlık adamlar, karalamalarla yaşamaya mahkumdur, görevli olmanın kaçınılmaz tecellisi de budur.