7 Oca 2010

100.dosya : AHMET ÇOLAK


Mihrac Ural'ın notu:
8 Ekim 2009



Şaibeli insanlar, kamburlarını şaibeler yaratarak örtme içgüdüsüyle davranırlar. El yazısıyla MİT ajanı olduğunu dile getiren İbrahim Yalçın, utanması ve arı olmadan, kamburunu örtmek için hayatını devrimci mücadeleye adamış örgütlü süreçten asla taviz vermemiş insanlara çamur atmaya çalışır.

Polisle işbirliği halinde itirafçılık yapan Engin Erkiner ise kamburunu örtmek için, akıllara ziyan ve komik senaryolarla, bıktırıcı tekrarlarla devrimci mücadelenin en önünde yürüyenlerin kararlı yükselişlerine karşı çamurlar atar; bunun için ölülerin konuşması gerek onu da yaparlar.

Bu cemaat Örgütümüz THKP-C(Acilciler)e düşmanlık üzerine kurgulanmış çamurlarıyla şehitlerimizi de kirletmeye çalıştı.

19 Ağustos 1977 İstanbul'da alınan darbede Polisle kol kola girip örgütün her şeyini teslim eden bir ahlaksız itirafçı ve 27 yıllık TKEP'li Engin Eriker ve ortağı 20 yıllık TKEP'li MİT ajanı İbrahim (Şahin) yalanlarıyla yüzleştikçe üstelendikleri görevlerde sırıtmaya başlamaktadır.

Örgütün 1977'den 1.Kongresine kadar, Kongresinden konferansına, FKBDCephesi'nden, Devrimci Birlik Platformuna, CEPHE merkez yayın organından Cephe yayınlarına, Filistin devrimiyle dayanışmadan enternasyonal dayanışmaya kadar, örgütü yeniden var eden ve yükseltenlere karşı bu cemaatin çamur atma kampanyası artık deşifre olmuştur. Emek verenlere kaçkınların saldırısıdır bu.

Bu cemaatin tahripten ve tasfiyecilikten başka örgütümüze hiç bir yararları olmamıştır. Satılmışlardır itirafçı olmuş ajanlık yapmışlardır. O gün ve bu gün insana karşı şiddeti ret eden örgütümüzün ilkeli tutumlarının rahmetiyle kurtulmuşlardır.

Bunlar örgütümüzü kirletmek için görevli oldukları çevrelere mahkumdurlar. Bunun için ebede kadar bize yazmaya görevlidirler.

Oysa onların algımızdaki yerleri her biri için birer cümleden ibarettir.

Bu cümleler, belgedir el yazısıdır, direk onların ağzından, kaynağı belli olan kanıttır. Boş iddia, yorum şaklabanlığı, üçüncü kişilerin tanıklığına muhtaç sallamalar değil. Kanıttır belgedir.



İşte tek cümlelik belgeler:



Birinci cümle, Polis işbirlikçisi İtirafçı Engin Erkiner’e aittir;



“Emniyet kuvvetlerine yardım maksadıyla yakalandığım günün akşamı ve onu takip eden günde aşağıda sıralayacağım evleri bulmaları bakımından polise yardım ettim” (Engin Erkiner Polis İfadesi, s:16)



İkinci cümle; MİT ajanı İbrahim Yalçın’a aittir;



“Bir hafta sonraya gün kestik. (28 Ağustos 1986) ben, o günü MİT’e bildirdim. Çok sevindiler, başarılar vs. diyerek 150 bin TL’da paralarını alarak vedalaştık.” ( İbrahim Yalçın İtirafnamesi s:9)

Her şeyin özeti budur. Özel Harp dairesi istediği kadar yırtınsın, kuklalarının çehresi açık olmuştur.

***

Ahmet Çolak, Adana zindanından firarımın ardından görüştüğümün ilk yoldaşlarımdan biridir. Gözlüklerini takmış sakin ama kararlı bakışlarıyla çocuk denecek görüntüsü ve başı hafif aşağıya eğik haliyle, sıcak bir ilişkinin ilk referansını vermişti. Yanımdaki yoldaş beni tanıtınca taş kesilmiş gibi oldu. İnanmamıştı.



Elimi sıkıca tutmuş ve sanki elimi elinde unutmuştu, asılı kalmıştı. Kısa bir selamlaşmanın ardından, kısa bir sohbeti tamamlamıştık ki, gitmemiz gerektiğini ifade eden G.K yoldaşın gözüne bakarak "Dur hocama zindan firarı dolaysıyla bir hediye takdim etmek istiyorum" dedi.



Şaşırmıştık. O kesitte hediye nedir, neden verilir bilmezdik. Bu gibi algılar kıta sahanlığımızda olmayan kavramlardı. Ahmet yoldaş elindeki saati sökerek bana uzatmıştı. "Buna nasıl alırım hiç gereği de yoktur" dedim. "Lütfen alınız" dedi. Saat Longines markaydı. Saat merakı bu güne kadar olmayan ve kolunda ya da parmaklarında hiç bir takı bulundurma eğilimi olmayan biri olarak, Ahmet yoldaşın hediyesini elime takmayı ve uzun yıllar bunu taşımayı gerekli gördüm.



Daha sonra Orta-doğuda buluştuk, daktilo yazımında çok iyi bir arkadaştı, bu yönde görevler de aldı. En olumsuz koşullarda en olgun ve yanlışa yönelmeyen devrimci tutarlığı terk etmeyen bir yoldaştı.



Ruhu şad olsun diyor, örgütümüz THKP-C (Acilciler)in ölümsüzleri arasında, anısı yolumuzu aydınlatan bu kahraman yoldaşı saygıyla anıyoruz.





***

Öner Ödemiş

1 Ekim 2009



Ahmet Çolak 1982 yılı Ekim ayında Türkiye’den Suriye’ye geçmeye çalışırken, Yayladağı Altınözü bölgesindeki sınır boyunda, Askerler tarafından öldürülmüştür. Öldürüldüğünde üzerinden Diyap Eren ismine düzenlenmiş sahte kimlik çıkmıştır. Adana Acil örgütlenmesinde devrimci mücadelede görev alan Ahmet Çolak, 12 eylülden sonra aranmaya başlar. Türkiye de kalış koşulları kalmadığı için yurt dışına çıkarak bir yılı aşkın bir süre Suriye ve Lübnan da kalır.

1982 yılları Acil örgütü içerisinde tartışmaların ve provokasyonların yoğun yaşandığı bir dönemdir. Ahmet Çolak bu tartışma sürecinde bir grup Adanalı arkadaşıyla birlikte örgütten ayrılarak, Emel ve Mehmet Kırbaç ile birlikte 1982 yılı Eylül ayının ilk haftası içerisinde, birlikte davrandığı arkadaşlarının ilişkisi ile Türkiye ye döner. Eylül aynın son günlerine kadar yaklaşık bir ay Türkiye de Adana da kalır. 1982 Ekim ayının ilk günlerinde yurtdışına tekrar çıkmak için, beraberinde M.Kırbaç ile birlikte Antakya’ya gelir. M.Kırbaç onu M.Sarı’ya teslim ederek tekrar Adana’ya döner. Ahmet Çolak M. Sarı’nın ilişkisi ile S.Doğan’nın evinde 7-8 gün kalır. Ahmet Çolak’ı S.Doğan’a götüren kişi M.K’dır. Yurtdışına çıkış olanakları yaratılmaya çalışılır. Bu olanakları sağlamaya çalışan kişi M.Sarı’dır. Belli ilişkilerle bir kaçakçı bulunur ve M.Sarı, yanına Ahmet Çolağı alarak Yayladağı- Altınözü yakınlarında kaçakçı ile buluşur ve Ahmet Çolak’ı Suriye’ye götürmesi için teslim eder. Aynı günün gecesi kaçakçı ve Ahmet Çolak Suriye ye geçmek için sınıra yönelirler. Suriye sınırının sıfır noktasına yakın bir yerde askerlerin kurduğu pusuya düşerler. Kaçakçı kaçar, Ahmet Çolak da kaçmaya çalışır. Ancak sırtından aldığı kurşun yaralarıyla vurularak düşer ve orada yaşama veda eder. Kaçakçı kaçıp kurtulur ve bu olayla ilgili yakalanmaz… Üzerinden Diyap Eren adına düzenlenmiş sahte kimlikle S.Doğan kimlik bilgileri çıkar. S.Doğan ve Ahmet Çolağı ona getiren kişi olan M.K polis tarafından yakalanırlar. Bu olaydan dolayı 8 ay kadar tutuklu kalırlar.

Ahmet Çolak daha önce arandığı için polis tarafından kimliği tespit edilir. Abisi ve annesi ile olayla ilgili yakalanan diğer kişiler hastane morguna götürülerek kimlik tespiti yaptırılır.

Sonrasında aile Ahmet Çolak’ın naşını, Adana’ya getirerek toprağa verir.

27 yıl önce yaşanan bu acı olay bu gün birileri tarafından çarpıtılarak, onurlu devrimci insanların omuzlarına yıkılmak istenmektedir. Yaşanan gerçekler çarpıtılarak, yalanlarla bezenerek, 1982 yılında yaşanan provokasyona benzer bir süreç yaşatılmaya çalışılıyor.

Bura da en önemli çarpıtma, Ahmet Çolak’ın Suriye’den Türkiye’ye girerken öldürüldüğü ve dolayısıyla da Suriye’den ihbar edildiği ve pusunun bu vesile ile kurulduğu ve Ahmet Çolak’ın öldürüldüğü biçiminde seslendirilmektedir.

Ahmet Çolak Türkiye’den Suriye’ye geçerken Türkiye tarafında pusuya düşmüş ve öldürülmüştür. Tamamen kendi ilişkileri çerçevesinde çıkış işleri ayarlanmış, zaman, mekan ve çıkaracak kaçakçı ilişkisi kendi arkadaşları tarafından organize edilmiştir. Bir hata, ihmalkarlık veya bir ihbar söz konusu ise bunun sorumlusu tamamen kendi ilişkileridir. Kendi ilişkiler ağıdır. Bunun Acil örgütü ile hiçbir ilişkisi ve bağı olamaz ve olmamıştır. Müntecep Kesicinin ölümünden çok kısa bir süre önce gerçekleşen bu olay, çarpıtılarak, kullanılarak yeni bir karalama ve saldırı kampanyasının bir aracı olarak kullanılmaya çalışılmıştır. Bu ve benzer yaşanmışlıkları kullanarak, gerçek acıları hissetmeden, timsah gözyaşları döken bir grup döküntüye verilecek en iyi yanıt, canlı tanıklardır. Ahmet Çolak olayı ile ilgili tüm tanıklar yaşamdadır ve bu bilgiler bu tanıklardan edinilmiştir.

Ahmet Çolak Acil örgütü saflarında devrimci mücadelede onurlu yerini, kararlı bir şekilde yer almış ve yaşamıyla devrime bağlılığını ortaya koymuş bir devrimci kimliktir.

Ahmet Çolak yoldaşı ölümünün 27 yılında saygı ile anıyoruz.